Son anket! İşte Babacan ve Davutoğlu'nun oy oranı

Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay, Ali Babacan’ın kuracağı partinin yüzde 8-9, Ahmet Davutoğlu’nun partisinin de yüzde 3 oranında oy potansiyelinde sahip olduğunu belirtti.

Son anket! İşte Babacan ve Davutoğlu'nun oy oranı

Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay, gündemdeki yeni parti tartışmalarını Artı Gerçek’ten Rıfat Doğan'a değerlendirdi.

Eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı partiler son günlerin en çok tartışılan konularından biri. Geçtiğimiz hafta partiden istifa ederek yoluna başka bir partide devam edeceğinin güçlü işaretlerini veren Davutoğlu ile aralık ayında partisini kurması beklenen Babacan’ın nasıl bir harekat planı izleyeceği siyasetin ana gündemlerinden birini oluşturuyor. Yakın zamanda kurulması beklenen bu iki partinin çözülme halinde olduğu belirtilen AKP’ye nasıl yansıyacağı da merak konusu. Partiden kopuşların olabileceği çok uzun süredir konuşuluyor.

Ekonomik krizin yanında parti içindeki Pelikancılar adı verilen grupla Adalet Bakanı Abdülhamit Gül arasındaki çatışmayla meşgul olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partideki dağılma/çözülmeye ne kadar müdahale edeceği de tartışılan diğer bir başlık. Kamuoyunun bugünlerde üzerinde durduğu konu ise olası bir erken seçim. Yerel seçimlerde muhalefet karşısında büyük bir yenilgi yaşayan AKP’nin, erken seçim için bir hamle yapı yapmayacağı tartışıla dursun şimdiden yeni partilerin oy oranları konuşulmaya başlandı.

Yeni partilerin olası erken seçimdeki oy oranlarına ilişkin “bugün, henüz adı geçen yeni partiler kurulmamışken yaptığımız anket çalışmalarında Babacan’ın %8-9lar civarı, Davutoğlu’nun da % 3 civarı bir oy alacağı görülüyor” ifadelerini kullanan Piar Araştırma şirketi Başkanı Kadir Atalay göre “Davutoğlu aldığı oyların neredeyse tümünü AK Parti’den alırken, Babacan ise 5 puan civarında bir oyu AK Parti tabanından alacak gibi görülüyor” değerlendirmesinde bulundu.

Piar Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı partilerin oy oranı, AKP’deki çözülmeyi Artı Gerçek’e değerlendirdi.

Atalay’ın Artı Gerçek’in sorularına verdiği yanıtlar şu şekilde:

‘ERDOĞAN ESKİ ARKADAŞLARI YERİNE PERİNÇEK’İ TERCİH ETTİ’

AKP'deki çözülmeyi tetikleyen temel şeyler neler oldu?

Burada temel unsur şüphesiz ki, kurucu değerlerden uzaklaşılmasıdır. Sayacağımız diğer sebepleri bu başlık altında değerlendirmemiz doğru olacaktır. Örneğin hem parti içerisinde hem de genel uygulamalarda adalet ve liyakatin bittiği inancı. Partinin kurucu kadroları, sonradan partiye katılanların çoğunu liyakatsiz, halktan uzak, kibirli ve çıkar odaklı görmekte. Bunu yaptıkları açıklamalardan anlayabiliyoruz.

Erdoğan’ın, partiye sonradan katılan bu gurupları himayesine alıp kendilerini dışlamalarını hazmedemediler. İttifak ortağı olan MHP’nin, AK Parti’nin önceki dönemlerini aşağılaması, Davutoğlu, Gül gibi isimlere lakap takarak her hafta basın toplantısında vurmasına ses çıkarmaması ise bu kadrolar için bardağı taşıran damla oldu.

Erdoğan eski arkadaşları yerine Bahçeli ve Perinçek’i tercih etti.

