Cumhuriyet davası avukatlarından açıklama
Cumhuriyet gazetesi davası avukatları, istinaf mahkemesinin sekiz eski Cumhuriyet çalışanının hapis cezalarını kesinleştirme kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek infazın durdurulmasını istedi.
Cumhuriyet gazetesi davası avukatları, istinaf mahkemesinin sekiz eski Cumhuriyet çalışanının hapis cezalarını kesinleştirme kararı üzerine İstanbul Barosu’nda açıklama yaptı. Açıklamada, kararın kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu vurgulanarak mahkemenin infazı durdurması istendi.
Açıklama metnini okuyan Avukat Tora Pekin, itiraz dilekçelerini 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunacaklarını belirterek, "Mahkemenin infazı durdurması hukukun gereğidir” dedi.
Kesinleşme kararı geçen hafta UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemine yüklendi. Dava dosyası kararı veren mahkemeye ulaştığında 5 yılın altında ceza alan Cumhuriyet gazetesi eski çalışanlarının cezaevine girmesi bekleniyor.
Basın açıklamasına, karar dolayısıyla yeniden hapse girecek olan Musa Kart, Güray Öz, Emre İper, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör ve Hakan Kara katıldı. Hapse girecek sekiz kişiden olan Kadri Gürsel ile Bülent Utku ise toplantıya katılmadı.
Toplantıyı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, TİP Milletvekili Barış Atay, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği Eş Başkanı Barış Altıntaş ve Gazetecileri Koruma Komitesi Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret de izledi.
"Şüpheli şirketin sahibi Turizm Bakanı”
Dava sürecini özetleyen Avukat Tora Pekin, soruşturmayı yürüten savcının "FETÖ üyeliğinden yargılanan, hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen" bir sanık olduğuna işaret etti. Pekin, bu durumu Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na şikâyet ettiklerini, ancak bunda bir hukuka aykırılık görülmediğini söyledi.
Pekin ayrıca, karikatürist Musa Kart ve gazeteciler Hakan Kara ile Orhan Erinç'in ceza almasına neden olan ETS adlı turizm şirketinin sahibinin şu an Turizm Bakanı olarak çalıştığına dikkat çekti. Karara göre, ETS Tur'u tatil rezervasyonu için aramak terör örgütüyle irtibat sayılarak suç delili sayıldı.
"Bağımsız gazeteciliğe duyulan öfke”
Pekin, karara bakıldığında yapılan haberler ve yazılan köşe yazılarının suç delili olduğunu vurgulayarak, “Sadece gazetecilik faaliyetiyle üç terör örgütüne birden üye olmamakla birlikte yardım ettiğimize karar verildi. Bağımsız gazeteciliğe, doğru haberciliğe duyulan öfkenin bir sonucu olarak verilen cezalarda alt sınırdan uzaklaşıldı, 3 yıl 9 aydan 8 yıl 1 ay 15 güne varan cezalara hükmedildi” dedi.
Pekin, Türk Ceza Kanunu’nun 220/7 maddesinin, Türkiye’nin en büyük sorun üreticilerinden biri olduğuna işaret ederek sözlerine şöyle devam etti:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu maddenin belirsiz olduğunu, bu nedenle yasa niteliği taşımadığının altını çiziyor. Fakat maalesef siyasal iktidarı eleştiren gazetecilerin ve hatta sosyal medyada birkaç satır yazan yurttaşların yazdıkları, çizdikleri savcı ve yargıçlarımız tarafından bu kapsamda suç sayılmaya devam ediliyor.”
“Eşitlik ilkesine aykırı”
Cumhuriyet gazetesi davasında cezası 5 yılın üzerinde olan eski gazete mensupları Yargıtay’a başvurdu. Ancak aynı yasanın ilgili maddesine göre 5 yılın altında ceza alanlar için Yargıtay yolu kapalı. Pekin, bu durumun kanun önünde eşitlik ilkesine açıkça aykırı olduğunu belirtti.
