Nikahlı olduğu kadına şiddet uygulayan köşe yazarı Yakup Köse: İstanbul Sözleşmesi terörü sona erdi
Star yazarı Yakup Köse, “İstanbul Sözleşmesi terörü sona erdi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Köse’nin İstanbul Sözleşmesi için “terör” nitelemesi yapması dikkat çekti. Köse, daha önce eşi Şenay Köse’ye şiddet uygulamasıyla gündeme gelmişti.
Star yazarı Yakup Köse, “İstanbul Sözleşmesi terörü sona erdi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Köse’nin İstanbul Sözleşmesi için “terör” nitelemesi yapması dikkat çekti. Köse, daha önce eşi Şenay Köse’ye şiddet uygulamasıyla gündeme gelmişti.
“BOĞAZIMI SIKARKEN MEYVE BIÇAĞINI KOLUMA SAPLADI”
Şenay Köse, yaptığı açıklamada, Yakup Köse ile 17 yaşında evlendiğini, evliliğinin ilk günlerinden itibaren şiddet gördüğünü ve Yakup Köse’nin kendisini bıçakladığını ifade etmişti.
Üç çocuk sahibi olan Şenay Köse, boşanma kararını nasıl verdiğini şöyle anlatmıştı:
“Hacca gidecekti, ben de gitmek istedim. Beni götürmedi. Ben de çok üzüldüm. Tartıştık, 2016 senesi idi. Boğazımı sıkarken, küçük bir meyve bıçağını koluma sapladı. Boğazım yukarıda olduğu için ben anlamadım, hissetmedim. ‘Sakin ol hastaneye gidiyoruz’ dedi. Ben kanları görünce o yaralandı sandım. Görünce kolumu şok yaşadım. 7 dikiş var kolumda.”
Çocuklarının kendinden alındığını kaydeden Şenay Köse, “Eşim statüsünü kullanarak mahkemeyi de etkiliyor. Benim haklarım yok mu Türkiye Cumhuriyeti’nde… Ben her şeyi delilleri ile anlatmama rağmen neden mahkeme 4 yaşımdaki çocuğumu dahi benden alıyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza, sayın Emine Hanım’a, KADEM’e sesleniyorum” çağrısında bulunmuştu.
YAKUP KÖSE: CEMİYETTE BEKLENEN ARZULANAN BİR KARARDI
Yakup Köse ise bugünkü yazısında, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafında yayımlanan kararnameyle Türkiye, cinsel sapkınlığı meşrulaştırma aracına dönen ‘İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekti” ifadelerini kullandı.
Köse, yazısını şöyle sürdürdü:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu kararı cemiyette beklenen, arzulanan bir karardı. 'Kadına yönelik şiddeti önleyeceğiz' denilerek çıkılan yolda çocuklara okullarda ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ adı altında cinsel sapkınlıklar anlatıldı.
2019 senesinde ‘Acil müdahale’ başlığıyla şunları yazmıştım: ‘Cinsiyet eşitliği' denilerek çocuklara bir cinsiyet sahibi olmanın önemli olmadığı, cinsiyet değiştirmenin hak olduğu, aynı cinsteki insanların evlenebileceği ve evlatlık yoluyla edinecekleri çocuklarla 'aile' kurabilecekleri anlatılıyor. Aile mefhumu yerle bir edilirken, devlet tarafından koruma altına alınması gereken nesebimiz kesilmeye çalışılıyor.
Sadece çocuklara mı?
‘İstanbul Sözleşmesi' dayatmasıyla devlet memurlarından fabrikada çalışan işçilere, hatta Diyanet personeline bile "Toplumsal cinsiyet eşitliği" anlatıldı! İlk başta kulağa hoş gelen ‘eşitlik' mefhumuyla neyi kastettikleri ve neyi anlattıklarını yukarıda yazdım. Bu hinliği ben hep FETÖ’nün ‘diyalog’, ‘hoşgörü' demesine benzetirim.
