Gazetecilik yapana en ağır cezalar kesildi

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, basın üzerindeki baskı bir kez daha gözler önüne serildi.

Gazetecilik yapana en ağır cezalar kesildi

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, basın üzerindeki baskı bir kez daha gözler önüne serildi.

Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Geçmişte ‘bayram’ olarak kutlanan bugünün gazeteler ve gazeteciler üzerindeki yoğun İslamcı, gerici ve iktidar baskısı sebebiyle kutlanacak bir yanı kalmadı. Ülkede en az 67 gazeteci cezaevinde, yüzlercesi adliye koridorlarında, binlercesi işsiz, çoğu da iktidar baskısıyla yüz yüze. Kapatılan televizyon kanalları ve gazeteler, karartılan ekranlar, ilan cezaları, basın kartı verilmeyen gazeteciler, sansür ve daha birçok sorunla baş etmeye çalışan medya, yazılan kara tarihin bir parçasını oluşturuyor. Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2020 yılında 154’üncü sıraya kadar düştü.

İktidarın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu (BİK) eliyle televizyon ve gazetelere yönelik uyguladığı ağır yaptırımlar, 2020’ye damgasını vurdu. En az 475 gazeteci hâkim karşısına çıkarken 78’i tutuklandı, 25’i gözaltına alındı. İki televizyon kanalı beşer gün karartıldı, bir başka kanal ise 26 gün süren yayın hayatını iktidar baskısı nedeniyle sonlandırmak zorunda kaldı. CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Utku Çakırözer, gazetecilere yönelik iktidar baskısını ortaya koyan ‘2020 Yılı Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı. Raporda, 2020 yılında beş gazeteye toplam 333 gün ilan kesme cezası verildiği kaydedildi.

DENENMEYEN BASKI YOLU KALMADI

Gazetecilerin haber peşinde koşmak yerine mahkemelerde haberlerini savunmak zorunda bırakıldığını söyleyen Çakırözer raporda, özetle şu değerlendirmelere yer verdi:

► Küresel Gazeteciler Konseyi tarafından yapılan açıklamada 2020 yılında salgına yakalanan 300’den fazla gazeteciden 20’sinin yaşamını yitirdiği belirtildi. Salgın nedeniyle ulusal ve yerel gazetelerin tirajlarında yüzde 30-40’lara varan düşüşler oldu.

► Nisanda Meclis’ten geçen ve 90 bin hükümlünün tahliye edildiği infaz düzenlemesinden gazeteciler faydalandırılmadı. Düşüncesini ifade ettiği, yazdığı, konuştuğu için cezaevinde tutulan yüze yakın gazeteci, diğer siyasi tutuklularla birlikte kapsam dışı bırakıldı.

► Gazeteciler haber peşinde koşmak yerine, haberlerini hâkim karşısında savunmak zorunda bırakıldı. Hâkim karşısına çıkan gazetecilerin bir bölümüne 140 yıl hapis cezası verilirken süren yargılamalarda da yüzlerce yıl hapis cezası isteniyor.

► RTÜK ve BİK gazete ve televizyonlar üzerinde iktidarın cezalandırma ve sindirme aracına dönüştü. Eylül ayı televizyonlar için en karanlık ay oldu.

► BİK hiçbir hukuki dayanak olmaksızın yerel ve ulusal gazetelere yüzlerce gün resmi ilan kesme cezası verdi. Cumhuriyet gazetesine 2020 yılında 110 gün ilan kesme cezası verildi, bunun 55 günü kesinleşti ve uygulandı. Cumhuriyet yaklaşık 1 milyon TL gelir kaybına uğradı. BirGün gazetesine 112 gün ilan kesme cezası verildi, bunun 84 günü uygulandı. Gazete 1,4 milyon TL gelir kaybına uğradı.

