Oya Başar: Ülkemin Cumhurbaşkanı çağırırsa giderim
Usta tiyatrocu Oya Başar ve yönetmen oğlu Umut Kırca, Cengiz Semercioğlu'nun sorularını yanıtladı...
Türkiye'nin en önemli kadın komedyenlerinden Oya Başar ve yönetmen oğlu Umut Kırca, Hürriyet Kelebek'ten Cengiz Semercioğlu'na konuştu.
Başar, oyunculuğun yanı sıra, eski eşi rahmetli Levent Kırca'yla ilgili de çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İşte, o röportaj:
◊ Ağustos sıcağında Umut, “Bücür” adlı yeni filmini çekiyor, Oya abla sen “Meleklerin Aşkı” dizisi için kamera karşısındasın... Ana-oğul bu yaz İstanbul’a mı hapsoldunuz?
- Oya Başar: İstanbul’a hapsolmadık, çünkü burası öyle güzel bir şehir ki, burada nefes almak bile insana yaşadığını hissettiriyor. İstanbul’u çok sevdiğim için bu durum bana hiç sorun olmadı.
Tabii gündüz sıcağın altında, o giysiler ve peruklarla sokağın ortasında dolaşmak çok cazip değil. Umut da aynı dertten mustarip.
◊ Sizin film çekimleri de İstanbul’da yapılıyor, değil mi?
- Umut Kırca: Evet, çekimleri İstanbul’da. Başrol oyuncumuz Berat Efe Parlar, ailesini bulmak için İstanbul’un altını üstüne getiriyor. Bir de filmde evsiz olan bir karakter var.
Onu da Taner Barlas canlandırıyor. Taner abi, bu sıcakta gömlek onun üstünde yelek ve kalın palto ile gezdi. Hatta “Abi çıkar çıkar fenalaşacaksın” dedim ama dayanıklı, çıkarmadı.
◊ Bayramda tatil yapmadınız...
- Umut Kırca: Benim tatilim yok. Çekimler bitti ama filmin müzik, montaj gibi işleri var. 21 Eylül’de vizyona gireceğiz, her şeyi o tarihe yetiştirmeye çalışıyoruz.
OYUNCU KISMI BİRAZ OTURUNCA KURTLANIYOR
◊ Oya abla sen yaz dizilerinde yer almazdın. “Meleklerin Aşkı”nda oynamaya nasıl ikna oldun?
- Oya Başar: Önceki dizimden sonra biraz dinlenmek istedim. Kışın gelen teklifleri kabul etmedim. Gelen teklifler arasında çekimleri İstanbul dışında olanlar vardı, onlarda da çok yorulacağımı düşündüm ve istemedim. Fakat biz oyuncu kısmı, biraz oturunca da ‘oynayalım’ diye kurtlanmaya başlıyoruz. Sonra “Meleklerin Aşkı”nda rol almam için teklif geldi. Önce, “Ben yazın oynayamam” dedim. Sonra dizinin yapımcısı Ali Gündoğdu ile oturup konuştuk. “Abla seni yormayacağız” diye beni ikna etti.
◊ Reytingler de çok iyi...
- Oya Başar: Harika valla... Hem de 3 kategoride birden 1’inciyiz...
◊ Aslında yazın seyirci bulmak da, dizi tutturmak da zor...
- Oya Başar: Evet bu yaz bir bizim, bir de “Erkenci Kuş”un reytingleri çok iyi.
- Umut Kırca: 5 reyting, yaz dizisi için bayağı iyi. Kış dizileri neredeyse 6 reytingle sezonda iş yapıyorlar.
- Oya Başar: Evet onun için keyifliyiz. Rahat rahat çekiyoruz. Yaptığın işten güzel bir alkış alınca, insanın keyfi de yerine geliyor.
BERAT EFE’YE BAYILDIM
◊ “Bücür” senin ikinci filmin, daha önce “El Değmemiş Aşk” vardı değil mi?
- Umut Kırca: Evet, o 2 sene önce vizyona girdi.
◊ Ne kadar gişe yaptı?
- Umut Kırca: 300-330 bin gibi bir gişe yaptı. Eylül başında girmesine rağmen gayet iyi bir rakamdı.