Bir de, parti ve devlet yönetiminde yer almayan bu gurup, AK Parti iktidarının hatalarına halen ortak görülüyor olmaktan bıktı. Yaşanan ayrılıklar, iktidarın yıpranmışlığından ve yanlış politikalarından kaynaklanan sorumluluğu da üzerlerinden atmalarını sağlayacaktır.

‘DAVUTOĞLU AKP’Yİ DÜZELTME EVRESİNDEN DEVİRME AŞAMASINA GEÇTİ’

Ahmet Davutoğlu’nun ayrılığı parti içinde çözülmeyi tetikleyen bir unsur oldu mu?

Elbette. Davutoğlu, eleştirilerinin ve partiyi düzeltme çabalarının sonuçsuz kaldığını görünce istifasını verdi. Bu istifanın ardından AK Parti’de hızlanan bir istifalar zincirinin başlamasının nedeni de, Davutoğlu’nun genel başkanlığı döneminde teşkilat yapısını etkin kullanması ve kendisine bağlı teşkilatlar oluşturmasıdır. Şimdi, AK Parti teşkilatları içerisinde Davutoğlu’na bağlı, ya da yaptığı eleştirileri haklı bulan kesimler istifalarını vererek çözülme sürecini destekliyor.

Kısacası, Davutoğlu için düzeltme evresi bitti, devirme evresi başlıyor.

Davutoğlu için devirme evresi başladıdan kastınız nedir tam olarak?

Her siyasi partinin gelecek vizyonunda iktidar olmak vardır. Eğer iktidar başarısız olursa, toplum başarı vadeden farklı bir partiyi iktidara taşır. Türkiye’de bu anlamda bir sıkışmışlık görüyoruz. Başkanlık sistemine geçiş ile ekonomik ve demokratik alanda sıçrama vadeden iktidar, toplumun beklentilerini karşılayamadı ve şikayetler artmaya başladı. Muhalefet partileri ise bu durumu lehlerine çevirebilmek için medyada yeterince görünür olamamaktan dolayı seçmene ulaşamıyorlar. Yani hem hükümet başkanlık sistemi için verdiği sözleri tutamadığından iktidarını korumakta zorlanıyor, hem de muhalefet, medyada söz alamadığı için iktidar olmakta zorlanıyor. Aslında yaşanan savrulmanın veya süreğen hale gelen krizlerin sebebi de bu. Siyaset alanı çıkış yolu bulamıyor.

Davutoğlu uzun süre AK Parti içerisinde siyaset yaptığından dolayı hem eksikliklerini hem de zayıf noktalarını iyi biliyor. Davutoğlu için siyasi rakip AK Parti ve Cumhur İttifakı’dır. Zira iktidar sahibi onlardır ve Davutoğlu bu iktidarın siyaset biçiminin ülkeye katkı sağlamadığı gibi zararlı olduğunu düşünüyor. Bu durumda Davutoğlu’nun öncelikli amacı iktidarı devirmek olacaktır çünkü ittifak yasası gereği % kaç oy alırsa alsın, içinde bulunacağı ittifakın iktidarı kazanması halinde Davutoğlu da kendisini ve seçmenini iktidar ortağı olarak temsil etme şansı bulacaktır.

Bunun için her siyasi parti kendisini seçmene överek anlatırken rakiplerini de yıpratma yoluna gider ki destek bulmakta zorlansın. Bu siyasette zaten süregelen, yıllardır izlediğimiz bir süreç olarak karşımızda duruyor. Bundan dolayı önümüzdeki dönemde Davutoğlu’nun sık sık iktidara karşı vurucu cümleler ile sert bir siyaset yaptığını gözlemleyeceğiz.

‘CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN SORUNLARIN ÇOĞUNDAN HABERDAR DEĞİL’

Çözülmenin yarattığı kan kaybı sonunda AKP kendini onarabilme kabiliyetine sahip mi?

