Birkan Sokullu: Kendini ve beni öven insanlardan uzaklaşırım
Oyuncu, Birkan Sokullu ile yeni dizisini ve hayata nasıl baktığını Posta'dan Oya Çınar'a anlattı.
İşte o röportaj:
● Dünyanın en ‘serseri’, asi ve salaş görüntüsüyle, bir o kadar ‘düzgün insan’ profilini bir arada taşıyor gibisiniz. Gerçekten öyle misiniz?
İyilikte kalmaya çalışıyorum, öyle mutlu oluyorum. Serserilik yapmak istediğim zaman da öyle, sakin kalmak isediğim zaman da öyle. Kendimi ve tüm bu içimden gelen istekleri her zaman dengede tutmaya çalışıyorum.
● Kendinize bakınca nasıl bir insan görüyorsunuz?
Özgürlükçü biriyim. Geleni yaşamaya çalışıyorum. Ve tüm bu konularda kendimi özgür bırakmam gerektiğine inanıyorum. Kişisel hayatımda kendimi baskı altına almaktan hoşlanmıyorum. Huzurlu ve rahat olmaya çalışan biriyim.
● 33 yaşındasınız. 30 yaş eşiği sizin için bir şey ifade ediyor mu?
Ciddi bir değişim olduğu kesin. 20’li yaşlarda keyif aldığım birçok durumun şimdi hayatımda olmadığını görüyorum. Dönüp baktığımda, şu an komik bulduğum bir sürü şey var oralarda. Bunca tecrübeden sonra sanırım kendimi daha iyi tanıyorum. 20’lere nazaran, mutlu olabileceğim yolu daha iyi biliyorum ama bu kesin doğru olan mı, onu bilemem... İleriki yaşlarda tekrar bakacağız tabii.
● Sizce neler değişecek?
Eminim başka türlü açılımlar olacak. Mesleki olarak da başka bir yerden ele alıyorum yaptığım işi. Bambaşka yerlerine bakıyorum oynadığım karakterlerin. Çok daha keyif aldığım bir dönem.
● Şu an ne istediğinizi net olarak biliyor musunuz? “
Ne istediğimi biliyorum” demek çok kolay fakat insan çok değişkenlik gösteren bir varlık. Bu paradoksun içinde mümkün olduğu kadar tutarlı kalmaya çalışıyoruz aslında. En fazla söyleyebileceğim “Bu dönem ne istediğimi daha iyi biliyorum” olur. Bu durumla barışık olup, değişen fikirlerle ve hislerle mücadele etmemek gerek. Bence esas yerine oturması gereken fikir bu.
● Bulunduğunuz noktaya gelirken neyin hayalini kurmuştunuz?
Kendime her zaman gerilimden mümkün olduğunca uzak, eğlenceli ve huzurlu bir hayat sürebileceğim şartlar yaratmak istiyordum. Hâlâ da öyle.
ŞU AN AİT OLDUĞUM, VERİMLİ OLDUĞUM YERDEYİM
● Hayatı geldiği gibi yaşayanlardan mısınız? Yoksa her zaman planlı ve programlı mı hareket edersiniz?
Hayatı geldiği gibi yaşamaya bayılıyorum. Plan program yapmayı sevmiyorum. Öyle yaşadığımda, daha mutlu oluyorum. Ancak tabii ki bir çok sorumluluk ve planlı yürümesi gereken durumlar oluyor hayatın içinde. Bu şartlarda mümkün olduğu kadarıyla yetiniyorum.
● Profesyonel basketbol kariyerinizi bir yana bırakıp oyunculuğa yönelmişsiniz. Kendinizi tam olarak ait olduğunuz yerde hissediyor musunuz?
Basketbol çocukluk hayalimdi ve profesyonel olmanın bana iyi gelmediğini gördüm. Çünkü beklentimin o olmadığını fark ettim ve bıraktım. Şu an ait olduğum, verimli olduğum yerdeyim. Yaptığım işten çok keyif alıyorum ve eğleniyorum. Çok fazla hayalim ve yapmak istediğim şeyler var bu meslekle ilgili. Benim için en önemlisi bu. Böyle hissettiğim sürece bu mesleği yapmaya devam edeceğim.
