Davutoğlu: 'Erdoğan'ın Pelikan Yalısı'ndaki fotoğrafı üzdü'
Ahmet Davutoğlu, "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz" sözleri sonrası ilk kez kameraların karşısına geçti.
Ahmet Davutoğlu, "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz" sözleri sonrası ilk kez kameraların karşısına geçti.
TV5 canlı yayınına katılan Davutoğlu, “Pelikancılar” adıyla bilinen grup olarak anılan Bosphorus Global'ı ziyaretiyle ilgili olarak şunları söyledi:
"Erdoğan'ın Pelikan Yalısı'ndaki fotoğrafı üzdü. Katar dönüşü meslektaşlarımın benimle ilgili okumadıkları bir kağıda imza attığında da üzülmüştüm. İnsanların kendi genel başkanlarına danışmadan, hiç tartışılmamış bir konuda, önüme bir yazı koyduklarında, -Türk devlet geleneğinin bir hususiyetidir, biz devlet geleneğimizi kaybediyoruz- çok ciddi bir muhasebe yapma ihtiyacı hissettim. Hayatın, dostluğun, siyasetin anlamı.
Bu anlamsızlık dünyasında olmamam gerektiği için bırakmam gerektiğini hissettim. Bu troll grubu değil, bu yüzden bıraktım. Daha sonra yanlış yaptığını söyleyen çok arkadaşımız oldu. Bu troll çetelerinin tavırları beni üzmez, bu ülkede Boğaziçi yalılarında oturup devleti dizayn etmeye çalışan çok oldu. Bugün onlar gider o yalılara başkaları oturur, onlar önemli değil. Kapatalım bu konuyu, zihnimi yoruyor.
UCUBE SİSTEM
Davutoğlu, “Sistem yürümüyor. Daha önceki sistem ucube bir parlamenter sistemdi; şimdiki sistem de ucube bir başkanlık sistemi” dedi. Davutoğlu, şöyle konuştu:
“7 Haziran’dan sonra anayasa değiştirilebilecek bir çoğunlukta değildik. Baktım ki bu sistem yürümüyor. Bu cumhurbaşkanımız haklı ben haklıyım sen haklısın meselesi değil. Bu sistem yürümüyor. Başkanlık sistemini de 258 ile o zaman MHP de başkanlığa karşı herkes de karşı. Sayın cumhurbaşkanımıza o zaman dedim tıkanıyoruz. Yetki ve sorumluluklarımızın açısından sıkıntılar var benim herhangi bir şeyde gözüm yok ama bu devletin kurumsallaşması lazım ve her bir makamın hak ettiği yeri alması lazım ve şöyle yapsak dedim koalisyon görüşmeleri başlamadan önce, hiçbir parti parlamenter sisteme itiraz etmiyor. Biz o liderlerle görüşürken pür parlamenter sistemi teklif etsek. Siz güç kullanmak istiyorsunuz seçilmiş cumhurbaşkanı olarak hakkınızdır; ama bir başbakanlık var oda görevinin gereğini yapmalı. Burada bir çatışma doğuyor. yani pür parlamenter sistem Almanya’daki gibi gerçek bir parlamenter sistem sembolik bir cumhurbaşkanı ve yetkilerin tamamen başbakanda toplandığı bir sistem. Türkiye bunu 50 60 arası kısmen ama sonraki dönemde hiç yaşamadı. Dolayısıyla bütün yetkiyi başbakanda toplayalım bunu chp mhp hdp itiraz etmez. Bunu bir ay gibi bir sürede anayasalaştıralım. Sonra biz kongremize gidelim ben sizden aldığım emaneti size emanet edeyim. Genel başkan olun seçime gidelim ve başbakan olarak allahın izniyle kazanırız ve seçime gitmek şartıyla diğer liderlerle görüşelim. Böylece hem siz tek başınıza bütün gücü elinize almış olursunuz. Ben de tekrar akademik hayata dönerim. Eğer ihtiyacınız varsa tekrar danışmanınız olurum. Benim makamlarda gözüm yok, diye teklifte bulundum.
Bunu yaparken düşüncem şuydu: Sistem yürümüyor. Daha önceki sistem ucube bir parlamenter sistemdi; şimdiki sistem de ucube bir başkanlık sistemi...
O zaman Sayın Cumhurbaşlkanımızla istişareler yaptık ve o bunu benimsemedi. Benimsemiş olsaydı biz parlamenter sisteme geçmiş olurduk ben de çekilmiş olurdum.1 Kasım gibi bir seçimle Cumhurbaşkanımız, istediği güce kavuşmuş olurdu.”