Telefonunuzu sık düşürüyorsanız sebebi bu olabilir!
Gündelik hayatta ve iş yaşamında ellerini aktif kullananlarda karşılaşılan karpal tünel sendromunun telefon, kitap, bardak gibi eşyaların sık sık elden düşürülmesiyle ortaya çıkıyor.
Gündelik hayatta ve iş yaşamında ellerini aktif kullananlarda karşılaşılan karpal tünel sendromunun telefon, kitap, bardak gibi eşyaların sık sık elden düşürülmesiyle ortaya çıktığını söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Ersin Kuyucu, “Baş, işaret ve orta parmağınızda uyuşma, karıncalanma hissi ve uzun süre geçmeyen ağrılar oluyorsa, vakit kaybetmeden bir hekime başvurmalısınız” dedi.
Karpal tünel sendromunun, avuç içinde ‘karpal tünel’ adı verilen içinden tendon ve sinirlerin geçtiği bir yapıda sinirin sıkışması ile meydana geldiğini belirten Medical Park Bahçelievler Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ersin Kuyucu, hastalık hakkında önemli bilgiler verdi.
ELİNİ AŞIRI KULLANANLARDA RİSK FAZLA
Karpal tünelin içindeki alanı daraltan ve sinirin sıkışmasına neden olan bazı farklı hastalıklar olduğuna da dikkat çeken Doç. Dr. Ersin Kuyucu, “Bazı kırık-çıkık vakalarında, diyabet, romatizmal hastalık, lenfödem sorunu olanlarda da bu sinir sıkışabilir.
Ayrıca elini aşırı kullananlarda, titreşimli aletlerle çalışanlarda, uzun süreli ve tekrarlayıcı el bileği bükülmeleri gerektiren işlerde de yine bu tünel daralarak median sinir dediğimiz içerideki ana sinir sıkışabilir” ifadelerini kullandı.
KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Karpal tünel sendromunun kadınlarda erkeklere oranla daha sık görüldüğünü kaydeden Doç. Dr. Ersin Kuyucu, özellikle 40’lı yaşlardan sonra hastalıkla ilişkili şikâyetlerin ön plana çıkmaya başladığını vurguladı.
Karpal tünel sendromunun nispeten yavaş ilerleyen bir hastalık olduğunun altını çizen Doç. Dr. Ersin Kuyucu, “Burada cinsiyetten daha önemli olan durum, hastanın yaptığı iş ve diğer karpal tünel sendromu oluşmasına neden olabilecek riskli hastalık gruplarında bulunup bulunmadığıdır. Diyabet, romatizma, lenfödem gibi hastalıklar cinsiyetten daha baskın olan risk faktörlerindendir” diye konuştu.
ÖZELLİKLE GECE YAŞANAN AĞRILARA DİKKAT
Sendromun belirtileri hakkında bilgi veren Kuyucu şu ifadeleri kullandı:
“Hastalık genellikle ilk üç parmakta (baş, işaret ve orta) olan uyuşma, karıncalanma hissi ve ağrılarla bulgu verir. Özellikle geceleri ağrı başlaması çok önemli bir işarettir. Bu durum hastanın konforunu bozup, uykudan uyandıracak düzeyde olabilir.
İleri aşamalarda ise kitap, telefon, bardak gibi eşyaların elde tutulamaması, bunları tutarken elinden düşürmek, elde zayıflık, güçsüzlük, basit kapak açma işlemlerinin bile yapılamaması gibi şikâyetlerle karşılaşılabilir.”
ÖNCELİKLE GÜNLÜK ALIŞKANLIKLAR DEĞİŞTİRİLMELİ
Semptomları yeni başlayan hastalarda ve şikâyetleri az olan hastalarda ilk yaptıkları uygulamanın hastanın günlük alışkanlıklarının düzenlenmesi olduğunu söyleyen Kuyucu, “Hastalardan ellerini sık sık dinlendirmelerini, sabit pozisyonda tutmamalarını ve aşırı zorlayıcı hareketlerden kaçınmalarını istiyoruz. Ayrıca bileklikler kullanarak tünelin, dokuların ve sinirin rahatlamasını sağlıyoruz.
Ağrı kesici ilaçlarla bir miktar da olsa dokularda rahatlama sağlayabiliyoruz. Bu tedavi ile rahatlamayan bazı hastalarda ise nadiren de olsa bu bölgeye yönelik enjeksiyonlar uygulayabiliyoruz. Ancak bu metotlarda da olumlu cevap alamadığımız hastalarda ise el bileğine yaklaşık 1-2 santimlik cerrahi kesi yaparak, bu karpal tünelin kesilerek açılmasını ve sinirin rahatlatılmasını sağlıyoruz.”
ZAMANINDA CERRAHİ MÜDAHALE YAPILMAZSA KALICI SİNİR HASARI OLABİLİR
İleri uçta hiç tedavi edilmeyen ve sinirin kronik bası altında kalması durumunda hastalarda sinirlerin çalışmasında yavaşlama, elde kalıcı uyuşukluk, elektrik çarpması tarzında ağrılar ve ağrı nedeni ile gelişen güçsüzlük oluşabileceği uyarısında bulunan Doç. Dr. Ersin Kuyucu, şöyle devam etti:
“Ağır sinir tutulumu olduğunda çok uzun süre hastalığa müdahale edilmezse, siniri cerrahi müdahale ile açsak bile, sinirde tam bir rahatlama olmayabiliyor veya iyileşme çok uzun sürebiliyor. Bu yüzden eğer şikâyetler 1 veya 1,5 ay süre ile geçmiyorsa veya semptomlar ilerlediyse, hastanın mutlaka uzman bir hekim tarafından değerlendirilmesi ve kalıcı çözüm olabilmesi açısından cerrahi müdahale yapılmasını öneriyoruz.”