AKİT'te çok konuşulacak satırlar: AKP ve Erdoğan, MHP prangasından kurtulmalı!

Akit yazarı "Cumhur İttifakı psikolojik olarak bitti" dedi, MHP ve Devlet Bahçeli hakkında 'gizli el' suçlaması yaptı.

AKİT'te çok konuşulacak satırlar: AKP ve Erdoğan, MHP prangasından kurtulmalı!

Hükümete yakınlığıyla bilinen Akit gazetesinden yazan ve Akit TV’de “Derin Kutu” programını yapan Sabri Balaman, bugünkü köşesinde “Erdoğan, prangalarından kurtulmalı” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısının girişinde AKP içinde son dönemde yaşanan istifa ve görev değişikliklerinden söz eden Sabri Balaman, dikkat çeken iddialarda bulundu.

“Alaattin Çakıcı’nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alan açıklamaları, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Ankara-Çubuk’ta yumruklu bir saldırı” ifadeleriyle yaşanan olayları hatırlatan Sabri Balaman;

“Erdoğan, ne zaman hukuk, ekonomi ve demokraside reformist adımlar veya kabineyle ilgili bir değişim iddiaları gündeme getirse Kılıçdaroğlu sahneye çıkıyor ve kendisi bir şekilde tehdit veya darpa uğruyor. Yani Kılıçdaroğlu üzerinden Erdoğan tehdit ediliyor” diye yazdı.

Balaman yazısının devamında MHP’yi işaret ederek, “Erdoğan ve AK Parti iktidarının ortağı görünen MHP ve mahfilleri bir şekilde Erdoğan’ın değişim adımları atmasından rahatsızlık duyuyor” dedi.

Yazısının devamında MHP ve partinin lideri Devlet Bahçeli ile ilgili iddialarını sertleştiren Sabri Balaman, “Bir el Erdoğan’ın daha fazla sınırı aşmasını istemiyor. Bu gizli elin ne olduğunu ve ne için yaptığını bilmiyoruz. Ancak görünürdeki fotoğrafı MHP ve Devlet Bahçeli dolduruyor diyenlere kulak vermek gerekir” şeklinde yazdı.

“Erdoğan ve AK Parti için MHP bir prangadan öteye gitmiyor” diyen Akit yazarı Balaman, “Erdoğan bir politik tehdidin veya şantajın ortasında anlaşılan. Ama kanıtlayamadığımız bir milliyetçi-NATOTÜRKÇÜ kuşatmanın ortasında kalmış durumda” şeklinde ağır ifadeler kullandı.

Cumhur İttifakı’nın sona erdiğini de belirten Balaman, “MHP+AK Parti Cumhur ortaklığı resmen olmasa da psikolojik olarak bitmiş durumda diyenlerin tespitlerini de yabana atmamak gerekir” şeklinde konuştu.

İşte Akit gazetesi yazarı Sabri Balaman’ın dikkat çekici yazısı:

“Türkiye’de bir süredir sesiz sedasız giden bir gündem var. Anlaşılan büyük bir paradigma değişim talebi ile bu değişime direnç gösterenler arasında bir çekişme/pazarlık söz konusu. ABD seçim sonuçlarının belirginleşmesiyle ortaya çıkan süreç;

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığından ayrılmasını takiben ekonomi bürokrasisinde bir dizi değişikliğe gidilmesi ve hemen ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “hukuk, ekonomi ve demokraside” yeni bir reform dalgası başlatacağını ilan etmesiyle devam etti.

Ancak bu eko-politik değişim adım ve söylemlerine karşı AK Parti kurucularından ve Cumhurbaşkanı YİK üyelerinden Bülent Arınç’ın açıklamalarından sonra o görevinden istifa etmesi; Arınç’a en çok MHP’nin tepki göstermesi ve Alaattin Çakıcı’nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alan açıklamalarıyla devam etmişti.

Aslında bu fotoğrafı daha önce de görmüştük. Nasıl mı? Hatırlarsanız İstanbul 2019 seçimlerinden sonra da Sayın Erdoğan ‘değişim’ temelinde eko-politik ve hukuk temelinde çeşitli yenileme adımlarından bahsetmiş; ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Ankara-Çubuk’ta yumruklu bir saldırı düzenlenmişti.

Özetle Erdoğan, ne zaman hukuk, ekonomi ve demokraside reformist adımlar veya kabineyle ilgili bir değişim iddiaları gündeme getirse Kılıçdaroğlu sahneye çıkıyor ve kendisi bir şekilde tehdit veya darpa uğruyor. Yani Kılıçdaroğlu üzerinden Erdoğan tehdit ediliyor. ‘Kılıçdaroğlu’na söylüyorum Erdoğan anlasın’ tarzı bir durum ile karşı karşıyayız.

Aslında teorik olarak bu anlattıklarımız kocaman bir çelişki gibi görünüyor. Ana muhalefet partisi başkanı üzerinden iktidarın başı Erdoğan, neden değişim adımları atılmasına izin verilmesin ki veya muhalefetin başına gelen bir olay Erdoğan’a yönelik bir tehdit algılansın ki.