◊ O filmde Oya abla sen de vardın... Bu filmde yok musun?
- Oya Başar: İlk filmde konuk oyuncuydum. Bu filmde yokum ama benim yerime konuk olarak Dolunay Soysert var. Anne rolünü canlandırdı. Ben artık Berat Efe için büyük bir anne olurdum. (Gülüyor)
- Umut Kırca: Filmde Dolunay, Ümit Erdim ve Seçkin Özdemir de rol aldı. Güzel bir ekibimiz oldu.
◊ Filmin çocuk yıldızı Berat Efe çekimlerde nasıldı?
- Umut Kırca: Berat, gerçekten muhteşem bir çocuk. Bu işe başlarken çocukla çalışacak olmaktan dolayı tedirgindim. Çocuklarla daha önce reklam ve dizilerde çalıştım ama bu kadar yoğun bir iş içinde olmamıştım.
- Oya Başar: Berat çok akıllı bir çocuk. Deneme çekimlerinde onu izlerken hayran oldum, Umut’a da dedim ki, “Muhakkak o olsun. Bayıldım.”
Çocuklar bildiği yoldan gidiyor
◊ Oya abla oğlun film çekiyor, kızın Ayşe de geçen sene bir Hollywood filminde rol aldı. Biri kamera önünde, diğeri kamera arkasında... Mutlu musun?
- Oya Başar: Çok güzel bir duygu... Çocuklar bizim evimizde hep bunu gördüler, bu şartlarda yaşadılar. Başka bir şey bilmiyorlar zaten. Bildikleri yoldan gidiyorlar. Ben keyifliyim. Önemli olan, insanın yaptığı işten keyif alması. İnsan keyif alıyorsa, keyif de verir.
◊ Sen “Olacak O Kadar”da anne-babanla arada rol alıyordun, sonra ne oldu da kamera arkasını tercih ettin?
- Umut Kırca: Önümde bu kadar iyi örnekler varken, benim oyunculuk yapmam uygun olmaz diye düşündüm. (Gülüyor) Benim aklımda hep film çekmek ve yönetmenlik vardı. Çocukluktan itibaren elimde fotoğraf makinesi ile gezerdim, kurgu filan yapardım.
◊ Anne olarak senin bir yönlendirmen oldu mu?
- Oya Başar: Yok, bizde hiç öyle şeyler olmaz.
- Umut Kırca: Sadece, “Oğlum git oku” diyordu. Bana kalsa daha önce setlere gidip çalışırdım. Ama annem hep, “Okulunu bitirmeden sana iş filan yok” dedi.
◊ Ne okudun?
- Umut Kırca: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde, viyolonsel okudum...
◊ Ayşe nereden mezun?
- Oya Başar: Ayşe, Amerika’da oyunculuk okudu.
◊ Şu an ne yapıyor peki?
- Oya Başar: Bir galeride çalışıyor. Ekav’da, İnci Aksoy’la beraber...
◊ Çocukken hangisi daha yaramazdı?
- Oya Başar: Umut... Ayşe, çok akıllı bir çocuktu. Ayşe’yi bir yere oturt, oyuncaklarıyla oynasın. Umut ise muzırdı. Bilgisayar alırdık, onu patlatırdı filan. İzmir’e turneye gittiğimizde çocukları da yanımızda götürürdük. Sabahları hep birlikte denize giderdik. Arabada yer olmazdı, Umut’u kucağıma alırdım. Gidip gelene kadar beni delirtirdi. Hiperaktifti sonra uslandı. Kız şimdi daha yaramaz oldu.
Umut bir işe başlarken babasının mezarını ziyaret eder
◊ Levent abi bugünleri görseydi ne hissederdi?
- Oya Başar: Çok sevinirdi, o da gelip alkışlamak isterdi. Çünkü Umut ve Ayşe’ye tutkusu çok başkaydı, onları çok severdi. Umut şimdi yeni bir işe başlarken babasının mezarına gider, ona yeni bir işe başladığını söyler. Yine bittiği zaman da mezarını ziyaret eder.
