Bilim insanları sperm sayısındaki düşüşü açıklayamıyor

Bilim insanları, endişe edilmesi gereken tek şeyin kısırlık olmadığını, düşük sayıda spermin başka sağlık sorunlarının da kanıtı olduğunu vurguluyor.

Bilim insanları sperm sayısındaki düşüşü açıklayamıyor

Yapılan araştırmalar, erkeklerde sperm sayısının hızla düştüğünü ortaya koyuyor. Özellikle Batı dünyasının risk altında olduğunu açıklayan bilim insanları, sperm sayısı hızla düşen erkeklerde, bu duruma sebep olan şeyin henüz ne olduğunu tam olarak bilemiyor.

Araştırmalar son 40 yılda erkeklerdeki sperm sayısının yüzde 50'den fazla düştüğünü gösteriyor. Bu da 'İnsan ırkı yakında yok mu olacak?' sorusunu akıllara getiriyor. Uzmanların ise buna cevabı, 'Kesinlikle hayır...'

Ancak uzmanlar, "Eğer bu durum böyle devam ederse Batı dünyası tehlikeli derecede düşük seviyelere ulaşabilir" diyor.

SAĞLIKLI BİR ERKEKTE OLMASI GEREKEN SPERM SAYISI: 15 İLA 200 MİLYON ARASI

Bilim insanları, 10 yıllardır sperm sayısının azalması faktörünü inceliyor. Ancak önceki çalışmaların başarısız olduğu için eleştirildiği belirtiliyor. Londra merkezli The Economist'te yer alan haberde değişen laboratuvar teknikleri veya alınan sperm örneklerinden kaynaklı sorunlar olabileceği bildiriliyor.

Bir kadının hamile kalma şansı, eşinin sperm sayısı ile ilintili... Erkekte sperm sayısı azaldıkça, kadının hamilelik şansı da azalıyor. Sağlıklı bir erkekte olması gereken sperm sayısı 15 milyon ile 200 milyon arasıdır. Ancak 15 milyonun altındaki sperm sayısı düşük sperm sayısı olarak açıklanıyor. Uzmanlar, 15 ila 200 milyon arasında spermi bulunan bir erkeğin ilk yılda bebek sahibi olabileceğini belirtiyor.

AZ SPERM, KANSER HABERCİSİ OLABİLİR!

Bilim insanları, endişe edilmesi gereken tek şeyin kısırlık olmadığını, düşük sayıda spermin başka sağlık sorunlarının da kanıtı olduğunu vurguluyor. Buna göre; düşük sperm sayısı olan erkeklerin kanser veya diyabet gibi başka hastalıklara yakalanma riski, sağlıklı erkeklere göre daha yüksek.

Geçtiğimiz yıllarda Standford Hastanesi'nde yapılan bir araştırmanın sonuçları bu bilgiyi destekler yönde... Araştırma kapsamında yaş ortalaması 35,7 olan 2 bin 238 erkek, yaklaşık yedi yıl takip edildi. Buna göre; kısır erkeklerin 29'unda ortalama 5,8 yıl sonra kanser gelişti. Uzmanlar, kısır erkeklerde kanser gelişme olasılığının 1.7 kat daha fazla olduğunu açıkladı.

ERKEK KISIRLIĞININ SUÇLUSU BULUNAMIYOR

The Economics'te yer alan haberdeki uzmanlar, "Erkek kısırlığı, gelişmekte olan dünyadaki çalışmaların eksikliğinden kaynaklanabilir" diyor ve ekliyor: "Sperm sayısı azalmış olabilir ama kanıtımız yok. 40 yıllık zaman ölçeğinde diyet ve yaşam tarzı, önemli ölçüde değiştiği için iki olası suçlamayı bunlara yapabiliriz. İşlenmiş gıdalar, hareketsiz yaşam, alkol, obezite ve çevresel kirleticiler de suçlanmaktadır. Bunlardan herhangi biri sebep olabilir ya da bunlardan hiçbiri olmayabilir. Gerçek şu ki, hiçbir fikrimiz yok. Kısırlık, geleneksel olarak kadının problemi olarak görülmüştür. Çiftler bu soruna tedavi ararken hemen hemen her zaman tedavi gören kişi kadın olmuştur. Ancak kadın doğurganlığı üzerine yapılmış araştırmalardan sonra doktorlar artık kadın kısırlığı sorunlarını gidermede oldukça başarılı bir konuma geldiler. Ancak, azalan sperm sayısı ile karşı karşıya kalındığında kadın kısırlığına oranla daha az şey biliyoruz ancak çalışmalarla birlikte bu gerçek değişebilir."