Ancak teorikde mümkün olmayan pratikte pekâlâ böyle işliyor. Belki bu analizi ispat edemiyoruz. Ancak sonuçları üzerinden bir değerlendirme yapabiliyoruz. Erdoğan ve AK Parti iktidarının ortağı görünen MHP ve mahfilleri bir şekilde Erdoğan’ın değişim adımları atmasından rahatsızlık duyuyor.

Üstelik bu rahatsızlığını açıkça da beyan ediyorlar. Ancak muhafazakâr taban başta olmak üzere AK Parti teşkilatı, bürokrasi, ekonomi çevreleri, medya, STK’larda açıktan olmasa da yüksek bir homurdanmayla güçlü bir değişim talebi her yerde isteniyor. Aslında AK Parti’den yavrulayan iki parti de bu nedenle ayrılmadı mı?

Erdoğan, değişimin ilk adımını kendisinden başlatarak yaptı. Yani Berat Albayrak’ın icra makamından ayrılmasını, aslında ekonomi ve siyaset satın alarak bu değişime olumlu tepki verdi. Ancak bir el Erdoğan’ın daha fazla sınırı aşmasını istemiyor. Bu gizli elin ne olduğunu ve ne için yaptığını bilmiyoruz. Ancak görünürdeki fotoğrafı MHP ve Devlet Bahçeli dolduruyor diyenlere kulak vermek gerekir.

15 Temmuz darbe kalkışmasıyla başlayan MHP+AK Parti Cumhur ortaklığı resmen olmasa da psikolojik olarak bitmiş durumda diyenlerin tespitlerini de yabana atmamak gerekir.

Kısa vadede Türkiye’nin içine düşmüş olduğu durumda ittifak pekâlâ yararlı olmuş olsa da; uzun vadede Türkiye’nin Erdoğan’ın ve Muhafazakâr tabanın ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzaklaştı. Bunun üstüne AK Parti’nin içindeki bazı menfaatçilerin bu ittifak sayesinde hayat bulmasını eklediğimizde Erdoğan ve AK Parti için MHP bir prangadan öteye gitmiyor.

Sayın Erdoğan, 18 yıllık iktidarını aslında reformist ve yenilikçi, kalkınma odaklı ve insana dokunan şefkatli yönüyle gücüne güç kattı. Bugüne kadar onlarca kez seçimleri tek başına ve ortaksız kazandı. Geldiğimiz an itibariyle FETÖ’den doğan zaruriyet, MHP ve Vatan Partisi’nden ötürü mahcubiyete götürüyor; AK Parti tabanında..

Sayın Erdoğan, artık bağımsız adımlar atmalı. İttifakın geleceğini Erdoğan ve AK Parti değil; koalisyon küçük ortakları düşünmelidir. Erdoğan, Türk siyasetinin halen ‘en güvenilir’ ve ‘en samimi’ aktörü durumundadır.

Bunun için Erdoğan, parçalı ve bağımsız bir muhalif milletvekilleri üzerinden AK Parti’ye eklemlenen milletvekillileri mi bulur? Yoksa başka partilerle mi ittifak yapar? Bilmiyoruz. Açıkçası bu ittifakı gerçekleştirebilecek parlamento da siyasi bir ortam da yok.

Ancak mevcut görüntü çok net bir şekilde Erdoğan’a ve AK Parti’ye zarar verdiği açık. 2019 yerel seçimleri, 2 adet İstanbul seçimleri ve referandum süreçlerinde beklenen oyların alınmamasını eklediğimizde bu ittifakın tabanda karşılığı bulduğu da tartışmalı.

Üstelik devlet bürokrasisinin işlevsizliğini de eklediğimizde ittifak, artık tükenmişlik içindedir. Erdoğan, bugüne kadar birçok zorluğu millet sayesinde atlattı. Kendisine yönelik birçok yalan-iftira ve çeşitli suçlamayı tanımadığı milyonların desteğiyle aştı.

Bugün geldiğimiz noktada Erdoğan’ın bir değişim arzusunda olduğunu anlıyoruz. Bunu nasıl ve kiminle gerçekleştirir bilmiyoruz ama beklentinin satın alınacağından şüphe duymamasını tavsiye ederiz. En azından ilk tepkiler olumlu.

Erdoğan bir politik tehdidin veya şantajın ortasında anlaşılan. Ama kanıtlayamadığımız bir milliyetçi-NATOTÜRKÇÜ kuşatmanın ortasında kalmış durumda. Medya ve bürokrasi başta olmak üzere toplumun artık bıkkınlık getiren kişi, kurum ve politikalardan Erdoğan’ın uzaklaştıkça gücüne güç katacağı ve düşmanlarına korku vereceği aşikâr. Aksi durumda bu prangalar daha büyük ve kalıcı nefretlerin oluşmasına ve inandırıcılığın kaybolmasına neden olur. Vesselam.”

Etiketler
Devlet Bahçeli Cumhur İttifakı İttifak