Erdal Atabek'ten Fettah Tamince ve Eren Erdem karşılaştırması
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Erdal Atabek, CHP'nin tutuklu Parti Meclisi üyesi Eren Erdem üzerinden muhaliflere uygulanan baskıyı anlattı.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Erdal Atabek, CHP'nin tutuklu Parti Meclisi üyesi Eren Erdem üzerinden muhaliflere uygulanan baskıyı anlattı.
Erdal Atabek'in köşe yazısı şöyle:
"Dostum Cengiz Yıldırım gazetede odama gelince duvardaki renkli boncuktan yapılmış saate baktı: “Dr. Inge Genefke” adı yazılmıştı boncukla. Ben de açıklama yaptım.
Dr. Inge Genefke, Kopenhag’da bir “İşkence Kurbanları Rehabilitasyon Merkezi” açmıştı ve yönetiyordu. Dünyanın her tarafından işkence kurbanları orada bedensel ve ruhsal travmalarının tedavisini görüyorlardı. Bizim ziyaretimiz sırasında da Şilili bir ressam ve seramik sanatçısı ile tanışmıştık. Artık orada yaşıyordu ve çalışıyordu. Bir yazımda bu konuyu yazdıktan sonra, bir hapisaneden bu saat gelmişti. Orada yatan kişi yazıyı okumuş ve bu saati göndermişti. Cengiz, “Bunu yazmalısınız” dedi. Hak verdim ve bu yaşanmışlığı da yazıyorum.
Aynı gün postayla Eren Erdem’in kitabı geldi: İÇ.
Eren Erdem cezaevindeydi. İktidarın muhaliflerindendi.
Günümüzde iktidara muhalif olmak suçtur.
Eğer etkili olur da göze çarparsanız hedef olursunuz.
Suçlamalar bellidir: FETÖ’ye yardım etmek, terör örgütüne yandaş olmak.
Gerçekte ise FETÖ’cülük suç değildir. Eğer suç olsaydı AKP’li siyasetçilerin çoğunun suçlu olması gerekirdi.
Oysa Fettah Tamince bütün FETÖ suçlarından aklandı, herkes görüyor.
Suç, muhalif olmaktır.
Suç, bu muhalif olmayı etkin biçimde göstermektir.
“Muhalif olma suçu”nun çeşitli cezaları vardır.
İşten atılma, malına-parasına el konma, mahkemelerde süründürme, hapse atılma, hapiste tutuklu olarak yatırma, hapis cezasını onayarak hükme çevirme.
Bunların hangisinin ne zaman uygulanacağını kimse bilemez.
Sorup da yanıt alacağınız bir yer yoktur.
Sözü Eren Erdem’e bırakalım.
***
İthaf şöyle:
“Bir yıla yakındır göremediğim
Sarılıp koklamaya hasret olduğum
Biricik oğlum Ali’ye...
Ve
Yol arkadaşlarıma...
Ve
Yoldaşını kahpe zindanlara
Teslim edecek kadar
Alçalmamış olanlara...”
“Baştan söyleyeyim.
Kitabı okuyan herkes bana borçludur. Ve borcunuzu ödemek için, kitapta ne bulduğunuzu bana yazmak zorundasınız.
Tahliye olursam e-posta atmalısınız.
Mektuplarınızı ‘Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu. 9 no’lu cezaevi, C9 blok, 67 no’lu koğuş, Silivri - İstanbul’ adresine iletebilirsiniz.
Okuduğunuzda eğer bir şey bulursanız, bir başkasına da okutunuz.
Tutukluluğumun 147. gününde bu girizgâhı yazıyorum.
Silivri’de 8 metrekarelik tecrit hücresindeyim.
Tutuklu olduğum söyleniyor.
Ancak bu hücre, bir ceza hücresi.
Şu şöyle, bu böyle oldu demeyeceğim.
Masumum ve bu zaten çok açık.
Fikirlerim yüzünden buradayım.
Eylem ve söylemlerim nedeniyle tecritteyim.
(Tecrit = tek başına hücrede...)
Olur mu? Olur.
Mesele midir? Değildir.”
Eren Erdem böyle demiş.
Peki, bizim için nedir? Mesele midir? Meseledir.
Bizim meselemizdir. Bizim meselemiz olmalıdır.
Biz, bizler, dışarda gezerken, yürürken, bir yerde oturup kahve içerken, kitap okurken “bizim meselemiz olmalıdır”.
Hapiste yatan muhalifler, işinden atılanlar, parasız pulsuz bırakılanlar, haksızlığa uğrayanlar “bizim meselemiz olmalıdır”.
Zafer Arapkirli Gezi iddianamesini “intikam iddianamesi” olarak yazmış. (Cumhuriyet gazetesi, 8 Mart 2019)
Sonunda diyor ki:
O günlerde meydanları, sokakları dolduran on milyon kişinin suçlanan 16 kişiyi yalnız bırakmaması, ahlaki bir sorumluluktur. On milyon kişi, bunu yapamıyor ve “Ben de oradaydım. Çünkü bu bir haktır ve geleceğe, çocuklarımıza bırakacağımız onurlu bir mirastır” diyemiyorsak, yazıklar olsun bize, hepimize...
Dr. Inge Genefke, haksızlıklara karşı çıkan herkese selam gönderiyor.
Boyun eğmeyenlere, teslim olmayanlara selam olsun..."