Tamer Karadağlı: Çapkın değilim
Oyuncu Tamer Karadağlı Posta'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuştu...
İşte o röportaj:
■ Uzun yıllar sonra sahnelere döndünüz. Güzel bir duygu olsa gerek...
Çok. 10 yıl sonra tiyatroya dönmek heyecanlı. Zaten çok sevdiğim bir iş bu.
■ Peki, nasıl gidiyor?
Çok güzel gidiyor. Volkan Severcan ile birlikte oynuyoruz. Volkan, birkaç yıldır birlikte bir şeyler yapmak için sürekli dil döküyordu. Sonunda “Hadi yapalım” dedim ve başladık. ‘İkinin Biri’ oyununun hikayesi böyle başladı.
■ İnsanlar tiyatroya eskisi gibi ilgi gösteriyor mu?
İnsanlar popüler kültürün etkisinden ve televizyonların dayatmasından yoruldu. Ne mutlu ki tiyatroya büyük ilgi oluştu. İnsanlar televizyonlardan tanıdığı oyuncuları tiyatro sahnesinde seyretmekten keyif almaya başladı.
■ ‘İkinin biri’ nasıl bir oyun?
Ray Cooney isimli İngiliz yazarın yazmış olduğu bir eser. Çok komik. Bu oyunu yıllar evvel Haldun Dormen ve rahmetli Metin Serezli oynamıştı. O dönem her iki isim de enerjisiyle şaheser yaratmıştı. Bizler de bu oyunun hakkını verebilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Son derece interaktif, hızlı, komik bir oyun. Oynarken resmen kan ter içinde kalıyoruz.
■ Oyun komik ama siz çok da komik bir adam değil gibisiniz. biz taş fırın görüntünüze alışığız.
Çok yumuşak olduğumu iddia etmiyorum ama göründüğüm kadar da sert bir adam değilim. Bugüne kadar oynadığım karakterler hep sert mizaçlıydı. Hatlarım ve mimiklerim sert. Bu da sert bir adam olduğumu düşündürüyor.
■ Oyunda bir çapkını oynuyorsunuz!
Evetttt! Oyun, bir bakan yardımcısının, karısıyla birlikte kaldığı otelde, ayrı bir odada bir sekreterle aşk kaçamağı yaparken, karısının da kendisinin özel kalem müdürüyle kendi odasında ilişkiye girmesini anlatıyor. Volkan Severcan özel kalem müdürünü, Zeyno Gönenç karımı, Haluk Özenç otel müdürünü, Esra Sönmezer çapkınlık yaptığım kişiyi, Sefa Zengin Çinli garsonu oynuyor. Oyunun yönetmeni Bora Severcan, Esra Sönmez’in eşini oynuyor.
■ Çapkın biri olduğunuz söyleniyor...
Çapkın sayılmam. Bir erkeğin duyabileceği kadar kadınlara ilgi duyuyorum. Zaten kadınlar ilgi duyulmak için yaratılmıştır.
■ Sizi itici bulanlar da var, karizmatik bulanlar da...
Kendimi bir kategoriye koymuyorum. Bizim işimizde sevenler olduğu kadar sevmeyenler de oluyor. Bu beni çok ilgilendirmiyor. Bu biraz önyargıyla ilgili. Albert Einstein “Önyargıyı kırmak, atomu parçalamaktan daha zor” demiş. Biz de atomu parçalamasak da zor bir iş yapıyoruz.
ARADIĞIMI BULURSAM YENİDEN EVLENİRİM
■ 50’li yaşlara geldiniz. Hayat size neler öğretti?
Baba olmayı öğretti. Babalık çok keyifli.
■ Kızınızın annesi Arzu Balkan’la görüşüyor musunuz?
Tabii ki görüşüyoruz.
■ Bir daha evlenmeyi düşünmüyor musunuz?
Bir kere denedim olmadı. Büyük konuşmamak lazım. Belki ileride aradığımı bulursam evlenirim. Tekliflere açığım.
■ Aşk var mı?
Yok.
■ Ne kadar süredir?
Epeydir. Arıyorum ama bulamıyorum.
■ Aradığınız ne? Bir kadında ne seversiniz?
Bilmiyorum ki. Aradığımı bilsem zaten biri olurdu. Birinin omzuna başımı yaslamak gibi arayışım yok. Ben tek başıma zaten güçlüyüm. Ben gücü paylaşırım. Ya da o gücü paylaşacak birini bulurum. Şu anda yalnızım zaten.
■ Duygusal bir adam değilsiniz sanırım...
