Gazetecilik yargılanıyor! Çağlayan'daki duruşmada neler yaşandı
MİT kanuna muhalefet ettikleri gerekçesiyle yargılanan gazetecilerin davası başladı. Duruşma öncesi tutuklu altı gazetecinin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları yapıldı.
Tutuklu gazeteciler için adliye önünde bir araya gelip destek açıklamaları yapan meslektaşları duruşma salonuna alınmadı. Saat 10:30 başlayacağı duyurulan duruşma da Barış Pehlivan'ın annesi ve babasının da duruşma salonuna alınmaması protesto edildi.
Milletvekilleri dışında, 6 sanık yakını ve 6 gazeteci olmak üzere 12 kişinin takip etmesine izin verilen duruşma ailelerin alınmaması üzerine başlayamadı.
Duruşma salonuna giren bazı gazeteciler yerlerini ailelere bırakarak duruşma salonundan dışarı çıktı. Duruşma tutuklu gazetecilerin avukatlarının da duruşma salonuna alınmasının ardından, yoklaması yapılarak başladı.
Savcı 6 gazetecinin tutukluluk halinin devamını istedi
Murat Ağırel'in savunması: Bu bir iddianame değil, niyetname
Aydın Keser'in savunması: Suçlamaların hukuki ve maddi dayanağı yoktur
Ferhat Çelik'in savunması: Her şey ortadayken biz neden hedef alındık?
Hülya Kılınç'ın savunması: Hayatımda ilk defa böyle ağır bir suçlama karşısında bulunuyorum
Barış Pehlivan'ın savunması: Aradan 9 yıl geçti, ben yine şehit cenazesi haberi ile tutukluyum!
DURUŞMADAN ÖNCE NELER OLDU?
Libya'da şehit olan MİT mensubunun cenaze töreni haberiyle "İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçundan haklarında dava açılan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Yeniçağ Gazetesi yazarı Murat Ağırel'in de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu, 1'i firari toplam 8 sanığın yargılandığı dava başladı.
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Mehmet Ferhat Çelik ve Aydın Keser getirilirken; tutuksuz sanık Eren Ekinci ise Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Sanık avukatları ve yakınlarının hazır bulunduğu duruşmaya sınırlı sayıda gazeteci alındı. Mahkeme başkanı iddianameyi özetledi. Duruşma sanık savunmalarıyla devam edecek.
Tutuklu gazeteciler kendilerine destek veren meslektaşlarını selamladı
8 YILDAN 19 YILA KADAR HAPİS CEZASI İLE YARGILANIYORLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, gazeteciler, 'Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak' ve 'istihbarat görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak almak ve temin etmek' suçlamalarıyla 8 yıldan 19 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. 4 aydır tecrit koşullarında cezaevinde tutulan altı gazetecinin yanı sıra, gazeteci Erk Acer ve Manisa Akhisar Belediyesi Basın Birimi çalışanı Eren Ekinci de tutuksuz yargılanıyor. Eren Ekinci duruşmaya SEGBİS'le katılıyor.
MESLEKTAŞLARI YAPTIKLARI AÇIKLAMA İLE SERBEST BIRAKILMALARINI İSTEDİ
Duruşma öncesi İstanbul Adliyesi’nin bulunduğu Çağlayan’da Haberin Var Mı İnisiyatifi bir basın açıklaması yaptı. Açıklamaya CHP Milletvekilleri Tuncay Özkan, Muharrem Erkek, Mahmut Tanal, Gökhan Özbek, Sera Kadıgil, Onursal Adıgüzel, HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, TİP İstanbul Milletvekili Erkan Baş, bağımsız milletvekili Ahmet Şık, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ile Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, RSF Türkiye Raportörü Erol Önderoğlu ve çok sayıda insan katıldı.
Basın açıklamasını gazeteci Mehveş Evin okudu. Açıklamada “Herkes biliyor ki bugün burada ne bir ‘ifşa davası’ için ne de bir ‘casusluk davası’ için toplandık. Son on yılda defalarca olduğu gibi yine bir gazetecilik davası için bir aradayız. Gazeteciler, arkadaşlarımız, meslektaşlarımız benzerini yıllardır gördüğümüz mesnetsiz suçlamalarla karşı karşıya. İçi boş bir iddianame ile 112 günden beri Silivri Cezaevi’nde tutsaklar” ifadeleri yer aldı.
‘DAYANIŞMAMIZ SÜRECEK’
Mart başında biz adeta bir ‘Kırmızı Pazartesi’ senaryosu izledik. Tezgahlar, tuzaklar, trol saldırıları birbirini izledi. Süreç başladığında, sosyal medyada giyotinleri çıkarıldığında, malum medyaya servisler yapıldığında gören gözler olacak olanı anlamıştı” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada şöyle dendi:
"Önce Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç ardından Barış Pehlivan sonrasında Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser içeri atıldılar. Kumpas kurulmuş, haklarında hüküm çoktan verilmişti; sulh ceza mahkemesine yalnızca malumu ilam etmek kaldı. Kırmızı Pazartesi işte tam da buydu.
Meslektaşlarımızın hürriyetleri ellerinden alınıp Korona pandemisi koşullarında demir parmaklıkların arkasına atılırken asıl mesaj bizlere, dışarıdaki gazetecilereydi. ‘Görmeyin, duymayın, konuşmayın’ deniyor, üç maymunu oynamamız isteniyordu. Yalnız Barışları, Hülya’yı, Murat’ı, Ferhat’ı, Aydın’ı, Müyesser’i değil bizleri de susturmak, sindirmek, korkutmak, istiyorlardı. Namık Kemal susmuş muydu? Ya Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet sinmiş miydi? Siz Uğur Mumcu’nun ya da Musa Anter’in biat ettiğini gördünüz mü? Ya Hrant Dink ve Metin Göktepe? Asla! Cezaevindeki gazeteci meslektaşlarımız gibi bizler de susmadık. Çünkü her birimiz hakikatin peşindeyiz. Bunu halkımızın gerçekleri bilmesi için yaptık, yapıyoruz. Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olsa da ‘‘ipek bir halıya benzeyen bu toprak, bu cennet bu cehennem bizim’’. İşte o nedenle kavgamız da sevdamız da davamız da birbirimizle dayanışmamız da sürecek."
'TÜM GAZETECİLERE ÖZGÜRLÜK'
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: "Ne diyordu, Adnan Yücel? '...Saraylar saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter. Menekşeler de açılır üstümüzde leylaklar da güler. Bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler...'
Daha dün baro başkanları, Ankara’ya sokulmuyordu. Ama direndiler, mücadele ettiler ve kazandılar. Biz de inanıyoruz ki ‘'Adalet kör topal da olsa, yavaş yavaş yürüse de mutlaka gideceğe yere varır.'
Bugün yargıçlardan adil olmalarını, hukuku referans almalarını, vicdanlarını dinlemelerini ve meslektaşlarımızı serbest bırakmalarını talep ediyoruz. 'Bilin halkın ekmeğidir, adalet.' Bu ekmeğe haksızlık, hukuksuzluk, vicdansızlık doğramayın. Kendisini ölüme mahkum eden yargıçlara, 'Asıl mesele, ölümden sakınmak değil, haksızlıktan sakınmaktır; çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar' diyen Socrates'in, sözleri kulağınıza küpe olsun. Ta başından beri söylediğimiz gibi, onlar tutukluyken hiçbirimiz özgür değiliz. Özgür basın susturulamaz. Başta bu davadan yargılan gazeteci meslektaşlarımız olmak üzere hakikatten ayrılmayan tüm gazetecilere özgürlük."