Türk Tabipleri Birliği: Açıklamaları hayretle izliyoruz
Türk Tabipleri Birliği, Türkiye'de ilk koronavirüs vakasının açıklanmasının üzerinden üç ay geçtiği belirterek bir açıklama yaptı.
Türk Tabipleri Birliği, Türkiye'de ilk koronavirüs vakasının açıklanmasının üzerinden üç ay geçtiği belirterek bir açıklama yaptı.
Açıklamada, Türkiye’de aktif vaka sayısının 21 bin 400 olduğu, ölüm kayıtlarına ilişkin uluslararası önerilerin hâlâ uygulanmadığı vurgulanarak “Salgın sırlarla yönetiliyor” denildi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Türkiye'de ilk koronavirüs vakasının görülmesinin üzerinden üç ay geçtiğini belirterek “Türkiye’de ilk hasta duyurusundan bugüne salgında neredeyiz?” başlığıyla bir basın açıklaması yaptı.
TTB Merkez Konseyi’nin açıklamasında, koronavirüs salgını nedeniyle süreçte 23’ü hekim 43 sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini belirtilerek “Yaşanan pandemi ilk değil ve son da olmayacak. 4 bin 763 insanımızı kaybettik. Yüzlerce insanımız yoğun bakımda.Vaka sayısında dalgalanma sürüyor. Her gün testi pozitif çıkan bine yakın hastamız oluyor. PCR testi negatif olan ancak COVID-19 tedavisi alan kaç hasta var? Bilmiyoruz, çünkü açıklanmıyor” denildi.
AKTİF VAKA SAYISI 21 BİN 400
Açıklamada, 11 Haziran 2020 tarihi itibarıyla Türkiye’de aktif hasta sayısı’nın 21 bin 400 olduğunun altı çizilerek “İçişleri Bakanlığı 31 Mayıs saat 20.00 itibarıyla 24 ilimizdeki, iki belde, 20 köy, 34 mahalle ve iki mezra olmak üzere toplam 58 yerleşim yerinde karantina tedbirleri uygulandığını, karantina tedbiri uygulanan yerleşim yerindeki toplam nüfusun 51 bin 669 kişi olduğunu açıkladı. Karantinada olan nüfus ile aktif hastaların sayısı, Türkiye’de COVID-19 salgınının etkisini sürdürdüğünü açık olarak ortaya koyuyor” ifadelerine yer verildi.
TÜRKİYE ÖLÜM SAYISINDA 17’İNCİ SIRADA
Türkiye nüfusa göre dünyanın en kalabalık 17’inci ülkesi. Pandeminin üçüncü ayı bittiğinde bütün dünyada COVID-19 doğrulanmış olgu sayısında 12’înci sırada, COVID-19 doğrulanmış ölüm sayısında ise 17’inci sırada olduğu belirtilen açıklamada, “ Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklama nedeniyle kamuoyunda hafta sonu sokağa çıkma yasağı yok algısı yerleşmişken, geçtiğimiz Perşembe günü İçişleri Bakanlığı’nın 14+1 ilde sokağa çıkmayı yasaklaması ve ertesi gün Cumhurbaşkanı’nın yasağı kaldırması pandemi yönetimindeki eşgüdüm eksikliğini bir kez daha ortaya koymaktadır. 65 yaş üstü yurttaşlarımızın yalnızca 10.00-20.00 saatleri arasında sokağa çıkabileceği kararının ise bilimsel gerekçelerini henüz bilmiyoruz” denildi.
'ULUSLARARASI ÖNERİLER UYGULANMADI'
Açıklamada, ölüm kayıtlarına ilişkin uluslararası önerilerin hâlâ uygulanmadığı ve salgının “sırlarla” yönetildiği vurgulanarak,“Türkiye’de salgın süreci yönetimi, katılımcılıktan ve veri paylaşımından uzak, epidemiyoloji biliminin salgın yönetiminde gereksinim duyduğu hiçbir veriyi ve analizi paylaşmayan, ne ölçüde kanıta dayalı yürütüldüğü belli olmayan bir biçimde ilerliyor. Sağlık Bakanlığı ısrarla olguların ve ölümlerin çeşitli değişkenlere göre dağılımını açıklamaktan kaçınmaya devam ediyor” ifadelerine yer aldı.
'AÇIKLAMALARI HAYRETLE İZLİYORUZ'
Vakalar hafifledi açıklamalarını hayretle izliyoruz. Kanıt nerede? diye sorulan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Mevcut akademik çalışmalar tam aksini söylüyor. Örneğin, virüsün tüm genom analizini içeren bazı çalışmalar ‘virüsün yapısında, daha olumlu veya daha olumsuz sonuçlara yol açabilecek bir değişiklik olmadığını’ söylüyor ve ekliyor: ‘dolayısıyla bulaşmaya yönelik tedbirlerin hassasiyetle uygulanmaya devam edilmesi gerekir.’
Salgını kontrol altına alabildik mi? Kanıt yok. Salgın eğrisinin tepe noktasına ulaştıktan sonra çıktığı hızla iniş göstermemesi ve özellikle 11 Mayıs’taki erken açılmanın ardından doğrulanmış olgu sayılarındaki kümelenmeler ve yurt çapında çok sayıda ilan edilen karantina uygulamaları salgının kontrol altında olduğunu söyleyebilmek için henüz erken olduğunu gösteriyor.
Dünyada en yüksek toplam vaka sayısının ortaya çıktığı, salgının küresel ölçekte kötüye gittiği ve bulaşıcılığın sürdüğü bir dönemde Türkiye olarak hızla “normalleşiyoruz”. Serbestleşen hemen her kısıtlamada bilimsel dayanak arıyor ancak bulamıyoruz, kararların onların önerileri doğrultusunda alındığı söylense de bu konudaki Bilim Kurulu önerilerini bilmiyoruz.
'MESLEKTAŞIMIZIN SÖZLERİ KULAKLARIMIZDA'
“Başta merkezi yönetim, yerel yönetimler ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları kurumsal önlemleri almaya davet ediyoruz” çağrısı yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Kaybettiğimiz bir meslektaşımızın sözleri kulaklarımızda: ‘Hâlâ koruyucu giysimiz yok, ellerimiz alkolden hışır oldu. Bulaşma korkusuyla yemek yiyemez olduk. Evde çocuğumuza sarılmaya korkuyoruz.’ Unutmuyoruz, COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden bir başka meslektaşımızın ölüm belgesine testi negatif olduğu için COVID-19 yazılamadığını, otopsi gerektiğini.
Unutmuyoruz, aylarca evlerinden sevdiklerinden uzakta kalan, evde çocuklarına sarılamayan sağlıkçılar hiçbir maddi karşılık talep etmemişken, sadece her zaman olduğu gibi haklarına sahip çıkarken lütuf gibi ‘ek ödeme’ ile nasıl kandırıldıklarını. ‘Hakkınız ödenmez’ dediler ve gerçekten de ödemediler.”