Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke içinde 157'nci sırada
Sözcü yazarı Çiğdem Toker, basın özgürlüğü gününde Türkiye'deki gazetecilerin ve basının getirildiği noktayı değerlendirerek, önemli verileri paylaştı.
Çiğdem Toker, bugünkü "Haberiniz var mı?" başlıklı yazısında, "Saygın bir meslek olan gazeteciliğe dair umudumuzun sürmesi, direncimizin artması ise toplumun haber alma hakkına ve ifade özgürlüğüne daha çok sahip çıkmasıyla mümkün." ifadelerini kullandı.
Toker'in yazısı şöyle
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Bugün “Haberiniz var mı?” diye sormak, genellikle kamu kaynaklarının nasıl dağıtıldığına dair yazılar okumaya alıştığınız bu köşede bugün Türkiye'de gazeteciliğin içinde bulunduğu koşullara dair bazı verileri paylaşmak istiyorum.
Adı ve sıfatı ne olursa olsun: Muhabir, yazar, çizer, yönetici, genel yayın yönetmeni, haber müdürü. Halkın haber alma hakkı için verilen çabanın günden güne daha ağır bedel ödemeyi gerektirdiğini, arada bir bile olsa paylaşmamız gerekiyor çünkü.
İktidar, medyanın yüzde 90'ından fazlasını doğrudan/dolaylı kontrol ediyor. Bu durum sadece gazetecilerin ödediği bedellerin öğrenilme ve bilinmesini zorlaştırmakla kalmıyor. Varlıklarını iktidarın sunduğu mali imkanlarla sürdürebilen medyanın görevleri, gerçekleri saklamak, üzerini örtmek ve çarpıtmak ile sınırlı değil. Gazete kelimesini kullanmanın gazeteye haksızlık oluşturacağı bu yayınlara yerleştirilmiş kişiler, bağımsız gazetecileri hedef göstermeyi, şeytanlaştırmayı ve nihayetinde iktidar uygulamalarını eleştiren herkese ve her kuruma hakaretler yağdırıp onları itibarsızlaştırmayı görev edinmiş durumda.
★★★
– Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nce hazırlanıp açıklanan Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke içinde 157'nci sırada.
– Türkiye Gazetecileri Koruma Komitesi'nin Hapisteki Gazeteciler Raporu'na göre “en çok gazetecinin hapsedildiği ülke”durumunda.
– Cumhuriyet davasında İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 5 yılın altındaki hapis cezalarının istinaf mahkemesince onanması üzerine, isimleri FETÖ ile yan yana gelmesi dahi gülünç olan Güray Öz, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Musa Kart, Hakan Kara, Emre İper tekrar cezaevine girdi. Cumhuriyet'in eski yazar, çizer ve yöneticileri bir yılın üzerinde tutuklu kalmışlardı.
5 yılın üzerinde hapis cezası alanlara tanınan, Yargıtay'a başvurma hakkı ise derin bir adaletsizlik üretiyor. 5 yılın üzerinde ceza alanların kararlarının Yargıtay'ca bozulması durumunda, aynı dosyada yargılandıkları halde cezaları 5 yılın altında olması nedeniyle onama sonucu cezaevine girenlerin “boşuna yatmış olduğu” sonucunu doğuracak.
– İsimleri terör örgütleriyle yan yana gelmesi dahi (bugüne kadarki yazıları, haberleri, fikirleri hatırlandığında) akıldışı olan gazetecilerin yargılandığı tek dava Cumhuriyet değil tabii. Bu satırları okuduğunuz Sözcü Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru, Gökmen Ulu ve Mustafa Çetin hakkında da “FETÖ/PDY'nin içerisindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Sözcü'nün yurtdışında bulunan sahibi Burak Akbay hakkında kırmızı bülten kararı verildi.
– CHP'nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in TBMM'de açıkladığı nisan ayı basın raporuna göre ise: 2 gazeteci sosyal medya paylaşımı ve kitapları gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. 7 gazeteci toplamda 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. 9 gazetecinin müebbet, 5 gazetecinin ise 71.5 yıl hapis cezası talebiyle yargılaması devam etti. Savcılar, 8 gazeteci hakkında 79 yıl 4 aya kadar varan hapis cezası talep etti.
Gazetecilere yönelik baskılar yalnızca gözaltı, tutuklama, ceza davalarından ibaret değil. Yayın yasakları, erişim engellemeleri, işten çıkarmalar, sansür gibi halkın haber alma hakkına yönelik engellemeler ağırlaşarak sürüyor.
Saygın bir meslek olan gazeteciliğe dair umudumuzun sürmesi, direncimizin artması ise toplumun haber alma hakkına ve ifade özgürlüğüne daha çok sahip çıkmasıyla mümkün.