► Gazetecilerin erken emekli olmalarını sağlayan yıpranma payı hakkına ilişkin düzenleme kasım ayında TBMM’den geçti. Bu hak basın kartı şartına bağlandı. Türkiye’de 15 bin 175 gazetecinin basın kartı olduğu düşünüldüğünde, on binlerce basın çalışanı bu kanun nedeniyle yıpranma haklarından faydalanamayacak.

‘İSTENMEYEN KİŞİ’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel ise Saray Rejimi’nin gazetecileri, ‘istenmeyen kişiler’ olarak gördüğünü söyledi. Açıkel’in, gazetecilerin sorunları ve medyanın durumu ile ilgili çalışmasında, gazeteciliğin iktidarın baskı ve sansür politikaları nedeniyle bitme noktasına geldiği vurgulandı.

Açıkel’in çalışmasında özetle şu tespitlere yer verildi: ‘’Bağımsız çizgide yayın yapan TV kanalları ve internet medyası üzerindeki baskılar ve erişim engelleri tahammül edilemez noktaya geldi. Pek çok gazeteci ya doğrudan iktidar tarafından ya da havuz medyasınca hedef gösteriliyor, tehdit edilmekte ve türlü hakaretlere maruz kalıyor.’’

BAYRAM DEĞİL MÜCADELE

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yapılan açıklamada, bu yıl da demokratikleşme, çok seslilik, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünden söz edilemeyeceği vurgulandı. Açıklamada, gazetecilerin yüzde 30’unun işsiz olduğuna dikkat çekildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası ise 10 Ocak’ın bir mücadele günü olduğunun altını çizdi.

Hakikatten bu kadar uzaklaşılmamıştı

Bugün basın özgürlüğünün zerresinin kalmadığı ülkede, gazeteciler sorunlarını BirGün’e anlattı.

İktidardakilerin bugünü fiyakalı sözlerle kutlayacağını söyleyen BirGün yazarı Timur Soykan, gazetecilerin de cezaevlerinde ve adliye koridorlarında olacağını hatırlattı.

Soykan, şunları dile getirdi: ‘’Olay TV, yandaş, halktan gerçekleri gizleme misyonu edinmiş medyanın yüzde 95’ine katılmak yerine kapanmayı tercih etti. Bir kez daha o kararan ekranda basın özgürlüğünün, halkın haber alma hakkının gasp edildiğini gördük. AKP, medyayı şekillendirme ve ele geçirme, siyasal İslam çizgisinde tutma konusunda çok sistematik baskı politikası izledi.’’

Bülent Mumay ise “Basın özgürlüğünü yapısal olarak ortadan kaldırmaya yönelik bambaşka bir durumla karşı karşıyayız’’ dedi. Gazetecilerin özlük hakları konusunda da çok ciddi sıkıntılarının olduğuna işaret eden Mumay, şöyle konuştu: “İklim öyle bir hale geldi ki sıradan bir trafik kazası haberinde yolun durumundan söz etmek bile Ulaştırma Bakanlığı’nın tepkisini çekmeye başladı.’’

Verilmeyen basın kartları ile Basın İlan Kurumu’nun haksız ilan kesme cezalarına değinen BirGün’ün Ankara Temsilcisi Nurcan Gökdemir de şu ifadeleri kullandı: “Basın kartı bir tür meslekten ihraç olarak kullanılmaya başlandı. Bir yandan da ekonomik cezalandırma yöntemi uygulanıyor. İnatçı bir avuç gazeteci ve kurum inatla bu işi sürdürüyor.’’

“Gazeteciler her an yargılanma ve işsiz kalma korkusuyla çalışıyor’’ diyen Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, şu ifadeleri kullandı: “Belki de uygun bir iklim bekleniyor tamamen iptal etmek için. Basın İlan Kurumu da ilan durdurma cezası uyguluyor. İlan alamıyoruz. 45 gün gibi cezalar uygulanıyor. Biat standartı BİK’in işleyiş prosedürünü de belirliyor.’’ (Birgün)