Faruk Bildirici, Müge Anlı'nın özür dilemesini yorumladı: Hatasını anlamamış

"Müge Anlı, hatasını anlamamış özrü de özür olmamış"

Faruk Bildirici, Müge Anlı'nın özür dilemesini yorumladı: Hatasını anlamamış

RTÜK Üyeliği hukuksuz biçimde düşürülen Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, sağlık çalışanlarını hedef gösteren ve ardından özür dilemek zorunda kalan Müge Anlı'nın 4 büyük hatasını yazdı.

Anlı'nın dilediği özürden hala hatasını anlamadığı sonucu çıkarna Bildirici'nin kişisel blogunda konuya dair yazdıkları şöyle:

Daha bir hafta önce bütün Türkiye üç akşam balkonlara, pencerelere çıkarak alkışlamıştı sağlık çalışanlarını. Bu alkışları salt korona mücadelesinde moral destek olarak görmek yanlış olur. Alkışlar, son yıllarda başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarına yönelik itibarsızlaştırmaya ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan şiddete karşı gecikmiş bir destekti aynı zamanda.

Ne yazık ki, doktorların alkış morali çok uzun sürmedi. Televizyon sunucusu Müge Anlı’nın ATV ekranlarından dile getirdiği sözler doktorları çileden çıkardı. Sosyal medyada #mügeanlıözürdile kampanyası açıldı, RTÜK’e şikâyet dilekçeleri yağdırıldı. Anlı’nın bütün doktorları karaladığı, doktorlara şiddeti meşrulaştırdığı, doktorlara beddua ettiği, haksız olduğu görüşleri dile getirildi.

Tepkilerin bir türlü dinmemesi üzerine Müge Anlı, akşam A Haber’e bağlanarak özür diledi.

Doktorlara iyi davranın diyorlar ama!

Tepkilerin yayılması ve dijital mecralarda haber olması üzerine ben de konuyu inceledim. Önce Müge Anlı’nın programdaki açıklamalarını dinledim. Migreni tuttuğu için iğne yaptırmak istemiş, sürekli gittiği hastanenin acil servisini aramış. Hastanede korona kapmaktan korktuğu için hastanenin önünde arabada iğne vurulmak istemiş. Sonrası özetli şöyle:

“Doktor açtı, ‘Müge hanım sizi kabul edemeyeceğiz’ dedi. Ben de, hastaneye gelmek istemiyorum zaten. Ama bu iğnenin sonucunda biliyorsunuz insanlar şoka girip de ölüyorlar. Bari arabada yapayım da şoka girersem artık hepimiz birbirimizi kabul etmek zorunda kalacağız yani. Aa baktım iğne yapmayı da kabul etmiyorlar. Demek ki bu söylenenler de doğru. Ölsek kalsak hastaneye de kabul etmiyorlar.”

Tam bu noktada programda bulunan danışman doktor araya girip, “Aslında bunda biraz sizi korumak amaçlı” demeye çalışıyor. Ama Müge Anlı, onun konuşmasına izin vermeden devam ediyor yakınmasına:

“Yok hiç beni koruma amaçlı değil. Baş ağrısı da korona belirtisi imiş. Ben sürekli migren tuttuğunda o hastaneye, o acil servise gidiyorum zaten. Onu da kabul etmediler. Ne olacak o zaman? Bak tavır yanlış.

Sonra diyorlar ki, ‘Doktorlara iyi davranın’ falan ama anlatamıyorsun derdini. En son dedim ki doktora ‘İnşallah sen de bir gün böyle migren ağrısı çekersin ve aynı tavırla karşılaşırsın. Gör bak bakalım nasıl oluyor. Migren dediğimiz çok kötü bunu çeken bilir. Allah düşmanıma vermesin.”

Müge Anlı’nın programdaki sözleri özetle böyle. Daha sonra A Haber’e bağlanarak özür dilerken de şunları söylemiş:

“Benim yaşadığım sadece bu hastaneyle ilgili bir sorundu. Benim yayında anlatmak istememin nedeni vatandaşlar benzer sıkıntılar çekebileceğini bilsinler diye söylemek istedim. Asıl üzüldüğüm, hiç istemediğim halde, koskoca bir sağlık sektörünü hedef almış gibi gösterilmeye çalışılması. Doktorlarımızdan, konuyu tam olarak anlatamadığım için özür dilerim.”

Doktorların şikâyeti

Medya ombudsmanı olarak doktorların sosyal medyadaki tepkilerini de inceledim. Doktorların RTÜK’e gönderdikleri şikâyetlerde itirazlarının nedeni kısaca toparlanmıştı:

“Milletimize hizmet etmek için canla başla çalıştığımız bu günlerde, en kritik hastalarına öncelik veren hekimleri ve sağlık çalışanlarını hedef alan Müge Anlı isimli program sunucusu kendi kişisel kazanımları uğruna halkı yanlış yönlendirmekte, galeyana getirmekte ve bu kritik günlerde hastanelerin gereksiz kullanımını ve sağlık çalışanlarına şiddeti ulusal yayını kullanarak teşvik etmektedir. “

Hemen belirteyim, doktorların RTÜK’ten Müge Anlı’nın sözlerine ceza verilmesi beklentisini hayalci buldum. İşlevini bağımsız ve eleştirel kanalları cezalandırmak ve dizginlemek, bu mecralardaki habercileri korkutmak ile sınırlandırmış, siyasi iktidarın arka bahçesi durumunda bir kurul RTÜK.

