'Artık gazetecileri onlar da hedef gösteriyor'
Dokuz bine yakın medya emekçisi siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı işsiz.
Dövizde yaşanan hareketliliğin tetiklediği ‘kâğıt krizi’ sonucu 300 gazete ve matbaa kapanırken, sektördeki en büyük sorun binlerce gazetenin işsiz olması…
BirGün'den Uğur Şahin'in haberi şöyle:
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile Friedrich Ebert Stiftung’un ortak hazırladığı verilere göre; yaklaşık 9 bin gazeteci mesleğini yapamıyor. Bunun sektördeki oranı ise yüzde 30. Doğan Medya Grubu’nun Demirören Holding’e satılmasının ardından yaşanan işten çıkarmaları ekleyince, ‘tablo’ daha da vahim bir hal alıyor. Ancak işsiz gazetecilerin yanı sıra ‘çalışabilen’ gazetecilerin şartları oldukça ağır…
Borç para alıp kafe açtı
Medyadaki ‘işsiz ordusu’na mensuplardan birisi de Emrah Ürün… Ürün, İMC TV’de kameramanlık yapıyorken kanalın 4 Ekim 2016’da kapatılmasının ardından mesleğini bırakmak zorunda kalanlardan. Soruyorum, yanıtlıyor: “Kanal kapatılınca freelance işler kovaladım ve çekimlere gittim ara sıra. Bir süre sonra ise arkadaşımın kafesinde çalıştım. Sonra onu da bıraktım. Kendi kafemi ise Mayıs ayında açtım. İMC TV kapandıktan sonra ne yapabilirim diye düşünüyordum. Kadıköy’de uygun, istediğim bir yer buldum. Arkadaşlarımdan ve ailemden biraz borç para alıp, işletmeciliğe başladım. Şimdilik memnumum.”
‘Geri dönmek isterdim’
Ürün, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olduğunu ve yine aynı okulda Sinema TV bölümünde yüksek lisansına devam ettiğini aktarıyor. Devamında da “Kameramanlığa geri dönmek isterdim” diyor.
Pizzacı, kırtasiyeci…
Kendisi gibi farklı işkollarına yönelen arkadaşlarının olup olmadığını merak ediyorum. Cevaplıyor: “Bir arkadaşım İzmir’de pizzacıda çalıştı, daha sonra kendi sahafını açtı. Bir başka arkadaşım kırtasiyecilik yapıyor. Başka bir arkadaşım ise çağrı merkezinde çalışıyor. Bu insanların hiçbiri işini yapamadı iş bulamadıkları için de farklı iş kollarına yöneldiler.
”İş bulamadığı için inşaatlarda çalıştı
Medya sektöründe en önemli konulardan birisi de iletişim fakültelerinden mezun olan gençlerin, işsizlikle cebelleşmesi… O gençlerden birisi de Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun olan Yekta Yöyler.
Yöyler, öğrencilik yıllarında Evrensel gazetesi için bir dizi özel habere imza atmış. Ardından da Dicle Haber Ajansı’nda stajyer olarak çalışmış. Ajans KHK ile kapatılınca, kendini inşaatlarda çalışırken bulmuş… Yaşadıklarını soruyorum, “Özetlemek istiyorum” diyor: “Sadece her zaman kendi mesleğimi yapmak istedim. Mezun olduğumdan itibaren, yaklaşık iki yıldan fazla inşaatlarda çalışmak zorunda kaldım. Ağır işlerdi… Bu yüzden de sağlık sorunlarım oldu, bel ağrısı gibi… Bu yüzden artık inşaatlarda bile çalışamıyorum.”
***
DENİZ ZEYREK: Kıyım yaşanıyor
Mart ayında Doğan Medya Grubu’ndan Demirören Holding’e satılan Hürriyet gazetesiden ayrılan son isim Deniz Zeyrek oldu. Daha önce Hürriyet’in Ankara Temsilciliği’ni de yapan Zeyrek, ‘Teşekkürler’ başlıklı yazısıyla Hürriyet’teki son yazısını kaleme almış oldu. Zeyrek, ‘medyadaki tabloya’ ilişkin konuştu.
Deniz Zeyrek, şunları söylüyor: “Artık gazetecileri sadece işverenler ve hükümetler değil, aynı zamanda bir partiyi destekleyen insanlar da hedef gösteriyor. Yani karşıt görüşlü savunan insanların da hedefi haline gelebiliyor. Kendini farklı ifade etmek isteyen bir gazeteci açısından en büyük çıkmaz bu.”