Böyle bir kabiliyeti olduğunu AK Parti’nin 18 yıllık iktidarındaki uygulamalarından görebiliyoruz. Peki bunu yapabilir mi? derseniz, bugünkü uygulamalara bakarak çok zor olduğunu söyleyebilirim. Zira iktidarın, oy kayıplarını önlemek ya da kaybettiği oyları geri kazanabilmek için toplum ile uzlaşması gerekir. Bugün yürüttüğü politikalar itibariyle iktidar uzlaşmadan değil, kutuplaşmadan besleniyor.

Bu da, karşı bloktan oy almasını engelliyor. Çünkü muhalif blok partileri, uzun zamandır iktidar tarafından hem hakarete uğruyor, hem de çeşitli suçlamalar ile kriminalize edilmeye çalışılıyor. Bu siyaset yapısı, iktidarın kendi tabanını bir arada tutmaya yönelik olmakla, muhalif tabanı da muhalefette kenetleyerek, oy geçişkenliğini neredeyse sıfırlamakta. Bu durumda iktidarın kaybettiği seçmeni geri kazanması için ekonomik sıçrama yapması gerekir. Sanayi üretimi ve tarımsal üretim olmadan böyle bir kalkınma da pek mümkün görülmüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan eskisi kadar parti içi sorunlara neden müdahale edemiyor?

Normalde, devlette ya da parti içerisinde, olası sorunların çözülmesinde sorumluluk alabilecek, liyakat sahibi, işinin ehli kadrolar olması, birçok sorunun topluma yansımadan çözülmesine olanak sağlar. Liyakat sahibi kadroların önemi de burada ortaya çıkıyor.

Erdoğan ise hem devleti, hem de partiyi tek başına yönetmeye çalışıyor. Bu, tek bir kişinin kolaylıkla başa çıkabileceği bir durum değil. Ayrıca kulislerde, Cumhurbaşkanının etrafının aile ve yakın çevresi ile örüldüğü, var olan sorunların çoğundan haberdar olmadığı konuşuluyor. Bu da, “ülkeyi iyi yönetelim” motivasyonu yerine, “nasıl olursa olsun yönetelim” motivasyonu ile hareket edildiği algısı oluşturuyor.

‘PELİKAN=ALBAYRAK, ALBAYRAK=ERDOĞAN’

AKP içinde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile “Pelikancılar” olarak bilinen grup arasındaki çatışma partideki dağılmayı/çözülmeyi hızlandırır mı?

Hayır, bunun bir etkisi olmaz çünkü ne Abdülhamit Gül'ün ne de kendisine yakın olduğu söylenen Numan Kurtulmuş'un tabanda büyük bir etkisi yok. Kaldı ki AKP içindeki yaygın görüş, Pelikan=Albayrak, Albayrak = Erdoğan. Bu yapıdan rahatsız olduğu için ayrılacak olanlar zaten, en azından fikren ayrıldı.

‘OLASI BİR SEÇİMDE MUHALEFET ERDOĞAN KARŞISINDA BÜTÜN OLARAK OY KULLANACAK’

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu durumdan nasıl etkilenecek? Olası bir revizyon gelecekte görünüyor mu?

Revizyon olabilir ama sistem değişikliği olmaz. Revizyon ülkenin sorunlarına da AK Parti’deki erimeye de çare olmaz zaten. Çünkü asıl problem sistemin kendisi. Tüm kararları tepedeki tek adamın aldığı, güç ve algı ile yürütülen bir yönetim şekli Türkiye'nin kodlarına uymuyor.

Erken seçim olasılığı konusunda ne düşünüyorsunuz? AKP, yerel seçimlerde kaybettiği oyun ötesinde oy alabilir mi?

