Bahar aylarında bipolar bozukluk ataklarına dikkat!

Bipolar bozukluk atakları baharda artarken uzmanlar uyarıda bulunuyor.

Bahar aylarında bipolar bozukluk ataklarına dikkat!

Bir dönem kişide çökkünlük, mutsuzluk, uyku, iştah değişikliği, hatta intihar düşüncesi yaratan, bir dönem ise neşe, özgüvende abartılı artış, aşırı hareketlilik, çok para harcama gibi davranışlara neden olan bipolar bozukluk atakları baharda artıyor.

Bipolar bozukluk hastası olduğu kabul edilen Hollandalı ressam Vincent Van Gogh'un doğum günü olan 30 Mart, Dünya Bipolar Günü olarak çeşitli etkinliklere sahne oluyor.

Peki kişinin sosyal ve özel ilişkilerini olumsuz etkileyen bipolar bozuklukta hangi belirtiler uyarıcı olmalı ve kimler risk altında?

ntv.com.tr'den Tülay Karabağ'ın haberine göre, bipolar, kelime olarak “iki uçlu”, bipolar bozukluk da “iki uçlu mizaç bozukluğu” anlamına geliyor.

Hastalığın bu şekilde isimlendirilmesinin sebebi ise depresyon ve mani denilen iki farklı özellik taşıyan ataklarla karakterize olması ve “mani-hipomani”, “depresyon”, “karma” olmak üzere çeşitli dönemleri kapsayan duygu durum atakları halinde görülmesi.

Birçok psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi bipolar bozukluk da çok sayıda sebepten kaynaklanabiliyor. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, bunların arasında genetik yatkınlıkların, beyindeki biyolojik maddelerdeki bazı değişikliklerin, bireyin yetiştiği çevrenin, maruz kaldığı stresin ve travmaların etkili olabildiğini söylüyor.

Dünya Bipolar Günü nedeniyle hastalığa dikkat çeken Dr. Arıcı, bipolar atak dönemlerinde hastalarda meydana gelen değişiklikleri ve atakların genel karakteristiğini şöyle açıklıyor:

“Depresyon; çökkünlük, mutsuzluk, hayattan keyif alamama, değersizlik düşünceleri, karamsarlık, konsantrasyon güçlüğü, halsizlik, vücut ağrıları, uyku, iştah değişiklikleri, intihar düşünceleri gibi belirtileri kapsarken; mani/hipomani ise taşkınlık, öz güvende abartılı artış, sinirlilik, konuşmada artış, fikir uçuşmaları, dikkatin çabuk dağılması, aşırı hareketlilik, çok para harcama, uygunsuz davranışlar, kolay risk alma, uyuyamama, yemek yeme ihtiyacında azalma, kavgacılık gibi işlevselliği belirgin şekilde bozan atak dönemleridir. Depresyon ve mani belirtilerinin bazılarının bir arada olmasına da ‘karma dönem’ denir. Hastalık ataklarla seyreder, atakların süresi ve şiddeti kişiden kişiye ya da yıllar içinde değişebilir.”

Dr. Arıcı’nın aktardığına göre, hastalıkta, direkt genetik geçiş söz konusu değil ancak genetik yatkınlıktan bahsetmek mümkün. Genel olarak görülme sıklığı %1-2 civarında. Ancak birinci derece akrabalarda, örneğin; annesinde ya da babasında hastalık olan kişilerde bu oran yaklaşık %8-9’lara çıkıyor. Hem anne hem babada hastalık varsa hastalığın görülme riski biraz daha artıyor.

Bipolar bozukluk, bazı çevrelerde “çift kişilik” olarak nitelendiriliyor ancak Psikiyatrist Arıcı, bu tanımın doğru olmadığını söylüyor:

“Bipolar bozukluk bir kişilik özelliği ya da bozukluğu değildir. Hastalar sanılanın aksine atak dönemleri dışında sağlıklıdır. Hastalık sürecinde bilinenin aksine, sürekli ruh hali değişikliği yaşanmaz. Atak dönemleri dışında her şey normaldir ve hastalar evlenerek, doktor kontrolünde çocuk sahibi olabilirler.”

Hangi belirtiler bipolar bozukluğu düşündürmeli?

Kişide, bilinen depresyon dönemleri dışında, en az bir hafta ya da daha uzun süren, karakterinden çok farklı davranmak, uyuyamamak, hareketli olmak, uygunsuz alışveriş yapmak gibi pek çok değişikliğin aynı anda eşlik ettiği belirtiler fark edilirse bipolar bozukluktan şüphelenmek gerekiyor. Alkol ve bağımlılık yapan maddelerden uzak durmak, düzenli uyumak ise hastalığın önlenmesinde önemli faktörler olarak gösteriliyor.

Atakların özellikle bahar aylarında, askerlik gibi stresli dönemlerde, lohusalık gibi özel durumlarda tetiklenebildiğini vurgulayan Doç. Tolun Arıcı, hastalığın genellikle 20’li yaşlarda başladığını ancak kimi zaman başlangıç yaşının 7-8’lere inebildiğini, kimi zaman ise 60 yaş üstüne çıktığını belirtiyor ve “Bipolar bozukluk her yaşta ortaya çıkabilir” diyor.

Bipolar bozukluk tedavisinin, atak ve koruyucu tedaviler olarak ikiye ayrıldığını kaydeden Dr. Arıcı, tedavi süreci hakkında şunları söylüyor:

“Atak tedavileri o sırada geçirilen depresyon/mani/karma döneme göre değişir. Tedavi atağın şiddetine göre yatarak ya da ayaktan olabilir. Tedavide çeşitli ilaçlar ve ek yöntemler kullanılabilir. Bunlar; EKT, TMU, Deep TMU gibi tedavilerdir. Koruyucu tedavide ise duygu durum dengeleyici ilaçların yanı sıra psikoterapi desteği önemlidir. Ailelere de burada; hastaların tedavi konusunda desteklenmesi, hastalığı tanımaları ve tetikleyen faktörler, öncül belirtiler, ilaç yan etkileri, hastalıkta damgalanma gibi konularda bilgili olmaları, psikososyal destek vermeleri gibi görevler düşmektedir.”

Atakların çoğunlukla tamamen iyileştiğini ancak bazı kişilerde kalıntı belirtiler denilen bazı semptomların devam edebildiğini aktaran Psikiyatrist Arıcı, “Bipolar bozukluk ataklarında kişi kontrolü elden bırakmamak için ne gibi önlemler almalı” şeklindeki soruya ise, “En başta hastalığın kabulü, hastalık hakkında iyi bilgi edinme, çevre desteği çok önemlidir. Ayrıca ataklardan korunmak için düzenli poliklinik takibi, önerilen şekilde ilaçların kullanılması, koruyucu ilaçların kan düzey takiplerinin yapılması, hastalığın öncül belirtilerinin tanınması, uykunun düzenli olması, alkol ve bağımlılık yapan maddelerden uzak durulması önemlidir” yanıtını veriyor.