'Bu bakış, İslam'ı soldan okumak demektir'
İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanan son kitabı “İSLAM BU – MUHAMMEDÎ İSLAM”ı anlattı.
İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç’la Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanan son kitabı “İSLAM BU – MUHAMMEDÎ İSLAM” hakkında bir söyleşi yaptık. Kılıç’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
- İslam’a ilişkin her geçen gün yeni kitaplar yayımlanıyor. Peki sizin kitabınızı farklı kılan nedir?
İslam’ı çeşitli yönleriyle ve değişik bakış açılarıyla ele alma iddiasındaki kitapların neredeyse tümü, sürekli anlatılmakta olanları tekrar etmekten ibaret. Hepsi, dini salt metafizik bir anlatı zemininde işlemeye çalışıyor. Oysa din yalnız metafizik bir anlatı değildir. Din sosyal bir harekettir. Bu gerçek, göz ardı edildiği için dinin gerçek iletisi, gereğince anlaşılamıyor. Biz İslam’ı sosyal bir hareket olması özelliği çerçevesinde ele alıp dinin sınıfsal bir mücadele olarak doğduğunu ortaya koyuyoruz. Aslında bu bakış, İslam’ı soldan okumak, sınıf perspektifiyle ele almak demektir. Diğer bir ifadeyle “İslam Bu”, derken İslam’ın toplumsal bir hareket olduğunu gözler önüne seriyor, bir yığın hurafe ve bidatın gölgelediği gerçeği öne çıkarıyoruz.
- Biraz daha açabilir misiniz; İslam’ın sosyal bir hareket olduğunu söylerken tam olarak neyi kastediyorsunuz?
Hz. Muhammed, belli toplumsal kesimlerin yoksunlukları ve ezilmişlikleri düzleminde bir hareket başlattı. Kölelerin, yoksulların, kadınların ve tüm ötekileştirilenlerin talepleri Muhammedî hareketin içeriğidir. İslam işte bu içeriğin adıdır. Kölelere kötü davranılmayacak, köleler özgürleştirilecek, yoksullara yardım edilecek, yoksullukla mücadele edilecek, kadınlara değer verilecek, her türlü sınıfsal ayrıma karşı tevhid inancı egemen kılınacak. İşte İslam bu sosyolojik zeminde bir toplumsal harekettir. Lakin bu hareket zamanla yozlaştırıldı. Sırf metafizik bir inanç haline sokulup bir ritüeller dinine çevirildi.
-İslam’ın ritüeller dini haline çevirilmesi ne demektir?
Hz. Muhammed’den sonra ve özellikle de Muaviye ile birlikte İslam gerçek mahiyetinden koparılıp bir ritüeller dinine çevirildi. İslam ezilenlerin dini iken onların elinden alınıp egemenlerin oyuncağı yapıldı. Dinin sosyal mahiyeti özenle gölgelenip Kur’an’ın nüsuk dediği, namaz, oruç, hac gibi ritüeller öne çıkarıldı. Dindarlığın ölçüsü haksızlıklarla mücadele iken ritüellere indirgendi. Oysa söz konusu ritüeller o toplumda İslam’dan önce de vardı. Ama İslam o ritüelleri ilk getiren dinmiş gibi takdim edilmeye çalışıldı ve hala da çalışılıyor. Namaz, oruç, hac gibi ritüeller elbette İslam’ın önem verdiği nüsuklardır. Ancak İslam’ın ana davası bu ritüeller değildir. İslam’ın davası, adalet davasıdır; haksızlıklarla mücadeledir. Ritüeller bu noktada olsa olsa bir araçtır. Yahut haksızlıklarla mücadelenin nasıl olması gerektiğinin öğretildiği okuldur. Ne var ki ritüeller de bu vasfından ızaklaştırıldı. Mekanik bir tapınma eylemine dönüştürüldü.
- Ritüel demişken; siz İSLAM BU kitabınızda “namaz bir başkaldırıdır!” diyorsunuz? Oysa dinciler namazı bir boyun eğiş, bir itaat olarak niteliyor. Doğrusu hangisi?
Evet, namaz bir başkaldırıdır. Namazın bir başkaldırı olduğunu, namazın şartlarından biri olan kıyam’dan da anlayabiliyoruz. Kıyam, Arapçada ayağa kalkmak, başkaldırmak demektir. Nitekim namaza başlama sözü olan “Allahu ekber!” ifadesi de birbaşkaldırı ifadesidir. Allahu ekber; Allah en büyüktür, anlamına geliyor. Bu ifade büyüklük taslayan güç odaklarına ve iktidar sahiplerine karşı bir itiraz haykırışıdır. Allahu ekber dediğinizde krallara, sultanlara, sözde halifelere, sermaye sahibi sömürgenlere karşı Allah kavramı üzerinden bir başkaldırı gerçekleştiriyor ve Allah mefhumunda mündemiç halkın egemenliğini ilan etmiş oluyorsunuz. Başkaldırıyı öğrenirken neye ve kime sadakat göstereceğinizi de öğreniyorsunuz. Hakka ve halka… İşte namazdaki boyun eğiş yahut itaat yönü de ancak budur. Yoksa dincilerin iddia ettiği gibi haşa sözde Allah kavramı üzerinden sultana, halifeye, güç odaklarına itaat değildir.
