'Çifte darbe' uyarısı yapan Prof. Akın: Hem koronavirüs hem de grip için aynı ilacı kullanacağız
“Hem koronavirüs hem de grip için aynı ilacı, yani favipravir ilacını kullanmamız yeterli. Zaten favipravir gribe karşı üretilmiş bir ilaç. Verdiğinizde gribi yok ediyor. Aynı zamanda da koronavirüsün etkisini azaltıyor."
Halk Sağlı Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Akın, İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı genelgeleri ile koronaviüsle mücadele kapsamında düğünlerin yasaklanıp kamuda yeniden esnek çalışmaya çgeçilmesine neden olan gelişmeleri Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya'ya değerlendirdi.
Salgın konusunda 'çifte darbe' uyarısı yapan Prof. Akın, grip ve koronavirüs tedavisi için aynı ilacın kullanılacağını da sözlerine ekledi.
Sarıkaya'nın Prof. Dr. Levent Akın'la sohbetinden aktardıkları şöyle:
Ne demek istediğini yine kendi anlatımından aktarayım…
Covid-19 ile gribin belirtileri birbirine benzerlik gösteriyor.
Her ikisi de üst solunum yollarını etkiliyor, ateşi yükseltiyor, öksürük yapıyor, ciğerleri etkiliyor.
Dolayısıyla birbirinden ayırmakta zorlanılan bir durumla karşı karşıya kalındığı için “çifte darbe” kavramını kullandı.
Yani hem grip, hem de Covid-19 vakası ile karşılaşıp, test sonucu çıkana kadar da hangisi olduğu anlaşılamayacağı için sorunla karşılaşılabileceğine dikkat çekti.
İKİSİNİN İLACI DA AYNI
Hemen ardından, “buna karşın endişeye mahal yok” deyip rahatlatan şu cümleleri sıraladı:
“Hem koronavirüs hem de grip için aynı ilacı, yani favipravir ilacını kullanmamız yeterli. Zaten favipravir gribe karşı üretilmiş bir ilaç. Verdiğinizde gribi yok ediyor. Aynı zamanda da koronavirüsün etkisini azaltıyor. Belki yükümüzü artıracak ama tedavi aynı yöntemle yapılacağı için de rahatlatıcı etkisi olacak…”
Bu aşamada Cumhurbaşkanlığının genelgesini sordum, “Önce düğünler, ardından genelge geldi, sonbahardan bu denli çekiniyor musunuz?”
Prof. Dr. Akın, her zamanki “Doğrucu Davut” tutumunu değiştirmedi, “Tabii ki Eylül sonu, Ekim ve Kasım bizim için çok büyük risk üretiyor” dedi.
En büyük sorunun da küme salgını dediğimiz, “düğün, nişan, toplantı” gibi etkinliklerde enfeksiyon kapmaktan çok, ortak çalışma alanlarında oluşacak yayılmadan kaynaklandığını söyledi.
Nisan ayında da anlatmıştı, sonuçta bir düğünde eğer bir salgın söz konusuysa davetli listesinden kimler olduğunu bulup, onları karantinaya almak kolay.
Ama iş yerlerinde kimin, kimlerle hangi oranda temas ettiğini tespit olanağı yok.
Ayrıca bu kişiler ev ve işyerleri arasında toplu taşım kullanıyorsa, salgının yayılma etkisini daha da arttıracak.
Bunun önüne geçmenin yolunun da “uzaktan veya dönüşümlü çalışma” olduğunu belirtti.
“Kamu işyerlerinde çalışma sisteminin yeniden düzenlenmesi için gerekliydi, önemli ve olumlu karar alındı, genelge çıkarıldı” dedi.
ZATÜRRE AŞISI YAPTIRIN
Prof. Dr. Akın’a sonbahardaki salgından korunmak için ek önleme gerek olup olmadığını sordum.
Yanıtı net oldu:
“Zatürre aşısını muhakkak ama muhakkak yaptırın…”
Cümlesi bitmeden sözünü kestim:
“Levent hocam iyi de nereden alacağız? O denli pahalı ama eczanelerin hiçbirinde de yok… Hele bir 13 diye biten cinsi var ki onu bulmak çok daha zor…”
Benzer yakınmaları geçen hafta da duyduğunu ve üretici firma ile konuştuklarını belirtti.
Zatürre aşısının bir bölüm içeriğinin yurt dışından geldiğini, ancak İstanbul’da bileşiminin yapıldığını aktardı.
“Bana depolarının tıklım tıklım aşı dolu olduğunu söylüyorlar, demek depo ile eczane arasındaki tedarikte bir sorun var” yanıtını verdi.
Konuya bir daha el atacağını bildirdi.
Bunun dışında da maske, mesafe ve temizliğe dikkat etmemiz gerektiğini, bir süre sonra da grip aşısı yaptırmamız gerektiğini söyledi.
DAHA UÇAĞI ÇÖZEMEDİK, STADI NASIL ÇÖZECEĞİZ?
Bir yakınımın kızının hafta sonu yapılacak düğünün alınan kararlar gereği iptalinden duyduğum rahatsızlıktan olsa gerek, “Kurallara uygun düğün yapılabilir. Ama bir yandan düğünü, okulu yasaklarken, Türkiye Futbol Federasyonu seyircili maç yapma kararı alıyor. Bu çelişki değil mi?” dedim.
Prof. Dr. Levent Akın’ın sözlerinden anladım ki yakın geçmişte açılmasına karar verilen bazı yerler gibi bu konuda da karara katılma niyetinin olmadığını şu cümlelerden anladım:
“Tribünde maskeleri ile mesafeli oturmaları sağlanır, gol atıldığında bağırmaları, birbirlerine sarılmaları engellenir, omuz omuza zıplamalarının önüne geçilir ve stadyum da yine mesafeli bir şekilde boşaltılırsa sorun yok. Ama biz daha uçak yere indiğinde ayağa kalkmamalarını sağlayamadık. Önden başlayıp bölümler halinde inilmesini hayata geçiremedik. Bunu nasıl başarırız bilmem…”
Haksız değil, daha önce liglerin seyircili başlaması kararında da tutumunu net koymuştu.
Şimdi de görüyorum geri adım atma niyetinde değil.