Sen Anlat Karadeniz'in senaristi Birgören'den tartışma yaratacak sözler

'Sen Anlat Karadeniz' dizisinin senaristi Erkan Birgören dizideki şiddeti "Vedat'a özeniyorsanız psikologa gidin" diyerek savundu.

Sen Anlat Karadeniz'in senaristi Birgören'den tartışma yaratacak sözler

Türkiye’de televizyon dizilerindeki şiddet sahneleri dizilerin başlamasıyla tekrar konuşulmaya başlandı. Hikayeleri ayrı olmakla birlikte Sen Anlat Karadeniz, Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Çukur gibi dizilerde gösterilen şiddet sahnelerinin toplumsal sonuçlarının olduğu sıkça dile getiriliyor.

Gazete Duvar'dan Filiz Gazi, Emine Bulut cinayetinden sonra yeniden gündem olan 'Sen Anlat Karadeniz' dizisinin senaristi Erkan Birgören ile konuştu. Gazi'nin soruları ve Birgören'in yanıtlarından öne çıkanlar şöyle oldu;

Şiddet sahneleri niçin yazılıyor? Ya da niçin yazıyorsunuz?

Hanımefendi şu kadarını söyleyeyim: “Dizilerde mafya” var, “Kadına şiddet var” gibi eleştiri yapanlara ben şu gözle bakıyorum. Portrenizi yaptırırsınız ve sonra o kişi resmedileni eline alır ve “Bu bana hiç benzemiyor, bu çok çirkin” der. Bu çirkinlikle yüzleşmek insanları rahatsız ediyorsa, verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı gurur duyarız. Bakın bizim yaptığımız şey şu: Ben uyduruyorum, yönetmen uyduruyor, oyuncu uyduruyor ama Müge Anlı’da olanlar uydurmuyorlar. Onlar gerçek.

‘TELEVİZYON NİHAYETİNDE BİR GÖZ SAKIZIDIR’

Bu söylediğinize karşılık televizyonun bilinçlendirmeye katkısı olması gerektiğini savunanlar var. Kadın cinayetlerinin bu derecede yüksek olduğu, her türlü şiddetin yaşandığı bir ülkede daha dikkat etmek gerekir de deniliyor. Yani illa olanı yansıtmayın önerisine ne diyorsunuz?

Siz kaç yaşındasınız bilmiyorum ama ben 50 yaşındayım. Benim çocukluğumda rahmetli Hikmet Şimşek TRT’de “Pazar Konseri” diye bir program yapardı. Tek kanaldı. Mozart’tan, Beethoven’a Brahms’a kadar hayatlarını anlatır, klasik müzik kayıtları dinletir, konserler izletirdi. Tek kanaldı, arabesk yasaktı. Eğer gerçekten televizyonda bu çalışan bir şey olsaydı şu an Fazıl Say açık hava statlarında konser veriyor olurdu. O dönemde yasaklı olan kimlerin şimdi stadlarda konserler verdiğini siz benden daha iyi biliyorsunuz. Anlatabiliyor muyum? Keşke televizyonun öyle bir işlevi olsa ama televizyon nihayetinde bir göz sakızıdır. Gözünüzle çiğner ve atarsınız.

Şiddet sahneleri izleniyor. Alıcısı var. Sizce niye?

Tabiki izleniyor. Şiddet her zaman çekicidir. Çünkü şiddetin pornografik, tetikleyici durumu vardır. Karayollarında bir kaza olduğu zaman art arda kazalar olur. Diğer kazaları yapanlar kazayı seyretmek için orda dururlar. Aslında bizler şu an cep telefonu kullanan Cro-Magnon’larız. (Not: İnsanın soyağacında yer alan anatomik olarak modern insanın atalarından bir olan hominid türü. Filiz Gazi) Aslında ilkelliğimiz hiç bir zaman değişmedi. Sadece biraz modernize olduk. Şiddet her zaman seyirliktir. “Sen Anlat Karadeniz” bunun çok iyi bir örneği.

Reytingleri kast ediyorsunuz?

Evet. Tam rakamları bilmiyorum ama atıyorum: 1. Bölüm 7 reytingdi. Yani parmak kırıldığı bölüm. İkinci bölüm iki katına çıkıyor reyting.

