Nadir Hastalıklar Ağı kuruldu
9 Farklı Nadir Hastalık Derneği “Nadir Hastalıklar Ağı”nı kurdu.
28 Şubat Dünya Nadir Hastalıklar Günü dolayısı ile düzenlenen basın toplantısına katılan dernek temsilcileri ve hastalar sağlıkla ilgili ihtiyaçlarının yanı sıra sosyal ihtiyaçlarını da dile getirip çözüm önerilerini paylaştılar.
Albinizm Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Alim Yılmaz, neden Nadir Hastalıklar Ağı için bir araya geldiklerini şöyle ifade etti: “Nadir Hastalıklar Ağı olarak amacımız, çözüm önerilerimizi sunarak sağlık otoriteleri ile paydaş olarak yasal mevzuatların temelini oluşturmak, tedavi imkanları artırmak ve yeni tanı alan bireylere fayda sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda hepimizin ortak hedefi, nadir hastalığa sahip bireylerin yaşam kalitelerini ve sürelerini artırarak, topluma kazandırmak olmalıdır.”
Kistik Fibrozis Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Serap Çöremen, özellikle nadir hastalıklar açısından erken tanının hayati önem taşıdığını belirterek yenidoğan topuk kanı taramasının gerekliliğinin altını çizdi. Çöremen şu bilgileri verdi: “Yenidoğan topuk kanı taraması bebek doğduğunda herhangi bir belirtisi olmayan, geç tanı konulduğunda tedavisi zor, hatta kalıcı hasar oluşturabilen, metabolik hastalıklara yol açan bazı hormon ve enzim eksikliklerini ortaya çıkaran testtir. Fenilketonüri, Konjenital Hipotiroidi, Biotinidaz Eksikliği, Galaktozemi ve Kistik Fibrozis, tarama testinde bakılan hastalıklardır. Bunlardan Kistik Fibrozis için iki topuk kanı örneğinde, aranan IRT değerinden biri bile yüksekse, ter testi tanı için kesin sonuç verecek yöntemdir.”
Basın toplantısında konuşan kistik fibrozis hastası Alperen Kaşıkçı ise erken tanının önemini kendi hayat hikayesini anlatarak dikkat çekti. Hastalığının solunum, sindirim ve üreme sistemlerini etkileyen genetik geçişli nadir bir hastalık olduğunu belirten Alperen Kaşıkçı, tanı alma sürecinde hem ailesinin hem de kendisinin yaşadığı sıkıntıları anlattı: “Yıllarca İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde 4-5 farklı doktora gidilmiş sonuç alınamamış. 6 yaşımda yapılan ter testi ile kistik fibrozis tanısı konulmuş. Aslında ciddi anlamda şanslıymışım diye düşünüyorum bazen. Fakat bir taraftan da benim 13 aydır akciğer nakil sırasına girebilmek için kontrol ve takip altında olmam, erken tanı alsaydım hayatımda neler değiştirirdi gerçeğini düşündürüyor. En büyük isteğimiz nadir hastalıkların araştırıldığı, tanı aşamasının hızlı yapılabildiği, tedavisi için yeni yöntemler ve ilaçların üretildiği nadir hastalıklar merkezlerinin hayata geçirilmesi ve devletin bu konuya sahip çıkması ve politikalar geliştirmesi.”
Bebeğinizin Zekasını Ve Hayatını Riske Atmayın, Yenidoğan Taramasını Atlamayın!
Yenidoğan taramasında yer alan bir diğer hastalık, PKU yani Fenilketonuri. Bu hastalara yaşam boyu özel düşük proteinli bir beslenme uygulamak zorunda ancak bu besinlere ulaşımda da güçlükler yaşanabiliyor. PKU Fenilketonuri Aile Derneği Başkanı Deniz Yılmaz Atakay basın toplantısında bu soruna işaret ederek şöyle konuştu:
“Ülkemizde tanı alarak özel düşük proteinli gıdalarla yaşamak zorunda kalan 20 bine yakın çocuk ve yetişkin var. Ancak maalesef çok pahalı olan bu özel besinlere ulaşamadığı için, bu bireylerin tamamı şu an sağlıklı değil, hatta birçoğu zihinsel engelli! Altını çizmek isterim ki, evet erken tanı çok önemli ancak tanı alan birey, tedaviye ve özel besine erişemiyorsa, hem erken tanı önemini kaybediyor, hem de bu nadir yaşamlar, toplumun aktif bir parçası olamadan yitiriliyor.