- Kitabınız “Lailahe İllallah” başlıklı bir yazı ile başlıyor. Siz bu yazınızda o söze, bilinenin dışında farklı bir anlam yüklüyorsunuz. Kısaca açıklamanız mümkün mü?
Elbette… Bu söz tevhid dininin yani İslam’ın temel sözüdür. Ayrıca bu söz bizim kitabımızın da omurgasını oluşturuyor. Tevhid, İslam’ın en başat kavramıdır. Anlamı; birlemek demektir. Allah’tan başka ilah yoktur demek, onu yani Allah’ı birlemek demektir. Lakin Allah’ı birlemek aslında muhayyel bir ilahı birlemekten ibaret değildir. Allah mefhumu üzerinden insanları yani toplumu birlemektir. Toplumsal ayrımlara karşı çıkmak, insanların bir, eşit ve kardeş olduğunu haykırmak demektir. Bunun zıddı ise şirktir. İslam şirke karşı tevhidi egemen kılma mücadelesidir. Şirk, birden çok ilaha tapınma basitliği ile açıklanamaz. Gerçek şirk, sözde ilahlar üzerinden toplumsal / sınıfsal ayrımları meşrulaştırma tavrıdır. İslam buna şiddetle karşı çıkar. Lailahe illallah işte bu karşı çıkışın ve tevhidi savunmanın ifadesidir.
- Kitabınızın kapağında da yer alan “Muhammedî İslam” ifadesini biraz izah eder misiniz?
Muhammedî İslam sözü, İslam adına ortaya çıkan bir yığın mezhep, cemaat ve tarikat gibi oluşumlara karşı dini, aslî kaynağına döndürme çabasını ifade ediyor. İnsanlık İslam’ı Hz. Muhammed’in dilinden öğrendi. Kur’an ayetleri onun dilinden yazıya geçirildi. O halde İslam en doğru şekilde Hz. Muhammed’den öğrenilir. Kur’an ayetleri mana itibariyle Allah kaynaklı olsa da lafzen yani literal anlamda Hz. Muhammed’in dilinden sadır olmuştur. Özetle; Muhammedî İslam tabiri, mezheplerin, cemaat ve tarikatların değil doğrudan doğruya Hz. Muhammed’in anlattığı yani Kur’an’da mevcut olan özgün, arı duru İslam’ı ifade etmek için başvurduğumuz bir kavramdır.
- Son olarak, kitabınıza ilişkin sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Kitabımızda, sizin sorduklarınızın dışında, yanlış bilinen ve çokça tartışılan pek çok konuya Kur’anî bir bakışla değindik. Onları da en azından konu başlıkları halinde zikretmek isterim:
Allah Göklerde Değil İçimizde
Şirk Kavramı Yahut İnsan Kendine Yabancılaşması
Şirk Dindarlığı ve Muhammedî Dinsizlik
Kur’an’ı Putlaştırmak
Kur’an Kimin Sözü?
Halkların Kardeşliği ve Hz. Muhammed
Büyük Arap İhtilalcisi Hz. Muhammed
İslam’ın Ahiret İnancı Yozlaştırılmıştır
Bir Put Olarak Kader, Kaza ve Tevekkül İnancı
İslam’da Gerçekten Melek, Şeytan ve Cin Var mı?
Miraç ve İsra Gerçeği
Kudüs İlk Kıble midir?
Şeriat Allah’ın Kanunları mıdır?
Hakimiyet Kimin, Allah’ın mı, Milletin mi?
Bir İhanetin Adı: Bel’amilik
Din Bilginleri Kitap Yüklü Eşekler mi?
Dinci Gericilikle Mücadele Bağlamında Ölüm, Cenaze Töreni ve Yasin Okunması Meselesi
Allah’tan Uzaklaşma Bayramı: Kurban!
Ramazan ve Oruca İlişkin Pek Bilinmeyenler
İslam’da Kadın Meselesi
Allah İle Aldatma Ticareti
Kur’an’da Adalet Kavramı Hakkında
Kur’an’da Zeytin Ağacının Kutsallığı
Kur’an Okuma Yarışması
Allah Nurunu Tamamlayacaktır
Büyük Bilge
Türkten Halife Olmaz!
Alternatif Din eğitimi Konusunda Öneriler
Araplaşma ve İmam Hatip Okulları
1 Mayıs Farzdır!
Hz. Muhammed ve Atatürk’ün Şaşırtıcı Benzerliği
Muhammedî İslam ve Kemalist Devrim İlişkisi Üzerine
Atatürk’ü Dincileştirmek!
Atatürk’e Hakaretin Şeriata Göre Cezası
Tanrı’ya İnanma Biçimi Olarak Ateizm
Deizm Nedir ve Gerçekten Yayılıyor mu?
Bir de Tengricilik Var
- Sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ederim.
Gösterdiğiniz ilgi için ben de teşekkür ederim.
Kırmızı Kedi Yayınevi : 0212 293 44 47