Selahattin Demirtaş'tan 11 kitap tavsiyesi
HDP önceki dönem Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Edebiyat severler için Türkçe ve Kürtçe 11 kitap tavsiyesinde bulundu.
HDP önceki dönem Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Edebiyat severler için Türkçe ve Kürtçe 11 kitap tavsiyesinde bulundu.
Öte yandan, öğrencilik yıllarındaki müzik grubundan, yeni romanına ve Sırrı Süreyya Önder’le film projesine kadar çeşitli konularda açıklamalarda bulundu.
Edirne Cezaevi’nde yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulunan HDP’nin önceki Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Edebiyat Haber okurları için 11 kitap önerdi. Funda Dörtkaş’ın hazırladığı ve yazarların okurlara önerdiği kitaplara yer veren köşeye katkıda bulunan Demirtaş, Edebiyat Haber okurlarına Kürtçe ve Türkçe kitap isimleri verdi.
Cezaevinde iki öykü kitabı yazan Demirtaş’ın yakın zamanda ilk romanının yayımlanması bekleniyor.
Selahattin Demirtaş’ın önerdiği 11 kitap şöyle:
Rüzgârın Gölgesi, Carlos Ruiz Zafón, Çev: Mustafa Karabiber, Altın Kitaplar
Gerçeklik Göründüğü Gibi Değildir, Carlo Rovelli, Çev: Tolga Esmer, Can Yayınları
Evrim Kuramı ve Mekanizmaları, Çağrı Mert Bakırcı, Evrensel Basım Yayın
Açık Yeşil-Teorisi ve Pratiği ile Bir Ekoloji Rehberi, Ömer Madra &Ümit Şahin, Can Yayınları
Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor?, Çetin Balanuye, Ayrıntı Yayınları
Hayatın Seyrini Değiştiren Kadınlar, Pelin Batu, İnkılâp Kitabevi
Lênûska Leyla, Menaf Osman, Aram Yayınları
Hespên Reş Bayên Sorgevez, Burhan Sönmez, Lîs Yayınevi
Bêhna Dara Sincê, DilawerZeraq, Lîs Yayınevi
Ristika Morîkan, Fatma Savcı, Avesta Yayınları
JiDîrokê Dîrokeke Ehmedê Xanî, Laleş Çelîker, Aram Yayınları.
Sürekli okuyor, yazıyor, çiziyor, üretiyoruz…
Demirtaş, siyasetçi kimliğinin dışında sanatçı kişiliğine dair Oggito’dan Haden Öz‘e verdiği röportajda ise “Ben avukat ve siyasetçi olarak kimsem edebiyatta da aynı kişiyim. Dışarıyla olan duygu ve düşünce bağımızı koparmamak için hiperaktif bir motivasyonla sürekli okuyor, yazıyor, çiziyor, üretiyoruz. Bu da bizi iyi tutuyor, her daim. Hapiste ‘yattığımız’ yalan yani, dışarıdakinden çok çalışıyoruz burada” dedi
Favori bir ressamınız var mı? Resim deyince aklınıza kim(ler) geliyor?
Resimle ilgim minimum düzeydedir diyebilirim. Mesela abim Nurettin bana göre daha iyi bir ressamdı. Hep benden iyi çiziyordu. İbrahim Balaban’ın resimlerini severim mesela. Sürrealizm, fütürizm, kübizm, pop art falan pek benim tarzım değil. Sargent, Da Vinci, Vermeer, de Heem, Hassam, Foujita gibi ressamların resimlerine bakmak güzel. Elimdeki sanat kitabından bakıyorum tabii, yoksa hiçbirinin gerçek bir tablosunu görmedim.
Müzik gruplarının adı ‘Koma Belengaz (Grup Perişan’dı)
Üniversitedeyken bir müzik grubunuz varmış. Biraz bahseder misiniz? Ne tür müzik yapıyordunuz? Ne tür müzikler dinlersiniz? Asla dinlemem, dediğiniz bir tür var mı? Son olarak bağlama deyince aklınıza ilk gelen ne veya kim?
