'Beyefendinin 'Üç beş belediye' diyerek küçümsediği...

Sözcü yazarı usta gazeteci Emin Çölaşan, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı söylemlerini eleştirdi.

'Beyefendinin 'Üç beş belediye' diyerek küçümsediği...

Emin Çölaşan, bugünkü "Cumhurbaşkanına yakışıyor mu?" başlıklı yazısında, "Unutmasın ki, beyefendinin “Üç beş belediye” diyerek küçümsediği belediyelerde milyonlarca insanımızın anasının ak sütü gibi helâl oyları var. O oylar Türkiye'deki seçmen kitlesinin yarıdan fazlasını temsil ediyor." ifadelerini kullandı.

Erdoğan'la ilgili, "Kendisi ve partisi adına büyük bir hezimetti. Şimdi o hezimeti unutturmaya çalışıyor." diyen Çölaşan'ın yazısı şöyle:

Sevgili okurlarım, Türkiye'de çok acayip bir süreç yaşıyoruz. Yakınlık duyduğumuz siyasi parti ya da siyasal görüşümüz ne olursa olsun, bu acayiplik ortada sırıtıyor.
Görev başında bir cumhurbaşkanı var.


Görev başında bir de iktidar partisinin genel başkanı var.
İkisi aynı kişi!
Olacak şey değildir…
Neden olacak şey olmadığını bir kez daha anlatmaya çalışayım.
Anayasa madde 104:


“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder.”
Bunlar çok önemli kavramlardır.
Demek ki neymiş!..
Cumhurbaşkanı, Türk Milleti'nin BİRLİĞİNİ temsil etmekle yükümlü imiş!
Daha doğrusu, Recep Bey dönemine kadar böyle bilinirdi.

★★★

Anayasamızda çok önemli bir madde daha var. Madde 103… Cumhurbaşkanının Meclis önünde ant içme metnini özetliyorum:


“…Üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda NAMUSUM ve ŞEREFİM üzerine ant içerim.”
Namus ve şeref üzerine edilen bir yemin, o yemini eden herkesin omuzlarına büyük sorumluluk bindirir.
Hele o yemin “Tarih huzurunda” ise.

★★★

Şimdi sormak gerekir:
“Recep Bey yeminine bağlı kaldı mı?
Normal zekalı herhangi birinin, kim olursa olsun bu soruya “Evet” demesi mümkün değildir.


Bunlar bir referandum düzenleyip, cumhurbaşkanına aynı zamanda parti genel başkanı olma hakkı verdiler.
Yani Recep Bey'in şu anda iki şapkası var:
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı.

★★★

Beyefendi her gün törenler düzenliyor, meydanlara ve kürsülere çıkıp nutuk atıyor.
Hem de sadece cumhurbaşkanı şapkasıyla!


Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerine ve onların genel başkanlarına bindiriyor, bazen eskilere gidip diline İsmet İnönü'yü bile dolamaktan çekinmiyor.
Yandaş medya onun sözlerini örnek verirken hep “Cumhurbaşkanı dedi ki” diye başlıyor.
Nerede kaldı ettiği namus ve şeref yemini?


Hani “Tarafsız” olacaktı!

★★★

Şimdi onun ağzından önceki gün çıkan şu sözlere bakalım:
“İstanbul'a sahip çıkacağız. Bu aziz şehrin bölücü örgüt destekçilerine peşkeş çekilmesine engel olacağız…”
İstanbul'u bölücü örgüte kim peşkeş çekiyor, nasıl çekiyor?
Tahmin ediyorum bu sözleriyle Ekrem İmamoğlu'nu işaret ediyor da, bunun herhangi bir belgesi var mı, bu konuda açılmış soruşturmalar var mı?
Galiba yok!


Niyetleri acaba kitabına uydurup İstanbul'a da kayyum atamak mı?
Belki!

★★★

Sonra sıra CHP ve Kılıçdaroğlu'na bindirmeye geliyor:
“Sen bitmişsin. Öyle üç beş belediyeyi almakla bir yere varılmaz. Kazandığınız üç beş belediye sizi yanıltmasın…”
Üç beş belediye demekle acaba neyi kastediyor?
Kendi partisi son seçimlerde CHP'nin elinden bir tek önemli belediyeyi alamadı. Tam tersine İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin, Kırşehir, Bilecik, Ardahan gibi nice belediyeleri CHP'ye kaptırdı.


Kendisi ve partisi adına büyük bir hezimetti.
Şimdi o hezimeti unutturmaya çalışıyor.
Unutmasın ki, beyefendinin “Üç beş belediye” diyerek küçümsediği belediyelerde milyonlarca insanımızın anasının ak sütü gibi helâl oyları var.
O oylar Türkiye'deki seçmen kitlesinin yarıdan fazlasını temsil ediyor.
Yani küçümsenecek bir hadise değildir.

★★★

Sevgili okurlarım, şimdi size soruyorum…


Bu ayrımcı sözler bir cumhurbaşkanına yakışıyor mu?
Namusu ve şerefi üzerine etmiş olduğu tarafsızlık yeminini falan da bırakıyorum bir yana…
Anayasa uyarınca devletin başıdır ve Türk Milleti'nin birliğini temsil etmekle yükümlüdür.


Anlaşıldığı kadarıyla çevresindeki hiç kimse de kendisini uyaramıyor. Oysa birkaç kişi bile bu görevi yerine getirse beyefendi boş bir vakit bulduğunda başını iki elinin arasına alıp “Yav beni eleştirenler acaba belli konularda haklı mı” diye biraz olsun düşünür…


Ama yakın çevresinde kendisini uyaracak bir babayiğit yok ki!..


Etiketler
Emin Çölaşan