Üniversite hastaneleri borç batağında! 14 yıldır hatırlayan yok
Üniversite hastaneleri Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) tebliğinin güncellenmemesi nedeniyle borç batağına girdi.
Türkiye’de en üst ve ileri derecede sağlık hizmeti veren kurumlar olarak tanımlanan üniversite hastaneleri zor durumda.
SGK’nin 14 yıldır güncellemediği SUT fiyatları, döviz kurundaki değişim ve artan maliyetler nedeniyle üniversite hastanelerinde borçlar artıyor.
Cumhuriyet Gazetesi'nden Ozan Çepni'nin haberine göre; Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk üniversitesinin kurduğu ilk tıp fakültesi olan Ankara Üniversitesi’ne bağlı İbni Sina Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Küçükdeveci ve Cebeci Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Akar, yönettikleri toplam 2 bin yataklı hastanelerde sağlık hizmetlerinin devamı için verdikleri mücadeleyi, hastanelerdeki durma noktasına gelen hizmetleri, acil vakalar dışında alınamayan malzemeleri, yıldan yıla artan borcu ve çözüm önerilerini anlattı.
- Üniversite hastanelerindeki genel durum nedir?
Hastanelerimizde çok üst düzeyde işler yapılıyor ve bunların da yüksek maliyetleri var. Bir yandan araştırma, bir yandan eğitim. Dünyadaki tıp düzeyinin üzerinde bir birikim varsa bu da üniversitelerde. Devlet üniversitesi hastaneleri içinde kâr eden, borcu olmayan bir üniversite hastanesi yok. Bütün büyük üniversite hastaneleri aynı durumda ve büyük bir özveri ile hizmetleri sürdürmeye çalışıyorlar.
Devletin fiyatlandırma problemleri, eğitim ve araştırmanın da hastanelerin üstüne yüklenmesi ile gelir gider dengesizliği belli bir süre içinde borç olarak yansıyor. Bir süre sonra da firmalar artık buraya mal vermekten çekiniyor yada yüksek fiyattan vermeye çalışıyor. Şu anda geldiğimiz noktada hizmet durmuş değil. Böyle bir durumun sürdürülebilir olmayacağı, sıkıntıların daha çok artacağı yönünde öngörümüz var.
- SUT tartışması nedir?
SUT’taki değerlerin tıbbi malzeme fiyatlarının altında olması nedeniyle firmalar mal vermek istemiyorlar. Piyasadaki hastaya kullanılabilecek malzemelelerin neredeyse hiçbirini biz SUT’da belirlenen fiyatlarla alamıyoruz. Acil olanları “sağlık hizmeti” diyerek alıyoruz ama acil olmayanlar ya duruyor ya da alınamıyor. Hatta işlemleri yapıyoruz ve zarar ediyoruz. Tedbir alınmazsa eğer daha ciddi boyutlara ulaşacak. Bütün hastaneler bu durumda. Özeller hariç. Özelde hastalardan yüzde 400’e varan ek ücretler alıyorlar. Biz zarar etmeyi göze alarak çalışıyoruz. Sağlık hizmetini, eğitimi, araştırmayı durduralım deme şansımız yok.
- Yapılamayan işler var mı?
Kalp pilleri takılamıyor zorunlu durumlar dışında. Nöro radyolojik elektif işlemler yapılamıyor. Damar baloncuğu var mesela beyinde, bir risk ve acil olmayıp da duradabilir 10 sene, o baloncuk eskiden damara girip de dışardan yapılabiliyorken şu anda yapılamıyor. Bir tek acilleri yapabiliyoruz. Acil olmayan durumlarda bir adım geride duruluyor. Kapsama alanı olarak yüzde 90’ın üzerindeyiz ama yavaş yavaş aşağı iniyoruz. Şu anda sadece acillerin yapılıp da rutin işlerin yapılamadığı alanlar var. İlerde bu acil işlemleri de yapamayacak noktaya gelebiliriz.
- Sürdülemez bu durum nereye evrilebilir?
Birtakım işlemler, ödemeler yapılamıyor hale gelebilir. Gelir gider dengesizliği dediğimiz borçlar ve ödeme süreleri daha çok artar. Bir yerde işler durma noktasına gelecek ama o zamanı tam olarak kestirebilmemiz mümkün değil. Bir anlamda eskiden sarı alarm gibiyse durum şimdi kırmızı alarm durumunda. Artık önümüzü görme şansımız yok, giderek nefes aldığımız havadaki oksijen azalıyor gibi. İşler artık daha durma noktasına doğru yaklaşıyoruz gibi.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİZ NEDİR?
SGK tarafından baktığımızda SUT fiyatlarının ve malzeme fiyatlarının da yeniden ayarlanması çok önemli konuma geliyor. Gelir gider dengesi için Maliye ve SGK tarafından da birtakım yeni uygulamalara geçilmesi gerekiyor. Somut olarak SUT fiyatlandırması ayarlanmalı.
Gelirimizi arttıracak yöntemler geliştirilmeli. Bilimsel araştırma payı, denge tazminatının devlet tarafından karşılanmalı, eğitim ve araştırma için devletin ayrı bir bütçe oluşturması gerekiyor. Bunların hepsini aynı anda istiyor değiliz. Bunlar yapılabilecek araçlar.
Bu enstrümanların nasıl ve hangi şiddette kullanılacağını devletin vereceği karar. Bunlar mali tedbirler. Personel olarak da yeni kadro olarak hemşire, hasta bakıcı, röntgen teknisyeni, biyolog, labaratuvar ve ameliyat teknisyenleri, yani bu personelin de ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Geldiğimiz noktada hizmeti çok zorlanarak götürüyoruz. Bu şekilde gidersek önümüzü karanlık görüyoruz.