◊ Levent Kırca nasıl bir babaydı? Birlikte oturup yer içer miydiniz, gezmeye gider miydiniz?
- Umut Kırca: Her şeyi yapardık, arkadaş gibiydik. Bizim babamız ve annemizden hiç çekincemiz olmadı.
◊ Kim daha sertti?
- Oya Başar: Ben daha kuralcıyım... Mesela Almanya’ya turneye gideceğiz, Ayşe de gelmek ister ama okulu var. Ben “hayır” derdim. Rahmetli Levent, “Ya ne olur gelse, 5 gün okula gitmesin” derdi.
◊ Ben de öyleyim...
- Oya Başar: Çünkü sen de annede bu otokontrolü görüyorsun. Eğer annede o olmasa, bu sefer sen kural koyarsın. Babalara bu rahatlığı biz veriyoruz. Aile içinde görev dağılımı oluyor; iyi polis, kötü polis diye. Mecbursun bunu yapmaya, yoksa gidişatı sürdüremezsin. Levent de hep “Oya halleder”i hayatımızda tuttuğu için, ben daha kuralcı olmak zorunda kaldım. Çünkü ben de bırakırsam, ipin ucu kaçardı.
Kıymetli olan ölünceye kadar alkış almak...
KAZANDIĞIMIZI TİYATRO VE EĞİTİME YATIRDIK
◊ Koca bir şirketiniz vardı, hem tiyatro hem televizyon programları yapıyordunuz. O zaman da para pul işlerine sen mi bakardın?
- Oya Başar: Mali müşavir ve muhasebecilerimiz vardı ama genelde ne olup bittiğini ben denetlerdim.
◊ Levent abi para işlerinden anlamaz mıydı?
- Oya Başar: Hiç anlamazdı. Bir de olmadık yere acayip bir para harcar, diğer tarafı batırırdı.
- Umut Kırca: 2 lira alacağı yere, 4 bin lira harcar. Hiç kâr ettim mi, kaybettim mi diye düşünmezdi.
- Oya Başar: Biz işimizi severek, didinip beş kuruşsuz yaptık. Şükür kimsenin parasını harcamadık, kendi kazandığımızı harcadık.
Hepsiyle de tiyatroya yaptırım yaptık. Bir sürü salon yaptık...
Mesela KüçükÇiftlik’i ilk biz kurduk. Hatırlarsın, onun yanında küçük bir yer yaptık. O şimdi Gmall oldu.. Ne paralar harcadık oralara... Hâlbuki bunların hiçbirini yapmayıp, paraları istifleyebilirdik.
◊ Oysa ki 2 çocuğunuz var, onların geleceği için kaygılanmadınız mı?
- Oya Başar: İşte onları hep ben düşünmek zorunda kaldım. Ama olsun... Kendimiz kazandık, kendimiz harcadık. İstediklerimizi yapmaya çalıştık. İnsanlar yaptıklarıyla var olurlar. Bugün bu kadar çok para kazanan oyuncu var, kim okul yaptırdı? Bir tek Levent Kırca ve Oya Başar’ın ilkokulu var.
Şu an 900 tane öğrenci okuyor.
◊ Okul nerede?
- Oya Başar: Yuvacık’ta... Büyük İstanbul depreminde yaptırdık, var mı başka daha okul yaptıran? Biz paramızı tiyatro, eğitim gibi ülkemizin geleceği için iyi olacak şeylere yatırdık. Ama sen bütün bunları sponsorsuz yaparsan, para kaybediyorsun. İş insanı böyle bir şeye para yatırmıyor ki... Fizibilitesine bakıyor, “Bana ne getiriyorsun” diyor. “Tiyatro bana bir şey getirmez” diyor ve yapmıyor.
◊ Şevket Çoruh da “Baba Sahne” diye bir tiyatro salonu kurdu. Bütün kazandığı parayı, malı mülkü yatırdı. Bir yandan çok takdir ediyorsun ama bir yandan da çok büyük bir risk değil mi?