Zeyrek, Hürriyet’ten ayrılmasına ilişkin şunları aktarıyor:
“Bana herhangi bir neden söylenmedi. Ben şöyle bakıyorum: Demek ki yeni gelen sahipler de benimle çalışmayı tercih etmediler. Bunun arkasında hangi neden olduğu çok önemli değil. Siyasi olabilir, başka bir şey de olabilir… Böyle bir hakları ve özgürlükleri var. Bir gazete satın almışlarsa ve kimlerle çalışacaklarını kendilerinin karma verme hakkı varsa bu tercihlerini kullanmışlar. Benim bakış açım bu. Ama eğer gerçekten başka nedenler varsa, siyasi neden varsa, bunu da onlara sormak lazım.”
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU: Çok seslilik yitirildi
Milliyet gazetesinin Ankara Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu, geçen hafta istifa ederek, 21 yıl emek verdiği gazeteden ayrıldı. Tahincioğlu’nun ‘af tartışmalarına’ ilişkin “Açık mektup: Ben affetmiyorum” başlıklı yazısı, o günlerde çok konuşuldu, hâlâ daha da konuşuluyor. Gazeteden ‘kendi isteğiyle’ ayrılan Tahincioğlu ile istifasını ve Türkiye’deki medyanın durumunu konuştuk. Tecrübeli gazeteci, “Bugünkü koşullar, artık bütünüyle eleştirel haberciliğin unutulduğu, işsizliğin en yüksek seviyelere ulaştığı, çok sesliğinin yitirildiği bir ortama yol açtı. Ancak ben gazetecilerin meslek inadının, haber inadının süreceğine ve buradan yeni bir anlayış ve pencere açılabileceğine inanıyorum” dedi.
► Ayrılmanızın nedenleri özel değilse, nedir? Daha da açmak gerekirse, Milliyet, artık eski Milliyet değil… Bunun etkisi oldu mu?
Öznel nedenlerle ayrıldım, bir süredir aklımdaydı. Uzun yıllar çalıştığım insanlarla yollarımızın ayrı düşmesi, uzun yıllardır yaptığım haber müdürlüğünün üzerimdeki etkisi ve yoruculuğu ile bütün sektör açısından; özlediğimiz sektörle, içinde bulunduğumuz koşullar arasındaki mesafe, bu kararı vermeme yol açtı. Milliyet benim için bir aile, bir yuva anlamına geliyor. Hâlâ da o anlama geliyor. Orada çok değerli arkadaşlarım, basının içinde bulunduğu bütün zorluklara rağmen, inançla işlerini yapmaya gayret ediyor. Ancak ben uzun bir süredir kendimi çok mutlu hissetmiyordum ve kalbimin sesini dinleyerek böyle bir yol seçtim.
► Ayrılmadan önceki son yazınız çok konuşuldu. Ayrılık kararınızda, bunun yazıyla ilgili olmadığını dile getirdiniz. Ama hâlâ yazıyla ilgili olduğunu düşünenler var. Neler söylemek istersiniz?
Açıkça belirtmiş olmama rağmen insanlar, başka deneyimlerden dolayı Milliyet’ten ayrılmamın son yazıyla ilgili olduğunu düşündüler. Şunu açıkça belirtmeyi bir borç biliyorum: Ayrılık kararım neredeyse bir ay önce kesinleşti. 1 Ekim’de ayrılacağım çok önceden belliydi. Sadece son yazımda değil, önceki yazılarımda da eleştirel bir tutum izledim. Bir önceki yazım, 3’üncü Havalimanı inşaatında çalışan işçilerin tutuklanmasının adaletsiz olduğuna yönelikti. Her yazım böyleydi. Milliyet yönetimi, son yazılara da öncekilere de herhangi bir müdahalede bulunmadı. Aksine son yazıda normalde gerekenden daha uzun bir yer ayrıldı. Aksi bir durum olsaydı; bir müdahale ya da eleştiri gelseydi, yine ayrılır ve bunu açıkça belirtmekten kaçınmazdım.
► Medyada şartlar çok kötü… Haberde etik değerler rafa kalkmış durumda. Mevcut tabloyu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medyada iktidar-sermaye yapısı, sadece bugün değil, dün de çok problemliydi. Bugün yaşadığımız sorunların temelinin 80’li yıllardan itibaren atıldığını görüyoruz. Maalesef bugün, artık bütünüyle eleştirel haberciliğin unutulduğu, işsizliğin en yüksek seviyelere ulaştığı, çok sesliğinin yitirildiği bir ortam var. Ancak ben gazetecilerin meslek inadının, haber inadının süreceğine ve buradan yeni bir anlayış ve pencere açılabileceğine inanıyorum.
► Medya sektöründe binlerce işsiz var. Onlara son olarak da siz eklendiniz… Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Koşulları zorlayarak, elimden geldiğince gazetecilik yapmaya devam etmeye çalışacağım.