Daha altı ay kadar önce İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı ve Müge Anlı’nın “insan ticareti” konusunda rol model olarak gösterildiği bir kamu spotunu da kabul etmişti. Şimdi ceza mı verecekler, gündeme bile alacaklarını sanmam. Umarım beni yanıltırlar.

Müge Anlı’nın dört yanlışı

Müge Anlı’nın konuşmasını değerlendirmeden önce suçladığı hastane ve doktordan açıklama var mı diye baktım. Ama bulamadım. Suçlanan hastaneden, belki de isim verilmediği için olsa gerek bir açıklama yapılmamış, yanıt verilmemişti.

O nedenle hastane ile iğne konusunda olup bitenleri sadece Müge Anlı’nın anlatımından öğreniyoruz. Doğal olarak Müge Anlı, olayı kendi penceresinden subjektif şekilde anlatıyor. Doktorlar hangi gerekçeyle hastaneye davet etmemiş ya da arabada iğne yapmamış, tam olarak ne yaşanmış? Bilemiyoruz. Bu konuda sadece Müge Anlı’nın anlatımına dayanarak karar verilemez.

Kişisel sorununu ekrana taşımamalıydı İşte tam da bu nokta, Müge Anlı’nın ilk yanlışına işaret ediyor. Bir yayıncı yaşadığı kişisel bir sorunu ekrana taşıyamaz. Müge Anlı, kişisel bir problemini ekranda anlatarak, televizyon ekranının gücünü kendi kişisel problemi için kullanmış oluyor. Kişisel bir sorun olduğu için de anlatımı subjektij ve tek taraflı, üstelik de karşı tarafa söz hakkı tanımadan anlatıyor. Böylece izleyicilere eksik bilgi veriyor.

Genelleme yapıyor ve şiddeti haklılaştırıyor Müge Anlı’nın ikinci yanlışı da başına gelen bir olaydan hareket ederek bütün doktorlarla ilgili genel çıkarımda bulunması. “Demek ki bu söylenenler de doğru. Ölsek kalsak hastaneye de kabul etmiyorlar” cümlesi böyle bir genelleme.

Sonra gelen cümle daha vahim. “Sonra diyorlar ki, ‘Doktorlara iyi davranın’ falan ama anlatamıyorsun derdini.” Bu cümlede genel çıkarımda bulunmakla kalmıyor; “Doktorlara derdini anlatamıyorsan iyi davranmayabilirsin” demeye getiriyor. Böylece doktorlara kötü davranılmasını ve onlara yönelik şiddeti de haklı gördüğünü ifade etmiş oluyor dolaylı biçimde. Bir yayıncının hem kişisel probleminden yola çıkarak genelleme yapması, hem de şiddeti haklılaştırması kabul edilemez.

Yayıncı yayında beddua edemez Üçüncü yanlışı da beddua etmesi. “Doktora ‘İnşallah sen de bir gün böyle migren ağrısı çekersin ve aynı tavırla karşılaşırsın. Gör bak bakalım nasıl oluyor” sözlerini, ekrandan izleyicilere de aktarıyor. Sanırım çok da açıklamaya gerek yok ekran üzerinden bir doktora beddua edilmesinin yanlışlığını.

Özür dilerken hatasını kabullenmiyor Bütün bunların üzerine A Haber’e bağlanan Müge Anlı’nın özür dilerken yaptığı yanlışları anlamış olması beklenir. Ama hiç de öyle değil. Müge Anlı, hâlâ “Asıl üzüldüğüm, hiç istemediğim halde, koskoca bir sağlık sektörünü hedef almış gibi gösterilmeye çalışılması” diyebiliyor. Sadece konuyu tam anlatamadığı için özür diliyor!

Oysa programda dile getirdiği “Demek ki bu söylenenler de doğru. Ölsek kalsak hastaneye de kabul etmiyorlar ve “Sonra diyorlar ki, ‘Doktorlara iyi davranın’ falan ama anlatamıyorsun derdini” cümleleri, tüm hekimleri hedef aldığını açıkça gösteriyor. Program kayıtları ortada. Kimse kendisini durup dururken doktorları hedef almış gibi göstermiyor, aynen hedef almış.

Kanıtlar bu kadar açıkken Müge Anlı, açık yüreklilikle hatasını kabullenmeyince özrü de özür olmamış. Kendisine önerim programdaki sözlerini bir kez daha dinlemesi… Eğer bilerek konuyu saptırmaya çalışmıyorsa anlayacaktır…

Etiketler
Faruk Bildirici Müge Anlı