● Yeni diziniz ‘Bir Aile Hikayesi’ başladı. Senaryoda sizi etkileyen “İçinde olmalıyım” dedirten neydi?
Duygusunun çok gerçek bir yere dokunmasıydı. Ailenin hayatımızı ve kişiliğimizi nasıl şekillendirdiği, çocukluğumuzun bugünkü arayışlarımızda ne kadar önemli bir cevap olduğu konusunda farkındalık yaratacak bir hikaye olduğuna inandım. Her Cumartesi Fox’ta saat 20.00’de izleyicimizle birlikteyiz.
● Sizi Berk karakterinde izliyoruz. Berk nasıl biri?
Berk hem ruhsal, hem fiziksel olarak ailesi tarafından en sorunsuz görünen kardeş. Ama aynı zamanda annesinden ve babadan yeterli ilgiyi alamadığına inanan biri. Bu onda ciddi bir duygusal boşluk yaratmış ve onu bir arayışa sürüklemiş. Dikkat çekmek ve ilgi görebilmek için de çok popüler olabileceği bir meslek seçiyor. Bunda da başarılı oluyor.
● Ama diğer yandan yaptığı mesleğin yeterli derinliğe sahip olmadığını düşünüyor...
Evet, o yüzden daha anlamlı ve saygın bir şeyler yapmak için gemileri yakıp gidiyor. Çocukluğunda içinde yaratılan manevi boşluğu doldurmak için çaba sarf ediyor. Böyle bir manevi arayış içinde.
KEYFİNE ÇOK DÜŞKÜN BİR ÇOCUKTUM
● Bir insanın sahip olmak isteyeceği hemen her özelliği de sahip. Yakışıklı, işi var, ünlü… Bunlar mutlu olmak için yeterli sebepler mi sizce?
Bunlar mutlu bir hayat sürmek için araç olabilir ancak. Ama mutlu kalmanı sağlayabilecek şeyler değil. Berk de daha derinleri kazıp, çocukluğuyla barışıp, orada bırakması gereken durumlar olduğunu gördüğünde, o arayışına son verecek bence. Ya kendiyle barışacak ya da bu arayışı onu sonu olmayan bir yolculuğa sürükleyecek.
ARKADAŞLARIMA DERT ANLATAN BİRİ DEĞİLİM
● Sizce aile ne kadar önemli? Hayatımızı şekillendiren şeyler tamamen orada mı gizli?
Kesinlikle öyle olduğunu düşünüyorum. İnsanın kişiliğinin şekillendiği, bugününün temelinin inşa edildiği yerdir.
● Siz nasıl bir aileye doğdunuz? Zor bir çocuk muydunuz?
Oldukça sakin, söz dinleyen ama bir o kadar da haylaz bir çocuktum. Sanırım keyfime de biraz fazla düşkündüm. O zamanlar da şu an gibi mecburiyetlerden hiç hoşlanmazdım.
● Sizinle arkadaş olmak zor mudur kolay mı?
Arkadaş olmak zor değil ama fazla zaman alan bir süreç benim için. Güven ortamının oluşması yaş ilerledikçe zorlaşıyor. Olan arkadaşlarıma elimden geldiğince uyum sağlamaya çalışıyorum. Şimdiye kadar kendilerinden pek şikayet almadım. Zaten temel duygum arkadaşlarımla keyifli ve iyi vakit geçirmek. Çok dert anlatan biri değilim.
KENDİNİ VE BENİ ÖVEN İNSANLARDAN UZAKLAŞIRIM
● Kendinize en güvendiğiniz konu ne?
Sabrım.
● En zayıf bulduğunuz yanınız?
Heyecanla aldığım kararlar.
● En çok hangi konuda şanslı hissediyorsunuz?
Şansa inanmıyorum.
● Kötü hissettiğinizde sizi en kolay ne iyileştirir?
Doğaya gitmek.
● Neyle karşılaşınca gardınız düşer ve güçsüz hissedersiniz?
Kayıplar ve ölümler karşısında.
● Nasıl bir insanla karşılaşınca “Mesafe iyidir” dersiniz?
Kendini ya da beni aşırı öven insana karşı mesafeli dururum.
● Sizce bugüne kadar başınıza gelen en iyi şey ne?
Kardeşim.