Hayır, değilim. Eve geldiğimde evde bir kadın sesi olsun diye hayaller kurmuyorum. Dizi izlerken birbirine elma dilimi yediren çift olmak bana göre değil. Olursa olur, olmazsa olmaz. Hayatıma karışılmasını da sevmem.
■ Bir kadın için kötü değil mi bunları duymak?
Nesi kötü? Hangi kadın bunları ister ki? Siz sürekli size elma soyan biriyle mi birliktesiniz? Ben öyle şeyler yapmıyorum.
YENİ JENERASYONU TANIMIYORUM
■ Şöhreti taşımak kimilerine ağır gelir. Sizin durumunuz nasıl?
30 yıl boyunca gayet güzel çalıştım. Maddi ve manevi kaygıların olmaması hiçbir oyuncu için mümkün değil. Göz önünde olan bir meslek yaptığımız için tanınıyoruz. 85 yaşıma geldiğimde de bu ilgiyi ister miyim, bilemiyorum.
■ Yeni jenerasyonu beğeniyor musunuz?
Bilmiyorum. Televizyon seyretmiyorum.
■ Neden?
Siz seyrediyor musunuz? Benim öyle bir vaktim yok. Türkiye’de artık dizi süreleri 45 dakika değil ki.
■ Siz de uzun süren dizilerden şikâyetçi misiniz?
Ben şikâyetçi değilim. Şikâyet eden sanatçılar varsa, teklifleri kabul etmesin. Baştan her şart konuşuluyor. Nimetlerinden faydalanıyorsak, külfetlerine de katlanmak zorundayız. Oynamak güzel ama seyrederken çok uzun geliyor. Ama neyse ki bizim set ortamımız çok rahat.
'ÇOCUKLAR DUYMASIN'IN ÖLÜSÜ BİLE YETER
■ ‘Çocuklar Duymasın’ 17 yıldır yayında. Sıkıldığınız bir an bile olmadı mı?
Bilakis her geçen gün daha da sevdim. Türk televizyon tarihine adını altın harflerle yazdırabilen bir dizide olmak çok güzel. Seyirci de teveccüh gösterebiliyorsa sıkılmak diye bir şey olmaz. Bugünkü reytingler 17-18 yıl önceki gibi değil ama ‘Çocuklar Duymasın’ın ölüsü bile yeter.
■ Dizi ne zaman bitecek?
Bu yıl artık Mayıs sonu, Haziran başı gibi bitmiş olur. Efsane liginde olan bir diziyi herhangi bir dizi olarak değerlendirmek yanlış olur. En eski bölümlerin tekrarları bile reyting rekoru kırıyor. Bu işten 200-250 kişi ekmek yiyor.
■ 17 yıl boyunca tutan bir dizide oynadınız. İki bölüm sürmeden yayından kalkan diziler var. nedeni ne sizce?
Demek ki hikâyeler doğru seçilmiyor. İyi hikâye, iyi senaryo şart. İyi bir hikâyeye, iyi bir cast yapılması lazım. Doğru yapılan cast, doğru yönetmene emanet edilmeli ve en doğru kanal seçilmeli. Seçilen doğru kanalın en doğru günü ve saati seçilmeli. Domino taşları gibi. Temelinin sağlam olması lazım.
■ ‘Çocuklar Duymasın’ bitince ne yapacaksınız?
Bir süre dinlenmek istiyorum. Birçok dizi teklifi geliyor ama her şey para değil. İçime sinmeyen hiçbir projenin içinde yer almadım, almam. Sinema projemiz var.
'SAYGIN SANATÇI' OLMAZ SANATÇI ÖZGÜR OLUR
■ Çok tartışılan Sinema Yasası’na nasıl bakıyorsunuz? Bu yasayı görüşmek için Beştepe’ye giden sanatçılardan biriydiniz ve çok tepki aldınız...
Sosyal medya linç yeri. Çok umursamıyorum. Devletin en tepesi olan Cumhurbaşkanı davet etti. Gidilmeyecek mi? Bu yasanın sansürle alakası yok. Aksine sinemacıları koruyor. Bence doğru bir yasa. Cumhurbaşkanı da herkesi tek tek dinledi. Kimseye sansür koymadı. Eleştirenlerin çoğu çağrılmadığı için eleştirmiştir. Ben gittim, giderim de. Kime ne?
■ Toplumun saygın insanları olarak eleştirileri bazen dikkate almanız gerekmez mi?
‘Saygın sanatçı’ diye bir şey yoktur. Siyasetçiler saygın, sanatçılar özgür olmalı. Van Gogh ya da Madonna ne kadar saygın? Sanatçının önceliği yaratıcı olmaktır. Ben kendi bildiklerimin peşinden giderim. Bir tek Allah’a hesap veririm.