- Oya Başar: Tabii büyük bir risk. Ama hayat sadece araba, yat değildir. Öylesini seven de vardır, onu da kınamıyorum. Ama yaşam biçimi olarak seni ne doyuruyorsa, orada harcamak çok daha doğru. Çünkü biz kendi dünyamızda zaten mutluyuz. Biz tiyatrocuyuz... Bir şişe rakıyı, 2 dilim peyniri bulduk mu sabaha kadar oturup sohbet eder, keyfimize bakarız.
Levent Kırca’nın yeri ben ölünceye dek başımın üstü
◊ Rahmetli Levent abinin parayı yönetemediğini vefatından sonra öğrendik. Çünkü bıraktığı borçlar vardı... Hatta çocukları olarak reddi miras davası açtınız. Ancak bu durum babayı inkar gibi algılandı...
- Umut Kırca: Olur mu öyle bir şey, böyle bir baba inkar edilir mi? Levent Kırca’yı reddetmek ne demek, onu ben ölünceye kadar başımın üstünde taşıyacağım. Altında başka sorunlar vardı. Bunları konuşmak doğru değil.
- Oya Başar: Bu bizi bayağı acıtan bir konu, oralara girmeyelim. Çünkü o konuya girersek, çok şey anlatmak zorunda kalırım.
◊ Ama ben konunun perde arkasını öğrenmek istiyorum.
- Oya Başar: Bak hâlâ zorluyorsun... Öyle şeyler oldu ki, anlatamam. Hatta Ayşe seninle röportaj yapmaya geldiğimizi öğrenince sitemli bir selam yolladı sana.
Hatırlarsan sen bu konuları yazdığında, “Nasıl böyle bir şey yazarsın” diye sana bir mesaj atmıştı Ayşe...
◊ Hatırlamam mı, Levent abinin mezarının yapılması meselesinde...
- Oya Başar: İşte oralara hiç girmeyelim. Ben o zaman çocuklarıma da söyledim, “kapatın konuyu” diye. Babanız sizin babanız. Kimse de benim Levent Kırca’mı elimden alamaz. Levent Kırca-Oya Başar imajını kimse bozamaz. Kim nasıl düşünüyorsa düşünsün.
Risk almadan kazanamazsın
◊ “Olacak O Kadar”ın hâlâ bu kadar popüler olmasını neye bağlıyorsun? Bugün gündemdeki olaylarla ilgili bile sizin yaptığınız o skeçler paylaşılıyor. Ve o skeçler hiç eskimiyor, nedir bunun sırrı?
- Oya Başar: Çünkü dünyada değişen bir şey yok. (Gülüyor) Dertler aynı... Biz gündemi çok iyi takip ettik. Bir de maalesef günümüzde “Olacak O Kadar” gibi bir program yapılmadığı için dönüp dolaşıp bizim skeçlerimiz gündeme geliyor. Bu da demektir ki, ülkede sorunlarıyla ilgilenen ve bunları dile getiren sadece bizim programımız ve biz olmuşuz. “Olacak O Kadar”ı her şeyi göze alarak, büyük yüreklilikle yaptık.
◊ Bu yüzden kanallarla da sorun yaşadınız...
- Oya Başar: “Olacak O Kadar”ın yayınlandığı bütün kanallarla sorunlar yaşadık. Ama hep “Bunu yapıyoruz, alan alır almayan almaz” dedik. İnandığımız şeyi yaptık. Sonuç olarak, 20 sene geçse de bizim yaptığımız işler konuşuluyor. Ve 40 sene geçse de yine konuşulacak.
◊ TRT’de sorun yaşamadınız mı?
- Oya Başar: Yaşamaz mıyız... TRT’de yayınlanırken, programımız da çok başarılıyken “Çok başarılısınız ancak sizi dinlendirmek istiyoruz” deyip bizi işten çıkardılar. Kanaldan atıldığımız zamanda beş parasız kalmayı göğüsleyip iş yaptık. İşte o zaman gerçekten kalıcı, ülken için bir iş yapmış oluyorsun. Önemli olan budur. Yaptığımız işin eskimemesi, ne kadar çağdaş olduğumuzu, dünyayı ne kadar takip ettiğimizi gösterir. Biz salt para kazanmak için bir şey yapmadık. İyi bir şey yaptık, artı para kazandık.
◊ Neden artık toplumun nabzını tutan programlar yapılmıyor?