‘VEDAT’A ÖZENİYORSANIZ, PSİKOLOGA GİDİN, BANA KÜFRETMEYİN’

Peki yazarken, eleştirilere karşı otosansür uyguladığınız oluyor mu?

Hayır. Ekranda kadına şiddetle ilgili yapmayacağım şey şudur: “Sen Anlat Karadeniz”i seyrettiniz mi bilmiyorum. Orada Tahir diye bir karakterim var. Rol model, düzgün bir adam diye gösterdiğim. Bir de Vedat diye bir karakterim vardı. Sonra öldürdüm. O da lanet olası, iğrenç bir herif. Benim şiddet anlayışıma göre Tahir’in sevdiği kadına “Kapa çeneni” demesi şiddettir. Vedat’ın zincirleyerek kadını dövmesi şiddet değildir. Çünkü bu davranış onun fıtratına uygun. Bakın, Tahir gibi sevin, Tahir gibi kadına yaklaşın diyorsam ve bunları söylerken kısacık bir anda Tahir’e “Kapa çeneni Nefes!” dedirtiyorsam bu şu demek olur: “Hee demek ki arasıra kapa çeneni diyebilirim.” Öbür taraftan Vedat zaten adi, ş… teki. Onun doğru düzgün davranmasının imkan ve ihtimali yok. Zincirleyerek döver, kurşun da sıkar, her şeyi yapar. Önemli olan şu: Siz seyirci olarak Tahir’le mi özdeşleşmek istiyorsunuz? Vedat’la mı? Vedat’a özeniyorsanız bana küfretmeyin, ne olur. Psikologa gidin.

Türkiye’de yaşananların bir nedeninin de televizyondaki şiddetle alakası olduğu söyleniyor. Bu yoruma katılıyor musunuz?

Hayır. Benim naçizane yorumum şudur. “Cehalet” arttı deniyor ya… Bakın, aslında hiçbir şey artmadı. İstatistikler bunu farklı gösteriyor olsa bile… Sadece görünürlük kazandı. İletişim araçları, Facebook, Twitter, Instagram… Herkes herkesi gözlüyor. Adım adım takip ediyor. Bu olaylar 20 yıl önce de yaşanıyordu ama bu kadar deşifre olmuyordu.

O halde niye hep bu bahsettiğiniz hikaye dönüp dönüp yazılıyor?

İzleyenlere hayalleri seyrettiriliyor. Hayali yazılan kız, benim de karşıma Can Yaman, Burak Özçivit gibi çok zengin, çok kaslı bir adam çıkacak ve bana deli gibi aşık olacak diye hayal eder. Romantik komedi bu hayali besler. Şöyle bir şey söyleyeyim. Seksist bulunabilir ama hiç önemli değil. En azından kendimi doğru ifade ettiğimi düşünüyorum. Kadınlar banka hırsızına aşık olur ama banka müdürüyle evlenirler. Çünkü banka hırsızı aşk, macera vaat eder ama çocukların okul taksidini ödemeyi vaat etmez. Banka hırsızına aşık olmuş ama banka müdürüyle evlenmiş kadın çayını eline alıp, koltuğa oturduğu zaman ben orada banka hırsızını göstermek zorundayım ki günah işlemeden hazzını tatsın. Aldatma yok, risk sıfır. Adam hala kolejin faturalarını ödüyor. Orda da sıkıntı yok. Sadece diziler için değil televizyon duygu pornosu üzerinden var olur. Yani aslında hiç kimse “Hadi güzel bir hikaye anlatalım” diye dizi yapmaz. Dizi dediğimiz şey ister “Ezel” olsun, ister “Fıkralarla Türkiye” olsun hiç fark etmez, iki reklam arasında seyirci kaçmasın diye dramatik bahaneler uyandırmaktır. Asıl amaç deterjan, dondurma satmaktır, asıl amaç reklamı verilen bankaya “Paranı yatır” demektir. Seyirci kaçmasın diye duyguları kaşımak gerekiyor.

Söyleşinin tamamını okumak için TIKLAYINIZ.

Etiketler
Karadeniz Şiddet