Onlar da ‘diyalog’, ‘hoşgörü’ diye diye toplumun kökünü söküyorlardı. Kendilerine karşı çıkanları da diyalogdan, hoşgörüden, barıştan yana olmamakla suçluyorlardı. 15 Temmuz gecesi FETÖ'nün hoşgörüsünü, diyalogunu herkes hakkalyakîn yaşadı!
"İstanbul Sözleşmesi"ne kutsal bir metin muamelesi yapanlar da, sözleşmenin sakıncalarından bahsedenleri "Kadın düşmanı" ilan edip susturmaya çalıştılar. Türkiye'nin "İstanbul Sözleşmesi"nden çıkmasıyla da 'Kadına şiddet artacak’ diye yaygara yapmaya başladılar.”
“BİR GÜRUH ADETA ‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ TERÖRÜ ESTİRİYOR”
Köse, yazısında ayrıca şunları kaydetti:
“Oysaki ‘İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği 2012'den bugüne kadın cinayetleri azalmak bir yana artmış! Her yıl yayımladıkları kadına şiddet raporlarıyla kendilerini yalanlıyorlar; 'İstanbul sözleşmesi yaşatır’ diyenler de kendileri, sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen kadınlara yönelik şiddetin arttığını söyleyenler de...
'İstanbul Sözleşmesi’nin, 8 yıl gibi uzun bir sürede uygulandığı bir ülkede kadın cinayetleri neden azalmamış?
Bu güruh ülkede âdeta bir ‘İstanbul sözleşmesi’ terörü estiriyor. Sözleşmeye itiraz eden kadınları bile sosyal medyada linç ediyorlar, psikolojik şiddet uyguluyorlar; kadına şiddete karşı çıktıklarını söyleyenler kadına şiddet uyguluyor!
Her ağızlarını açışlarında Avrupa'yı örnek gösteren "İstanbul Sözleşmesi" yanlısı güruh nedense birçok Avrupa ülkesinin sözleşmeyi imzalamadığını, imzalayanların da çekinceler koyarak imzaladıklarından bahsetmiyor; neden acaba?..
Sorular... Sorular...
"İstanbul Sözleşmesi"ni savunan güruhu tenâkuzlarıyla baş başa bırakıp yolumuza devam etmeliyiz. Kanunlarda kime olursa olsun şiddetin de cinayetin de cezası var. Günümüz şartlarına uygun birkaç değişiklik yapılması gerekiyorsa o da yapılır.
Konuşulması gereken, ne kanunların ne de sözleşmelerin yapamayacağı tek şey, insana insan olduğunu hatırlatacak şuur nasıl verilecek?
"Yaratılanı Yaradan'dan ötürü severiz" şiarını her ferdin kalbine yerleştirecek bir düzen kurulmadıktan sonra ister adına "Ankara" deyin ister "Yozgat" ister "Antalya", her yeni sözleşme de "İstanbul Sözleşmesi"nin akıbetine uğrayacaktır.”
“BOMBA KOYMAKTAN CEZA ALDIĞIN İFADE EDİLİYOR”
İBDA-C davasından uzun yıllar hapis yatan ve halka açık yedi mekana bomba atmakla suçlanan Star gazetesi yazarı Yakup Köse’nin İstanbul Sözleşmesi’ni “terör” olarak nitelemesi dikkat çekti.
Sözcü yazarı İsmail Saymaz, Köse’nin eylemleriyle ilgili şunları yazmıştı:
"İBDA’cı Yakup Köse, hakkında mahkeme kararına göre; 1995’te İş Bankası’na, 1996’da iki banka, bir acente, bir bara ve iki dağıtım şirketine bomba koymaktan ceza aldığın ifade ediliyor. O ki müslümansın, yalan söylemezsin. Söyle bakalım, bu bombaları koydun mu, koymadın mu?”