EVLENME YAŞININ ERTELENMESİ, ÖSTROJEN HORMONLU BESİNLER TÜKETİLMESİ KISIRLIK NEDENİ Mİ?

Erkek kısırlığına ilişkin açıklamalarda bulunan Bahçeşehir Üniversite Hastanesi Medical Park Göztepe Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Sarp Korcan Keskin, “Evlenme yaşının ertelenmesi, östrojen hormonlu besinler ve modern hayatın getirdiği stres erkeklerde kısırlık nedeni olabilir” açıklamasında bulundu.

Dr. Keskin, "Kısırlığın günümüzde özellikle modern toplumlarda giderek yaygınlaşıyor olmasını pek çok sebebe bağlamak mümkün. Bizim ülkemizde de batılı yaşam tarzını benimseyen ve büyük şehirlerde yaşayanlarda bu durumdan söz etmek mümkün. Burada öncelikle evlenme yaşının giderek yükseliyor olmasından bahsetmek lazım. Hemen her kişi, ailesindeki önceki nesillerden daha geç yaşlarda evlenmeye başladı. Bu durum kadınların sınırlı olan yumurta rezervinin daha düşük olduğu dönemlerde çocuk sahibi olmaya çalışılması ile sonuçlanıyor" dedi.

Dr. Sarp Korcan Keskin, 'Kısırlığın daha çok işlenmiş gıdaların ve modern hayatın faturası olduğunu söyleyebilir miyiz?' sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Bu konuda çok net bilimsel kanıtlarımız olmasa da, kısırlık problemi ile ilgilenen klinisyenler olarak hepimizin gözlemlediği bir trend olduğu kesin. Yakın zamanda yapılan çalışmalarda sperm sayısının her yıl ortalama yüzde 1-2 kadar azaldığı gösterildi. Bu da son 50 yılda sperm sayısı ortalamasının yarı yarıya azalmış olması anlamına geliyor. Buna sebep olarak özellikle östrojen içerikli hormonlar kullanılarak yetiştirilen olan gıdalar, çok daha yaygın maruz kalınan radyasyon, modern hayatın getirdiği stres ve yorgunluk gibi etmenler sıralanabilir.

Düzenli bir yaşam tarzı benimsemek, sağlıklı gıdalar ile beslenmek, kilo kontrolü ve düzenli egzersiz ile çocuk sahibi olma arasında direkt bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Bir diğer önemli nokta ise sigara tüketiminin sperm kalitesi üzerindeki direkt ve çok büyük olumsuz etkisinden haberdar olmak. Sperm sayısı ve kalitesi genel olarak bir erkeğin sağlık seviyesinin toplam bir yansıması olarak kabul edilebilir. Sonuç olarak birey ne kadar sağlıklı ise çocuk sahibi olma ihtimali o kadar yüksek diyebiliriz."

TÜRK ERKEKLERİNDE DURUM NE?

"Ülkemizdeki durum, genel Batı dünyasındaki trendler ile uyumlu görünüyor" diyen Dr. Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle büyük şehirlerdeki insanların sağlıklı gıdaya erişim, düzenli egzersiz, stresten uzak kalma gibi genel sorunları çok daha fazla oluyor.

Doğa tüm canlılar üzerinde olduğu gibi insanoğlu üzerinde de engellenemez bir kontrol sahibi. Bu dengeyi son yüzyılda insanlar kendi lehlerine çevirdiklerini düşünseler de, engellenemeyen nüfus artışının yansımaları olması çok doğal. Dünya nüfusu kontrolsüz şekilde arttıkça sperm kalitesinin ve dolayısıyla üreme potansiyelinin genel olarak düşüş trendine girmesini dünya eko-sisteminin doğal dengesi içinde gayet normal karşılamak lazım. Bizim bireyler olarak yapabileceklerimiz sınırlı olmakla beraber, sağlıklı yaşam için yapmamız gerekenlerden farklı değil. Düzenli yaşam, yeterli uyku, sağlıklı beslenme, rutin egzersiz ve stresten uzak kalmak her şeyin sırrı."