Erken seçim için iki şeyin başarılmış olması gerekli;

1-Ekonomi düzelmeli

2- Rakip ittifak bölünmeli

Bunların ikisi de başarılamadı, kısa vadede de başarılamayacak, çünkü ekonomi düzelse bile asla eskisi gibi olmayacak, örneğin elektrik, doğalgaz vs ucuzlamayacak. Karşı ittifakı yıkmak ise imkansız, çünkü karşı ittifak dünya görüşleri, siyasal okumaları ortak olduğu için bir araya gelmedi, iktidarı değiştirmek için bir araya geldi. Bu bir taban ittifakı ve tabanın tek motivasyonu Erdoğan'ı iktidardan indirmek. Erdoğan inmedikçe tabanın hedefi hep o olacak ve partilerden biri ayrılsa da seçmenleri yine Erdoğan karşısında bütün olarak oy kullanacak.

Olası bir seçimde Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı belirtilen partiler, AKP’den oy koparma potansiyeline sahip mi? Oy oranlarını nasıl görüyorsunuz?

Evet, elbette oy kopartacaklar. Davutoğlu şimdilik 2-3 puan taban desteğine sahip ve bunu artırabilir, bu oyun neredeyse tamamını AK Parti’den alıyor. Babacan 8-9 puan taban oyuna sahip ve bunun 4,5 puanını AK Parti’den alıyor. Zaten oylarının büyüklüğünden ziyade, Cumhur İttifakı’nı %50’nin altına düşürebilecekler mi düşüremeyecekler mi konusu daha önemli. Bunu başaracak potansiyelleri var.

‘DAVUTOĞLU AKP’DEN YÜZDE 3, BABACAN YÜZDE 5 OY ALABİLİR’

24 Haziran seçimlerine göre Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı'nın oy oranları yeni kurulacak partileri de hesaba katacak olursak sizce nasıl şekillenir?

Bugün, henüz adı geçen yeni partiler kurulmamışken yaptığımız anket çalışmalarında Babacan’ın %8-9lar civarı, Davutoğlu’nun da % 3 civarı bir oy alacağı görülüyor. Davutoğlu aldığı oyların neredeyse tümünü AK Parti’den alırken, Babacan ise 5 puan civarında bir oyu AK Parti tabanından alacak gibi görülüyor. Bu oy geçişleri ile iktidarın sürdürülebilirliği bugün için mümkün görülmüyor.

Bu durumda iktidar, bu kayıplar için önlem alacak ve özellikle HDP’nin karşı blokta olmasını kullanarak, toplu olarak muhalefeti HDP ve PKK ile iş birliğiyle suçlayacaktır. Yani bu siyaset gereği iktidar, daha fazla milliyetçilik pompalayacak ve muhalefeti zayıflatma politikasını da bunun üzerine kurgulayacaktır.

Halka milliyetçilik pompalayarak siyasi duruş belirleme konusunda Erdoğan’ın önünde zaten başarılı bir örnek var; Devlet Bahçeli. Bu durumda Erdoğan’ın, kendisini bu kitleye daha kolay anlatabilmesi için yapacağı tek şey Devlet Bahçeli’ye benzemek olacaktır ki, Erdoğan da zaten bunu yapıyor.

'İYİ PARTİ, YENİ PARTİLERLE SAĞ İTTİFAK YAPAR’

Muhalefet partileri olası bir erken seçime ne kadar hazır?

Muhalefet partilerinden çok iktidar olası bir seçime ne kadar hazır ona bakmak lazım çünkü muhalefette motivasyon iktidarı devirmek, bu yüzden de yekpare hazır durumda, ama iktidar çok sancılı bir süreç geçiriyor ve elde olanı koruma çabasında. Muhalefet seçime hiç olmadığı kadar hazır, çünkü artık yerelde de çok güçlü. Muhalefette asıl soru şu olmalı, kim kiminle ittifak yapar? Bence İYİ Parti, yeni partilerle sağ ittifak yapar, CHP tek başına HDP tek başına seçime katılmalı. Bu sayede muhalif sağ, CHP ya da HDP ile organik bir bağ kurmadan iktidardan gelecek olan algı operasyonlarına karşı da en baştan savunma yapmış olur.

Etiketler
Ahmet Davutoğlu Ali Babacan