- Oya Başar: Çünkü insanlar artık birtakım şeyleri kaybetmeyi göze almıyor. Risk almadan kazanamazsın. Kahramanlığın bir bedeli vardır. O bedeli ödemeye “evet” dersen, bazı şeyleri kazanabilirsin. Bir de bazıları kraldan çok kralcılar, “Aman ya kızılırsa” diye düşünüyorlar. Böyle olunca baştan sen kendine otosansür uyguluyorsun. Bir de yapımcı şirket ve kanal uyguluyor... Tabii insanlarda ekmek parası kaygısı oluyor. Belki biz daha çılgındık. Belki bugün yapılsa o kadar sorun olmayacak, bilemiyorum. Ama risk almadan öğrenemezsin.
◊ Cem Yılmaz, Ata Demirer ve Şahan Gökbakar... Günümüz komedyenleri hiç siyasete bulaşmıyorlar...
- Oya Başar: Onlar hiç sosyal konulara eğilmediler. Ama eğilmek zorunda da değiller. Onların tercihi, öyle yapıyorlar, öyle sevdiriyorlar kendilerini. Biz böyle yaptık, böyle sevdirdik kendimizi...
Geçmişe dönsen, yine siyasileri eleştirir miydin?
- Oya Başar: Evet, yine olsa yine yapardım. Hatta bugün bile bazen “ay ne güzel malzeme var” diye ağzımın suyu akıyor.
◊ Şimdi Levent Abi yaşasaydı bize ne güzel Donald Trump taklidi yapardı değil mi?
- Oya Başar: Off hem de nasıl güzel yapardı, şahane de olurdu. Ölürdük, gülmekten... Çok keyif alırdık, belki yayınımız durdurulurdu bilemiyorum. Ama biz buna hep göğüs gerdik.
◊ Umut film çekerken “Olacak O Kadar”dan aldığın tüyolar var mı, dönüp izliyor musun?
- Umut Kırca: Tabii ki. Oradan birçok malzemeyi kullanıp filmler yapabilirsin. Açıp açıp tekrar bakmak lazım. Bayağı iş çıkacağını düşünüyorum.
- Oya Başar: Hatırlar mısın Cengiz, yıllar önce senin bir programına gelmiştim. Sen de bana biraz iğneleyici bir şekilde, “Oya abla biz seni sadece ‘Olacak O Kadar’daki skeçlerden biliyorduk, dizini izledim. Çok iyi bir oyuncusun” demiştin. Ben de sana “Olacak O Kadar benim CV’m” diye yanıt vermiştim. Gerçekten o benim referansım. Ben şimdi yolda bir taksiye bineyim, bana ilk söylenen “Abla, seninle ve Levent Kırca ile büyüdük, sizin gibisi yok” oluyor. Bana trilyonları versen, bu söz kadar mutlu edemezsin...
Sanatta torpil olmaz
◊ Şöhretli ve başarılı bir anne ile babanın çocuğu olmak, aslında büyük bir zorluk değil mi? Hep onun sorumluluğu var üstünde... En önemlisi bu sorumluluk altında ezilebilirsin...
- Umut Kırca: Aynen öyle. Onun altında ezilmemek için bayağı bir çaba sarf etmek zorunda kalıyorsun. İnsanlar sanıyor ki, daha imkanlısın ve daha çok kapı açılıyor. Ama inan ki zorlukları daha fazla.
- Oya Başar: Ben mesela herkes için senden bir şey isteyebilirim ama Umut ve Ayşe için isteyemem. Ben seni arasam, “Cengiz’cim Umut’un yeni filmi giriyor, bir röportaj yapar mısın” desem, tahmin ederim beni kırmazsın ama ben böyle bir şeyi asla isteyemem. Bu röportaj teklifi de senden geldi.
- Umut Kırca: Ben de zaten böyle bir şeyi annemden isteyemem.
◊ Sanatta torpil çalışmıyor mu?
- Oya Başar: Sanatta torpil olmaz.
- Umut Kırca: Annem sadece kapıyı açar, beni sektöre sokar. Devamı bana kalmış.
