'Bu durumda Amerika yerine enayiliği üstlenen kim oluyor?'
Can Ataklı, "Elin süper devleti bile bıkmış usanmış bu IŞİD belasından, onlara bakmaktan, gardiyanlık yapmaktan" ifadelerini kullandı.
Korkusuz yazarı Can Ataklı, Barış Pınarı Harekatı ile yeniden gündeme gelen Suriye'deki IŞİD'lileri yazdı.
Can Ataklı, "Bu durumda Amerika yerine enayiliği üstlenen kim oluyor" sorusunu yöneltti.
Can Ataklı'nın yazısı şöyle oldu:
IŞİD’lileri hangi ülkeden geldiyse oraya gönderin
Suriye operasyonu iyi hoş da bize bırakacağı ağır hasarlar da olacaktır.
Bugün sizlere başımıza bela olabilecek konuların en önemlisi olan IŞİD sorununu anlatmak istiyorum.
Tamam Amerika Erdoğan’a Suriye’de operasyon yapma izni verdi.
Verdi ama bir de şart koydu.
Dedi ki “Bundan sonra IŞİD konusu artık senin işindir, elimdeki IŞİD’lileri sana devrediyorum.”
Oh ne ala değil mi?
Erdoğan bunu seve seve kabul etmiş görünüyor.
Açıklamalar bu yönde çünkü.
İyi de ne yapacağız bu IŞİD’lileri?
Başa bela olmaktan başka ne işer yarar ki?
Trump ne diye yakınıyor?
Diyor ki “Avrupalı ülkelerden gelen pek çok IŞİD militanı var. Bunları alın diyorum, almıyorlar, bize enayi muamelesi yapıyorlar.”
Türkiye’de de pek çok kişi “Adam haklı valla” dedi mi? Dedi.
Bu durumda Amerika yerine “enayiliği” üstlenen kim oluyor?
Tııııs değil mi?
Kim olacak, o enayi biz oluyoruz.
Elin süper devleti bile bıkmış usanmış bu IŞİD belasından, onlara bakmaktan, gardiyanlık yapmaktan
Şimdi diyor ki “Al bakalım benim enayilik dönemi bitti, bunlara sen bakacaksın.”
Bu konuda iki korkum var.
Birincisi iktidar zihniyetindeki pek çok kişi aslında bu IŞİD’e sempati ile bakıyor. Kimi akılsızlar IŞİD’in “Batı emperyalizmine karşı direnen, mazlum İslam toplumlarının hakkını koruyan heyecanlı Müslüman gençler” olduğunu düşünüyor.
Bu durumda şu anda Amerika’nın elinde tuttuğu ama bize devredeceği binlerce IŞİD’linin hapishane yerine aramızda dolaşması pek mümkün olabilir.
Ama diyelim ki, hayır öyle olmadı, iktidar bu konuda çok kararlı davrandı ve IŞİD’lilere göz açtırmadı.
Bu kez de bu vahşi terörün bir numaralı hedefi haline gelmeyecek miyiz?
Elin Amerikalısından, İngilizine, Fransızından, Arabına, Afganından Libyalısına binlerce teröristi yargılamaya kalkarken kendi insanımızı tehlikeye atmayacak mıyız?
Ancak anlaşıldığı kadarıyla çare yok.
Saraylar arasında anlaşma sağlanmış.
Türkiye tarafı bir zafer kazanmış gibi görünmesinin karşılığında IŞİD’i devralmayı kabul etmiş bir kere artık.
“Ama” diyorum ben de “Bari bu yükü üzerimizden, zekice bir planla atalım.”
Nasıl yapacağız?
Bence çare şu;
Kim hangi ülkeden gelmiş, kim hangi ülkenin vatandaşı bir envanter çıkaralım.
Sonra bunları vatandaşı oldukları ülkelere giden uçaklara koyalım, bir anlamda “sınırdışı” edelim.
Almanya’dan gelen IŞİD militanı uçaktan indiğinde bir baksın ki Almanya’da.
Böyle bir eylem yapmamız halinde bu ülkeler “Hayır bu kişileri almıyoruz” diyemez, onları tekrar uçağa koyup geri gönderemez.
Ülkelerine gelen vizesi olmayan birini böyle geri gönderebilirler veya herhangi birini “istenmeyen kişi” ilan ederek tekrar uçağa bindirebilirler ama kendi vatandaşları için bunu yapamazlar.
Amerika’nın elinde tuttuğu IŞİD militanları içinde Türkler de vardır.
Biz onlardan sorumlu oluruz ve onları yargılarız.
Geri kalanını ise aynı gün, aynı anda kendi ülkelerine giden uçaklara koyarız, olur biter.
Olur mu bu?
Sanmıyorum, çünkü Erdoğan “Eğer o ülkeler kendi vatandaşlarını almayı kabul ederlerse” şartı koyarak zaten kendi kendini sınırladı bile.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Suriyeliler Türkiye’de zorla mı tutuluyor?
Suriye’ye yönelik operasyonla ilgili konuşan AKP Genel Başkanı Erdoğan Avrupa Birliği’ne çok sert çıkıştı.
Çünkü Avrupa Birliği’ne üye ülkeler Türkiye’ye “Suriye’den derhal çık, yoksa para vermeyiz” açıklaması yapmaya kalktılar.
Macaristan’ın engellemesi üzerine bu çağrı resmen yayınlanamadı bu ülkelerden birçoğu bağımsız açıklamalar yaparak bu talebi tekrarladılar.
Erdoğan da buna çok öfkelendi ve “Eğer bize işgalci demeye devam ederlerse kapıları açarız, Suriyelileri size göndeririz” dedi.
Tabii operasyonun göz kamaştırıcı ortamında bu sözleri irdeleyen pek olmadı.
Ama benim merakımı çekti.
Öncelikle kapıları nasıl açacağız ve Suriyeliler bu açık kapılardan nasıl geçerek hangi ülkelere gidecekler?
Öyle ya diyelim ki Bulgaristan veya Yunanistan kapısına yığıldı Suriyeliler, bizim kapıları açmamız yetmiyor ki, Bulgaristan’ın veya Yunanistan’ın da açması gerekmiyor mu?
Deniz yoluyla göndermeye kalksak bu kez yolda boğulup ölenlerin hesabını bizden sonra ihtimali var ki o kadar kötü bir durum.
Tabii şunu da düşünmek gerek; eğer kapıları açmamız halinde Suriyeliler buralara hücum edeceklerse demek ki buradan kalmaktan hiç memnun değiller.
Ya da biz bu Suriyelileri zorla ve baskı altında tutuyoruz da onlar da ilk fırsatta kaçmak istiyorlar.
Erdoğan iyi konuşuyor hoş konuşuyor da bu soruların sorulabileceğini ve bunun bizi sıkıntıya sokacağını hiç düşünüyor mu acaba?
Tabii bana sorarsanız, Erdoğan’ı bu konuda çok destekliyorum.
Açın kapıları gitsinler vallahi, bakalım ne olacak?