Prof. Canan Karatay bağışıklığı çökerten tehditleri açıkladı: "Vücuda girerse DNA'yı bozar..."
Prof. Dr. Canan Karatay, bağışıklığı çökerten tehditlerden bahsetti, vatandaşları uyardı.
Gıdalardaki tarım ilacı kalıntıları, akıllı telefonların yaydığı radyasyon, 4.5 G-5.5 G’ler ve deterjanların vücudun savunma sistemi olan bağışıklığın en büyük düşmanları olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Karatay, bunların etkilerini açıkladı.
Sözcü TV'de yayınlanan "Canan Karatay ile İyilik Sağlık" isimli programda Elif Tümen'e açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Canan Karatay’ın açıklamaları şöyle:
Bağışıklık sistemi ana rahminden itibaren gelişen bir olaydır. İnsan vücudu bir bütündür ve o bütün içerisinde insan vücudundaki bütün hücrelerin kısaca söyleyecek olursak, dış etkenlere, yabancı etkenlere karşı korumaya insan vücudu programlanmıştır. Bu programlanma önemlidir. Bu programlanmanın sağlıklı ve güçlü olabilmesinin temelinde beslenme yatıyor. Bağışıklık sistemimizde bir hücresel bağışıklık vardır. Hücrelerimiz çok önemlidir. Bir de dıştan gelen etkenlere karşı, mikroplara, virüslere karşı mücadele eden kan hücrelerimiz vardır. Beyaz kan hücreleri vücudumuzda dolaşır.
Bunlar askerlerdir. Gözleme kuleleri vardır. Bizim askerler gibi. Yabancı bir cisim görünce vücudu uyarırlar. Lökosit veya lenfosit dediğimiz orduları piyasaya sürerler. Bu normal ve doğal bir olaydır. Doğal beslenmek, doğal madde arz etmemiz lazım.
"ŞEKER EN TATLI ZEHİRDİR"
Bağışıklığa zarar veren en önemli olaylardan biri de şeker. Şeker en tatlı zehirdir. Vücuda girdiği zaman vücuttaki hücreleri bozar. Hücreler bozulduğu zaman da bağışıklık çöker. Şeker hastalarının yaraları iyileşmez. Bağışıklık sistemi neredeyse sıfıra inmiştir. Bütün mesele bu. Vücudun bağışıklık sistemini çökerten en önemli faktör Türkiye'de bolca tüketilen ekmektir.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için önemli olan tek şey sağlıklı beslenme değil, hareket etmek, kaliteli uyku gibi şeyler de çok önemli. Vücudumuzun ögelerinin en önemli parçaları; yağ, protein, su, mineraller, tuzlar ve vitaminler. Hepsi bir aradadır. İnsan vücuduna bunları arz etmek mecburiyetindeyiz. Bütün hücrelerin güçlü olması için insan vücudunun yüzde 60'ı sudur. Bu mineralli sudur, elektrolitli sudur, yani tuzlu sudur. Yüzde 20'si yağdır. Yağsız vücut olmaz. Yüzde 19.9'u proteindir. Bu üçü dengeli şekilde vücuda girecek. Yüzde 1'den aşağısı karbonhidrattır. O da vücudun 24 saatte bir tek ihtiyacı bir çay şekeri kadar karbonhidrattır. Gerisi bağışıklık sistemini çökertir. Bağışıklık sisteminizi çökertmeyin. Nasıl çökertiyoruz? Havamız kirli, suyumuz kirli, toprağımız kirli ve de yiyecekler… Hepsi bir bütün.
Yaşam biçimi çok önemli. Uyku çok önemli bağışıklık sistemi için. Hareket, egzersiz çok önemli. Mutlu olmak çok önemli, şarkı söylemek çok önemli. Bunların hepsi bağışıklık sistemini güçlendirir. Sadece yiyecekler değil. Yiyecekler doğal ve organik olacak. Tabii ki bulmak çok zor ama tarım zehirlerinden aşırı miktarda kullanılıyor. Bunlar bütün yiyeceklerde var. Örneğin maydanoz, nane gibi yaprağın içine giriyor. İstediğiniz kadar yıkayın çıkmıyor. Kendim yetiştirmezsem bunları yemem.
AKILLI TELEFONLARDAKİ TEHLİKE
Akıllı telefonlar da bağışıklık sistemine zarar verir. Akıllı telefonların yaydıkları elektro frekanslar, 4.5 G'ler, 5.5 G'ler bunlar bağışıklık sistemini çökertir. Evde kullanılan temizlik malzemeleri, deterjanlar hepsi zehir. Bağışıklık bütün hücrelerden yönetilir. Deterjanlarda çok sayıda kimyasal vardır. Bromür, klorür ve florür… Bunlar vücuda girdiği zaman eritrosite, lökosite girip hücreleri, DNA'yı bozarlar. Vücudun DNA'sı bozulduğu zaman, bütün hormonal sistem, enzimler alt üst olur. Bağışıklık çöker.
"BESLENMEDE TÜRK KAHVESİ ÇOK ÖNEMLİ"
Beslenmede kahve çok önemlidir. Türk kahvesi çok önemlidir. Şekersiz olacak. Ben sabah ilk kalktığımda kemik suyu içerim, üstüne de büyük bir fincan Türk kahvesi. Siz sağlıklıysanız kahve çarpıntı yapmaz. Bütün gün hastanede yemek yemem, sokakta yemek yemem. Yaş ileri, 15.00'ten sonra kahve içmem uykumu kaçırır ama çalışıyorsam, yazıyorsam kahveme devam ederim.
Çok fazla vitamin takviyesi kullanmak da doğru değil. Bağışıklığın düştüğü hissedildiğinde C vitamini tüketilmemeli. Bağışıklığın sadece C vitamini ile alakası yok. İyodunuza bakacaksınız, D vitaminine, magnezyuma selenyuma, sodyuma bakacaksınız kanda. Minerallerin hepsi kaya tuzunun içinde var ama vücudunuzda düşükse, o zaman damardan vitamin veriyorum. Ortamda şeker varsa, C vitamini giremiyor. İstediğiniz kadar portakal suyu için. C vitamini tek başına olduğu zaman yüzde yüz hücrelere girip virüslerle ve bakterilerle mücadeleyi sağlar ama şekerli ortamda C vitamini maalesef girmez. Senelerdir ‘Et yemeyin, yağ yemeyin, yumurta yemeyin, diyet peynir, diyet yoğurt yiyin, diyet süt için' deniyor. Bunların hepsi bence bir senaryonun parçası. İnsanların sık sık hastalanması için yapılan bir senaryo. Büyük bir plana hizmet.”