- Oya Başar: Mesela Umut’un filminin yapımcısı BKM. Necati Akpınar, benim oğlum gibi. Ama şöyle düşün, niye benim çocuğumun yaptığı filme, 4 trilyon yatırsın. Salak mı? Başarılı değilse, yapar mı böyle bir şey? Hadi benim hatırıma bir tane yaptırdı, ikinciyi bir daha yaptırır mı? Diyelim ki ben birisine “Ayşe’yi dizide oynat” dedim. Ayşe iyi olmazsa, ikincide oynayabilir mi?
- Umut Kırca: Hatta ikinci, üçüncü bölümde gönderirler. O yüzden torpil, sanatta çalışmıyor.
- Oya Başar: Umut, Yeditepe ve Nişantaşı Üniversitesi’nde hocalık yapıyor. Ben mi gidip anlatıyorum dersi? Üstelik 7’nci senesi, nasıl bir torpil olabilir?
◊ Ne üzerine ders veriyorsun?
- Umut Kırca: Sinema, televizyon ve fotoğrafçılık dersleri veriyorum... Bugüne kadar istediğim her yere kendim girdim. Her seferinde projemizi hazırlayıp sunduk. Beğendiler, çektik bu kadar.
◊ Sanatta torpil olmaz, peki sanatta uzun soluklu evlilikler olur mu?
- Umut Kırca: Benim eşim bankacı. Bizde sıkıntı yok, her şey güzel gidiyor.
◊ Torun haberi var mı?
- Umut Kırca: Şu an yok.
◊ Torun istemiyor musun?
- Oya Başar: İstiyorum ama karışamam ki el âlemin evine. (Gülüyor) Benim denetimim dışında.
◊ Ne kadar oldu evleneli?
- Umut Kırca: 6 sene oldu... Sanatta uzun soluklu evlilik olayına dönersek, annemle babamı gördükten sonra “hayır” derim. Ama öte yandan annem ve babam, 30 sene evli kaldılar. “Vay be, böyle bir aşk yok” diyorum. Çünkü günümüzde insanların evliliğe bakışı değişti. Benim mesela bütün arkadaşlarım evlendi, ama duyuyorum ki 8 ay sonra boşanmışlar. Aş k, sevgi eskide kalmış. Tabii aynı işi yapmak sıkıntı oluyor. Belki bizimkilerden biri başka bir işi yapsaydı, huzur içinde 60 sene otururlardı.
◊ Umut, meslektaşın Tarık Ünlüoğlu’nun kızı Zeynep’le evli. Dünürlük nasıl gidiyor?
- Oya Başar: İyi... Biz dünür gibi değiliz, arkadaşız. Bizim sayemizde çocuklar tanıştı. Ama biz “evlenin” demedik. Birbirlerini sevdiler ve evlendiler. Biz memnuniyetle “peki” dedik. Zeynep dostlarımın çocuğu, benim kızım gibi. Her şey güzel. Ama ben ilişkilerine karışmam, Tarık da öyle...
◊ Kaynanalık yapmıyor musun?
- Oya Başar: Bizde hiç öyle bir şey yok. Çocuklar gelirse görüşürüz, ararlarsa konuşuruz, çağırırlarsa gideriz.
SADECE YOL GÖSTERİRİM HAYATLARINA KARIŞMAM
◊ Kızın Ayşe evlilik yolunda olsa, ona da mı karışmazsın?
- Oya Başar: Ben genelde yol gösteririm, kimsenin hayatına karışmam. Herkes kendi yolunu çizer. Çünkü sorumlu olmak istemem. Yarın öbür gün, “sen istedin anne, böyle oldu” demesinler.
◊ Birlikte çalıştığın genç meslektaşlarına yol gösterir misin?
- Oya Başar: Tabii, hepsi bana “Oya abla, Oya anne” derler. Bana sormadan bir şey yapmazlar. Hatta star olduktan sonra bile teklif gelince “Oya abla bu proje iyi mi, bir baksana” diye sorarlar. “Tamam, kızım oyna sen ya da bu sana uygun değil” gibi tavsiyeler veririm. Ama yine de son kararı onlara bırakırım.
◊ Umut ve Ayşe’nin işlerine müdahale eder misin?