“Burada anlatılan Türkiye’de basın özgürlüğünün hikayesidir” diyen Pekin, şunları söyledi:
“Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), tutuklu gazeteci sayısını şubatta 155 olarak verdi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ne (RSF) göre dünya basın özgürlüğü sıralamasında 157'inci sıraya demir atmış durumdayız. Medyanın yüzde 95’i iktidarın kontrolü altında. Cumhuriyet davası ve arkadaşlarımızın olmayan bir suçtan tekrar hapse girecek olmaları bu dehşet verici tablonun önemli bir ayrıntısı sadece.”
Kart: Ben bir özür bekliyorum
Açıklamanın ardından hakkında mahkumiyet kararı verilen eski Cumhuriyet gazetesi mensupları da söz aldı.
Karikatürist Musa Kart, "Ben bir karikatüristim. 40 yıldır sadece karikatür çiziyorum. Davalara, soruşturmalara, hapisliklere karşı tercihimin doğruluğundan hiç kuşku duymadım” dedi.
Özür beklediğini belirten Kart sözlerine şöyle devam etti:
"Yargının siyasal iktidar tarafından şekillendirildiğini hepimiz biliyoruz. Ülkede korku iklimi yaratmak için bizleri cezaevine attıklarını artık herkes biliyor. Bizim davamız siyasi bir dava ve kararı hukuki merciler değil siyasi merciler verecek. Özür beklediğim siyasi iradedir. Günümüz siyasetçilerin mizah duygusuna sahip olmadığını düşünenler var. Duruşmasız, savunmasız yargılanmak mizah değilse ne?”
Basının ciddi bir şekilde iktidar tarafından manipüle edildiğine işaret eden Kart, “Bizim davamızın da hak ettiği ölçüde yansıtılmadığını düşünüyorum. Yaşadıklarımızda bir ölçüde Cumhuriyet gazetesinin mevcut yönetiminin de rolü var. Takdir edici bir dayanışma fotoğrafının olmadığını söyleyebiliriz” diye konuştu.
"Tüm Türkiye biliyor”
Cumhuriyet gazetesi davasında mahkum edilen avukat Mustafa Kemal Güngör de davanın hukuki değil siyasi bir dava olduğunu vurguladı. Güngör, “Bizler üzerinden toplumun her kesimine sopa gösteriliyor. Kimse yazmasın, kimse eleştirmesin diyorlar. Aslında bizi yargılatanlar da yargılayanlar da bizim suçsuz olduğu biliyorlar. Terör örgütüne gerçekte kimin yardım ettiğini herkes biliyor, tüm Türkiye biliyor. Garabete ve vahamete bakın ki yargılanan gerçek suçlular değil” dedi.
Güngör, sözlerini şöyle tamamladı:
“Arkadaşlarımız temyize gittiğinde ola ki dürüst yargıçlar kararı bozacak. Bu karardan otomatikman biz de yararlanacağız. Devlet bize de ‘pardon' diyecek. Hukukumuzun, adaletimizin hali budur. Toplum vicdanına da buradan seslenmiş olalım. Bize içeride, size dışarıda kolay gelsin.”
"Umudumuzu koruyoruz”
Dava avukatlarından Fikret İlkiz, 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunacakları infaz durdurma dilekçesinin bir eşitsizliği önlenmesi bakımından önem arz ettiğini belirterek, halen hukuka inandıklarını, umutlarını koruduklarını vurguladı.
İlkiz, tutuklamaların haksızlığına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yaptıklarına ancak iki yılı aşkın süredir başvurularının ele alınmadığına değinerek, ”Bu kadar gecikme adil yargılanma hakkının ihlalidir. AİHM’nin önünde duran ödev daha vahimdir. AİHM ve AYM’nin ne işe yaradığını sormak gerekir” dedi.