PKU hastası yakını olan Ülker Samur, oğlu tanı alınır alınmaz hemen amino asit tedavisine başladıklarını ancak geçtiğimiz aylarda, bir süreliğine de olsa ekonomik durumlarının iyi olmamasından dolayı oğluna özel düşük proteinli gıda alamadığını derneğin kendisine destek olduğunu söyleyerek “Bu destek sağlanamasaydı, oğlum Süleyman da özel gıdaya yeterince ulaşmadığı için zarar görecekti. Biz bu korkuyla ve gıdamızı nasıl alacağız endişesi ile yaşamak istemiyoruz. Çocuğum özel besleniyor diye, yaşamdan hiçbir şekilde kopmamalı” dedi.
MPS LH Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Muteber Eroğlu ise nadir hastalıklarda tanı ve tedaviye erişimin zorluklarına dikkat çekerek çözüm önerilerini dile getirdi:
“Tanı ve tedaviye ulaşmak, tedaviden yararlanmayı sürdürmek için gerekli kriterlerin belirlenmesi aşamasında oluşturulan komisyonlarda ilgili hasta dernekleri temsilcilerinin hazır bulunması, alınan kararların hastanın hayatını olumlu-olumsuz nasıl etkileyeceği konusunda fikir alınması, sürecin daha hızlı ve daha sağlıklı yönetilmesini açısından önemlidir.
Sağlık bakanlığımızın, SGK ve ilgili kurumların nadir hastalıklar ve hastalar konusunda gösterdikleri çabayı takdir ediyoruz. Bu çabanın artarak devam etmesini ve çözüm bekleyen konularda da adım atılmasını bekliyoruz.”
MPS tip 2 hastası olan Faruk Eroğlu tedaviye erişim sürecinde yaşadığı sorunları şöyle ifade etti:
“Tanıya ve tedaviye ulaşmam hem ailem hem de benim için gerçekten çok zor ve yıpratıcı bir süreçti. Psikolojik anlamda çok yıprandık. Fiziksel olarak çok yorulduk. Eğitimim sekteye uğradı çünkü hep hastanelerdeydim.
Bugün birçok hastalıkta tanı ve tedaviye ulaşmak, o yıllarda olduğu kadar zor değil ama yine de alınacak çok yol var. Nadir hastalıklara özel bir merkez olsaydı, bu kadar yorulmaz ve yıpranmazdım. Eğitimime devam edebilirdim. Sosyalleşmeye zamanım kalırdı.”
NCL Nöronal Ceroid Lipofuscinosis Hastalığı ile Mücadele ve Dayanışma Derneği Başkanı Mine Keskin Ergin ilaca erişim ile ilgili olarak nadir bireylerin sıkıntıları paylaştı:
“Yetim ilaç alanında çalışmak uzun bir süre gerektirdiği ve çok maliyetli olduğu için bu konuda çalışan firma sayısı maalesef çok az. Daha fazla firmanın bu alanda çalışması, ilaçların ulaşılabilir fiyatlarda olmasını sağlayacak ve uzun vadede sağlık ekonomisine ve ülkemize büyük katkı sağlayacaktır.
Nadir hastalıkların çok hızlı, bürokrasinin çok yavaş ilerlemesi aileler için ciddi anlamda sorun teşkil etmektedir. İlacı reçete edilen ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan hastalar, komisyonlardan çıkacak sonuçları beklerken yürüme, konuşma, yutma ve diğer fonksiyonlarını kaybediyor. Çocuklarımızın hayatı ve yaşam kalitesi çok değerli olup, ilacın bedeliyle kıyaslanmamalıdır.”
Hasta yakını Ramazan Çaylı, ilaca erişimde yaşadığı çarpıcı süreci şöyle anlattı:
“Önce oğlum Emirhan daha sonra kızım Besra, 2 NCL tip 2 tanısı aldı. Oğlum yatağa bağımlı hale geldiği için ilaç alma şansını kaybetti, kızımınsa hala bir şansı var. Hastalığı durdurma başarısı yüzde 87 olan enzimi Sağlık Bakanlığı onaylandı ama SGK ilacın maliyeti yüksek olduğu için ödeme kapsamına almadı. Ülkemizde hiçbir çocuk ilacını alamadı.
Kızım şu an Sağlık Bakanlığı ilaç alma kriterlerini karşılıyor ama altı ay sonra yürüyemediğinde ilacını alamayacak. Kızım için hala umut var, ilacını aldığında yürümeye ve konuşmaya devam edecek, hayata tutunabilecek.”
Basın toplantısında nadir hastalar için organ bağışının önemine de vurgu yapıldı.