- Oya Başar: Hayır, mesela Ayşe Amerika’da oyunculuk okudu, çok da başarılıydı. Ancak Türkiye’ye gelince “Ben resimleri çok seviyorum, müzelerde çalışacağım” dedi. Ben dostum İnci Aksoy’u aradım, şimdi onunla çalışıyor. İnci de Ayşe’yi çok başarılı buldu. Bırakmıyor şimdi. Umut’a ısrar ettiğim tek şey ise; konservatuvarda okuduğu viyolonsel bölümünü bitirmesiydi. Ancak Umut bitirmedi...
- Umut Kırca: Evet, bölümü 5 sene okuyup, 1 sene kala bitirmedim. Hep bana “Oğlum gitsene, bak çok pişman olursun” dedi. Şimdi aradan 10 sene geçti, diyorum ki “keşke orayı” da bitirseydim.
- Oya Başar: Yol göstereceksin ama asla zorlamayacaksın.
Bir medyanın gözdeleri bir de halkın gözdeleri var
◊ Artık günümüzde popüler olmak çok kolay. Adını sanını duymadığımız biri bir yaz dizisinde oynuyor, sonra bakıyoruz ki star olmuş...
- Oya Başar: Sadece dizi değil, internet fenomenleri de var. Bu bir akım, buna karşı çıkamayız. Ama biraz da kendimizde kabahat aramalıyız. Sen çok yazmazsan, diğeri çok tweet atmazsa, o tepeden oraya gelemez. Bunu yaratan biziz.
◊ Eskiden starlık kavramı nasıldı?
- Oya Başar: Şöyle bir anımı anlatayım; en popüler olduğumuz dönem. Bir ödül töreni vardı. Levent’le törenin yapılacağı stadyumdan içeri girdik, alkış kıyamet koptu. Sonra yerimize oturduk, biraz zaman geçti. Baktım yine bir alkış tufanı kopuyor. O zaman Star TV’de “Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun” diyen bir kadın vardı. O geliyor... Levent’e dedim ki; “Kalk gidelim, bizi aynı kefeye koyuyorlar...” Levent’in o zaman bana söylediği bir lafı vardı, hiç unutmam. Dedi ki, “Ona şimdi bu alkış, sana ölünceye kadar hep alkış var. Bizi hep alkışlayacaklar. Ama onu 10 sene sonra sor, hiç kimse hatırlamaz.” Bu popülariteyi yapan medya. Bir medyanın gözdeleri var, bir de halkın gözdeleri... Kıymetli olan ölünceye kadar alkış almak...
Hafta içi aramıyorsan, Anneler Günü’nde yanıma hiç gelme
◊ Bayramlar artık tatile döndü. Kimse kimseyle görüşmüyor. “Nerede o eski bayramlar” diyor musun?
- Oya Başar: Bayramlar birleştiriciydi, şimdi ayırıcı oldu. Eskiden bayram olunca birbirimizi görürdük, şimdi herkes “aman kimseyi ağırlayamam” diyor.
- Umut Kırca: Artık herkes 6 ay öncesinden tatil rezervasyonu yapıyor.
◊ Toplu atılan kutlama mesajlarına dönüyor musun?
- Oya Başar: Hiç işim olmaz benim mesajla, WhatsApp’la.
◊ Çocuklarla nasıl iletişim kuruyorsun?
- Umut Kırca: Mesaj atarım görmez, telefon ederim.
- Oya Başar: O konuda meşhurum, “Oya yine bakmadı” derler. Ben eski bayramları, büyük aileleri severim. Büyük ailelerin birlikte olduğu o bayramlar burnumda tütüyor.
◊ E sen toplasan herkesi...
- Oya Başar: Herkes başka bir şey istiyor. Bana biri “arkadaşlarımla tatile gideceğim” derse “hayır, benimle olacaksınız” diyemem. Hayatta sevmediğim tek şey, zorunluluk. Mesela Cengiz’cim, beni kırılırım diye değil de “Oya abla ne yapıyor, bir rakı içelim” dediğin zaman ara. Çocuklarım için de aynı şeyi söylüyorum: “Beni ‘hafta içi ne yapıyorsun’ diye aramıyorsanız, Anneler Günü’nde de yanıma gelmeyin”
◊ Aile bağlarınız nasıl?