İzmir 9 Eylül Üniversitesinde Deniz İşletmeciliği bölümünde okurken, iki sene İnciraltı Öğrenci Yurdunda kaldım. (Sonra o okulu bırakıp Ankara’da hukuk eğitimine başlamıştım.) O yıllarda altı-yedi kişilik bir müzik grubu kurmuştuk. 1990-93’ten söz ediyorum. Grubumuzun yeterli müzik aleti de çalışma mekânı da yoktu. Okul ve yurt köşelerinde kendimizce müzik yapıyorduk. Halimiz içler acısı olduğundan, grubumuza Kürtçe “Koma Belengaz” (Grup Perişan) ismini uygun görmüştük, şakayla karışık. Öyle de kaldı isim. Birkaç öğrenci eylemi ve anmada “sahne” almışlığımız da vardı. Beste de yapıyorduk. Türkçe ve Kürtçe söylüyorduk. Ben hem bağlamacı hem solisttim. Benim dışımda, bağlama çalan bir arkadaşımız daha vardı; bir flüt, bir davul, bir de gitarımız vardı. Daha çok özgün müzik yapıyorduk. Gayet de iyiydik aslında. Sonra hayat her birimizi bir yere savurdu. Grubun üyelerinin hiçbiriyle şu anda diyaloğum yok. Neredeler, ne yapıyorlar bilmiyorum. Belki bir gün toplarız grubu yeniden. Vefalı olanlarla, hatıralara sadık olanlarla tabii. Benim dinlemediğim bir müzik türü pek yok gibi. O andaki ruh halime göre blues’dan country ve caza, dengbejlerin klamından özgün müziğe, halk müziğinden arabeske kadar bütün müzik türlerinden sevdiğim parçalar var.
İleride goes to Sırrı Süreyya Önder lafını duymaya hazır olun
“Dedemin Kırallığı” öykünüz film tadında bir öykü. Acaba bu öyküyü Sırrı Süreyya Önder filme çeker mi ya da şöyle sorayım: Bir senaryo çalışmanız var mı?
Senaryo yazmayı bilmiyorum. Bilseydim denerdim. Sırrı Bey iyi bir senarist ve yönetmen. Beni burada ziyaretinde bu konuyu konuşmuştuk. Yani benim bir öykümden senaryoya ve filme giden bir projeyi. Ben çıkınca öyküyü yazacaktım, o da senaryoya aktarıp filmini çekecekti. Gitti hapse girdi, ne yapayım ben şimdi! Tez zamanda çıkar umarım. İnanılmaz derecede yeteneklidir ve bence Türkiye onun sanat yeteneğini henüz tam olarak görebilmiş değil. İleride Cannes’da veya Oscar ödül töreninde “goes to Sirri Sureyya Onder (Sırrı Süreyya Önder’e gidiyor (ödül)” lafını duymaya hazır olun derim. Sırrı Süreyya Önder büyük bir fedakârlık, yoldaşlık ve dayanışma örneğidir bizim için, hep de öyle kalacak. Sinema ve edebiyata da katacağı daha çok şey var. Ben de sabırsızlıkla romanını bekliyorum. Sanırım romanıyla da Nobel almaya niyetli. İşte böyle de bir huyu var, bütün ödülleri illa o alacak. Misal ben hapse girdim, kıskanıp o da girdi hemen! Ne de olsa sanatçı kaprisi deyip anlayışla karşılıyorum. Bunları duysa “tayinini” Edirne’ye aldırır hemen. Seviyoruz, selam yolluyoruz Sırrı Abêmize.
Bugüne kadar okuduğunuz öyküler içinde zihninize kurulmuş ve ömrünüz boyunca hiç aklınızdan çıkmayacak bir öykü veya öyküler var mı?
Yakın zamanda okuduğum Fakir Baykurt’un “Can Parası” tam da böyle bir öykü. İnsanın içini acıtan, isyan duygularını kabartan, hakikatin capcanlı bir resmi gibi bu öykü.
Sonbaharda bir romanınızın çıkacağını paylaşmıştınız daha önce. Özellikle Twitter üzerinden paylaştığınız resim çalışmalarınız dışında var mı çalışmalarınız? Bir resim sergisi, bestlerinizi bir arada dinleyebileceğimiz bir albüm çalışması (elbette siyasi rehineliğiniz son bulmadan koşullarınız buna el vermez sanırım. Kim bilir belki bir ketıl da bunun için icat edersiniz) veya bir başka edebi, sanatsal çalışmanız var mı?
Resim çalışmalarımı atölyede yağlı boya, odada kara kalem olarak yapmaya çalışıyorum. Kaç resim yaptığımı hatırlamıyorum doğrusu. Ben bilmem, eşim bilir! Hepsini ona gönderiyorum. İçeride şimdiye kadar 16 beste yaptım. Bir gün fırsat olursa hepsini bir albümde toplamayı çok isterim tabii. Roman üzerinde ise halen çalışıyorum. Aslında Devran’dan önce yazmaya başlamıştım. Ama arada vazgeçip Devran’ı yazdım, sonra geri dönüp romanı tamamladım. Bir yıl oldu neredeyse, romanı yazmaya başlayalı. Bir türlü emin olamıyorum, içime sinmiyor. Bazen çok iyi olmuş gibi hissediyorum, bazen tersi. Yayımlanırsa eğer, siz verirsiniz hükmünüzü artık.