Türk medyası bu yıl da kaybetti

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, 2019 yılında ifade ve basın özgürlüğünde geriye gidildiğini, tek sesli medya yaratma girişimleriyle halkın haber alma özgürlüğünün yok edildiğini, gazetelerin açılan davalar ve tutuklamalarla susturulduğunu belirtti.

Türk medyası bu yıl da kaybetti

Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyeleriyle basın toplantısı düzenleyen Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, medya açısından geride bırakılan 2019 yılının muhasebesini yaptı ve tablonun hiç de iç açıcı olmadığını söyledi.

“Tek sesli medya yaratma çabalarıyla halkın haber alma hakkının boğulduğunu, sansür ve oto-sansürün hiçbir dönemde görülmedik boyutlara ulaştığını, medyanın ekonomik kuşatmaya alındığını” belirten Pınar Türenç, “Keyfi uygulamalarla eleştirel yayın yapan gazeteler ve gazetecilere yönelik akreditasyon, baskı, yıldırma politikalarının sürdüğünü, gazeteciliğin kodlarıyla oynandığını” anlattı.

Pınar Türenç, buna karşılık iktidarın kendisini destekleyen yayın organlarını kamu kaynaklarıyla fonladığını, aynı zamanda bağımsız olması gereken yargıyı, özerk olmaları gereken Radyo ve Televizyon Kurulu’nu (RTÜK) ile Basın İlan Kurumu’nu (BİK), da eleştirel yayın yapan gazeteler üzerinde bir ‘sopa’ olarak kullandığını savundu.

DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK KARNESİ

Basın Konseyi Başkanı, tüm bu olup bitenlerin Türkiye’nin demokrasi ve basın özgürlüğü karnesinin çok kötü olmasına neden olduğunu da belirti.

Türenç, şunları söyledi:

“Uluslararası saygın kuruluşların yayınladığı utanç tablosundaki yerimizi, özgürlük karnemizi belirtmek istiyorum. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 157’nci sıradayız.- Dünya Demokrasi Endeksi’nde, 167 ülke arasında 110’uncu ülkeyiz. Cezaevinde en çok gazetecinin bulunduğu ülkeler arasında Çin Halk Cumhuriyeti Mısır, Suudi Arabistan, Suriye ile ilk beşteyiz. Demokrasinin yaşatılmadığı ülkeler arasında anılmaktayız. Özetle, Türkiye maalesef siyah ve gri tablodan 2019 yılında da çıkamadı.”

Yargı siyasi yönetimin hoşuna gitmeyen haber, köşe yazısı, hatta sosyal medya paylaşımları için anında soruşturma başlatıp davalar açtığını kaydeden Türenç, Cumhuriyet, Sözcü ve Evrensel gazetelerine açılan davalarda olduğu gibi delilsiz iddianamelerde gazeteciliğin ‘terör eylemi’ gösterilip, sonunda ağır mahkumiyet kararları verildiğini anlattı.

Pınar Türenç, Cumhurbaşkanına hakaret davalarının da korkunç boyutlara ulaştığını, Kenan Evren’den bugüne kadar gelen Cumhurbaşkanlarına hakaretten açılan davaların yüzde 90’ının, 2014’te Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’a hakaretten açıldığını vurguladı

“BASIN TAM BİR BASKI ALTINDA”

Eleştirel gazeteciliğin suç sayıldığı bu son dönemde ayrıca devlet güdümünde olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Basın İlan Kurumu’nun (BİK), baskıcı ve keyfi uygulamaları sonucu medyanın nefes alamaz noktaya getirildiğinden şikayet eden Türenç, özetle şunları söyledi:

“RTÜK uyması gereken ilkeleri bir yana bırakıp eleştirel yayın organlarına idari para ve yayın durdurma cezaları verip lisans iptallerine gidebiliyor. Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan ve reklamlarını, iktidarı destekleyen ve şişirilmiş tirajlı gazetelere akıttığı yolundaki şikayetlere rağmen ulusal ve yerel medyayı resmi ilanları vermeyerek adeta cezalandırıyor. Cumhuriyet, BirGün ve Evrensel gibi medya organlarının nefes almaları güçleşiyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na geçen sarı basın kartları yeni turkuaz rengiyle keyfi olarak dağıtılıyor. Kısacası gazeteciliğin kodlarıyla oynanmaya devam ediliyor.”

Türenç, Basın Konseyi’nin bugüne kadar yaptığı çalışmalarını ve aktif mücadelesini 2020’de de sürdürmeye devam edeceğini belirterek, “Hedefimiz tam demokrasinin içinde insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü ile çağdaş bir topluma ulaşmaktır. Bunun azim ve kararlılığındayız. Gazetecilik susturuldu. Halkın gerçeği öğrenme hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Önemli bir 10 yılın başlangıcında, umudu yitirmek istemiyoruz” diye konuştu.

Türk medyası bu yıl da kaybetti - Resim : 1

Türk medyası bu yıl da kaybetti - Resim : 2

Türk medyası bu yıl da kaybetti - Resim : 3