- Oya Başar: Biz acayip birbirimize bağlıyız, hatta yapışığız.
- Umut Kırca: Ben mesela evlenmeseydim büyük bir keyifle hâlâ annemlerde yaşıyordum.
- Oya Başar: Umut küçükken, “Anne ben evlensem de sizinle oturacağım” derdi. Ben de, “Olur mu oğlum, evlenince herkesin kendi evi olur” diye yanıt verirdim. Bu kez de “Niye ‘Dallas’ta herkes beraber oturuyor’ derdi. (Gülüyor)
◊ Levent abi yaşarken bayramlarınız nasıl geçiyordu?
- Oya Başar: Hep beraber tatile giderdik.
- Umut Kırca: Tatilde de dip dibeydik. Ben annemlerin yanında yatardım, başka odaya gitmezdim.
- Oya Başar: Ben kayınvalidemi de çok severdim. Bak hâlâ “kayınvalidem” diyorum. Umut, babaannesi gelince “bizde kalsın” diye tuttururdu. O da 3 ay kalırdı. Herkes “nasıl kızmıyorsun” diye şaşırırdı. Niye kızayım ki, kadıncağızın bize bir zararı yok ki.
ÜLKEMİN CUMHURBAŞKANI ÇAĞIRIRSA GİDERİM
◊ Levent abi yaşamının son yılları dahil hep muhalifti. Onun ölümünden sonra Cumhurbaşkanının Atatürk Kültür Merkezi’nin yeni projesi için verdiği davete gitmen eleştirildi...
- Oya Başar: İnsanların bir duruşu vardır, benim duruşumun da ne olduğu belli. Ülkemin cumhurbaşkanı beni bir opera binasının projesinin anlatılacağı davete çağırıyorsa, ben oraya giderim. Memnuniyetle de elini sıkarım. Bunda eleştirecek hiçbir şey yok. Ben AKM’nin sunumuna gittim. Orada ne yapıldığı anlatıldığında dinlemezsek sonra eleştiremeyiz.
◊ Davete kiminle gitmiştin?
- Oya Başar: Demet Akbağ’la gittik, projeyi de çok beğendik. E bunun için de kınamak çok yanlış. Biz zamanında programda eleştirdiğimiz Süleyman Demirel’in de davetlerine katılıyorduk. 29 Ekim’lerde Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeydik. Bugün kim iktidar olursa olsun, AKM ilgili bir projesi varsa dinlemekle yükümlüyüz. Ki ben isterdim, operadan da arkadaşlarım o davette olsaydı. Kimlerin çağrıldığını bilmiyorum. Ben davete icabet ettim, duruşumdan bir şey kaybetmedim.
◊ Toplumsal kutuplaşma, sanatçılar arasında daha çok görülüyor. Bunun için ne diyorsun?
- Oya Başar: Biz sanatçılarda bu kutuplaşma her zaman olmuştur. Kamyoncular bile birlikte hareket eder ama sanatçılar edemez. Bizde her zaman şu oluyor, “Davete kim geliyor, o mu? O geliyorsa, ben gelmem...” Birlik olamıyoruz, bizde böyle yoksunluk var, çünkü egolar çok yüksek.
◊ Kemal Sunal’ı eleştiren bir yazara herkes tepki gösterdi. Toplumun ortak paydası olan sanatçıları bu tür saldırılar yıpratabilir mi?
- Oya Başar: Hayır, tabii ki. Kemal’i seven halk, hep seviyordu zaten. Ama bugün Kemal Sunal’ı savunanlar, yaşasaydı yine aynı sevgiyle onu kucaklayacaklar mıydı, orası tartışılır.
◊ Öldükten sonra mı değer anlaşılıyor?
- Oya Başar: Evet, dünyada da böyle ama ülkemizde daha fazla. Büyük ressamların hayatlarına bakın, hepsi beş parasız ölmüş. Öldükten sonra değerleri daha çok anlaşılmış. Onun için herkese önyargı olmadan bakmalıyız.