Erdoğan’ın kırmızı çizgisi nasıl geçildi?

Cumhuriyet yazarı gazeteci Barış Terkoğlu, Suriye'deki son gelişmeleri değerlendirdi.

Erdoğan’ın kırmızı çizgisi nasıl geçildi?

Barış Terkoğlu bugünkü yazısında, "Aslında bugünlerin gelişi yıllar önceden belliymiş." dedi.

"14 Mart 2015’te Öcalan’ın konuşmasından “Erdoğan’ın kırmızı çizgisi”nin geçilmeye başladığını anlıyoruz" Terkoğlu'nun yazısı şöyle:

Perşembenin gelişi hep çarşambadan belli olur mu? Bir tepeden akan nehre bakarken varacağı denizi ölçebiliyorsanız, evet. Öngörmek doğaüstü bir mesele değil, akıl faaliyetidir.


Geçen hafta bu köşede okudunuz. Türkiye’nin savaştığı SDG’nin İmralı’da, hem de devlet görevlilerinin yanı başında kurulduğunu anlatmıştım. Abdullah Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmelerin tutanakları her şeyi açıkça gösteriyordu. Projeyi, yol haritasını, hatta örgütün adını bile koyan Öcalan’dan başkası değildi. Tanık olan devlet bürokrasisinin de buna itirazı yokmuş gibi görünüyordu.


Yazıdan sonra ben dahil herkesin merak ettiği bir soru vardı: Türkiye’yi yönetenler, İmralı’nın penceresinden destekliyor göründükleri SDG ile ne oldu da karşı karşıya geldi? İmralı tutanaklarında somut bir yanıt aradım. Aslında bugünlerin gelişi yıllar önceden belliymiş.

Öcalan’dan Erdoğan’a: Türk işi kabadayı
Şöyle bir özet yapılabilir.


Hükümet, PKK’nin Suriye kolu olduğunu bal gibi bildiği PYD’yi, 2015 ortasına kadar meşru kabul ediyor. PYD’nin Kürtlerin yoğun olduğu yerel alanlarda hâkimiyeti ele almasına da itiraz etmiyor. Ancak ayrışma noktaları da o günlerde başlıyor. Hükümet, PYD’nin kendi başına bir güç olmasını istemiyor. ÖSO ile birlikte muhalefet yapmasını ve ana ekseninin “Esad karşıtlığı” olmasını istiyor. Öte yandan yerelde kurulan otonom yapıların federasyona doğru gitmesine de itiraz ediyor. PYD’nin bir süre sonra IŞİD’le mücadelenin ana odağı olması, otonom alanı büyüterek federasyona doğru yönelmesi ipleri koparıyor.
İmralı notları arasında Erdoğan’ın nerede durduğunu anlamamızı sağlayan çok ilginç bir diyalog var.


Tarih: 9 Kasım 2013.
Kandil, İmralı, hükümet ve MİT arasında mekik dokuyan HDP’li vekiller, Öcalan’a görüşmeleri aktarıyor. Görüştükleri kişilerden biri de o dönem Başbakan olan Erdoğan. Öcalan ile dolaylı diyalog kuran Erdoğan’ın, Kandil’e kızgınlığını ve “kırmızı çizgisi”nin ne olduğunu Sırrı Süreyya Önder ile Öcalan’ın şu görüşmesinden anlıyoruz:
“Önder: Ben Başbaka’na dedim ki, bunun dışında heyette yer almayı güçleştiren bir başka olgu daha var ve bu aslında yaşadığımız tıkanmanın da sebebi. O da hükümetin isteksiz ve çok tutumlu davranması. Biz şimdiye kadar halka ‘Gözlerimize bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız’dan başka somut bir şey sunamadık. Şimdi ben heyete girersem Kandil’e de gideceğim. Siz süreç hakkında ne düşünüyorsunuz, neleri yapmayı planlıyorsunuz’, diye sordum. O da bana ‘Cemil’e (Bayık’ı kastediyor- BT) söyle, bana meydan okuyup durmasın’ dedi.
Öcalan: (Gülerek) Türk işi kabadayılık! Cemil’i ben uyaracağım, Başbakan’ı da siz uyarın. Bu işler bu üslupla olmaz.


Önder: Başbakan devam etti. ‘Bana ne yapacağımı soruyorsun, söyleyeyim. Her şeyi yapacağım. Bir zamanı var ve bu konuda Apo ile de anlaşmışım. Tek bir kırmızı çizgim var, o da Suriye’dir. Orada Kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğim’ dedi.


Öcalan: (Sinirlenerek) Sen de ona söyle: Biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızı çizgimizdir!”
Erdoğan’ın 6 yıl önce bugünlerde HDP’yi “PKK federasyonu”na izin vermeyeceği konusunda net olarak uyardığı anlaşılıyor. Kandil’den rahatsız olan Erdoğan, “Apo ile anlaşmışım” diyerek nerede durduğunu gösteriyor.

İpler nasıl koptu?


Öcalan, görüşmenin devamında odada bulunan devlet görevlisine dönerek Erdoğan’ı örtülü bir dille tehdit ediyor:


“Burada devlet büyük Türk gururunu oynamasın (Bunu söylerken yüzünde ironik bir gülümseme vardı). Yoksa Menderes gibi, Özal gibi götürürler. Çok sayıda generali var, generallerine güvenmesin. Onların yarısı zaten ABD ile temasta. Darbeyi, komployu önlemek için ABD’yi sürece davet etmek lazım. Suriye’yi kırmızı çizgi yapacağına Barzani’yi kırmızı çizgi yapmalıdır. Mursi ucuz kurtardı. Erdoğan 11 yıldır iktidarda ise bunda bizim de katkımız var. Erdoğan on bir yıldır üstüne yatıyor.”


Daha erken, 17 Ağustos 2013 tarihli görüşme, Türkiye’nin PYD ile ayrılığının bir başka tarafını gösteriyor. PYD lideri Salih Müslim’in devlet tarafından ağırlandığı buluşma, Selahattin Demirtaş tarafından Öcalan’a şöyle anlatılıyor:


“Türkiye PYD’nin Suriye muhalefetiyle birlikte hareket etmesini istiyor. Muhalefetin bayrağını kullanmasını istemişler, üçüncü çizgiyi sonlandırmak istiyorlar. Buna karşılık da sınır kapıları açılacak, Türkiye de oradaki yapıyla ilişki geliştirecek. İleride muhalefetle birlikte çözüm olunca Türkiye itiraz etmeyecek.”
Öcalan, defalarca Türkiye’ye vaatlerde bulunuyor. PYD’nin ele geçirdiği özerk alanlar sözde Suriye’ye özde Türkiye’ye bağlı olacak. Sınır açılacak ve Türkiye için Kuzey Irak’taki gibi bir yatırım alanı oluşacak.
Ancak 14 Mart 2015’te Öcalan’ın konuşmasından “Erdoğan’ın kırmızı çizgisi”nin geçilmeye başladığını anlıyoruz:


“Ben yeni cephenin ismini Suriye Demokratik Federasyonu koyuyorum. Dikkat ederseniz içinde devlet de geçmiyor. Yani federal Kürdistan devleti gibi bir şey değil bu. Esad’ı durduracak olan Suriye Demokratik Federasyonudur.”


PKK-PYD, Amerika destekli federasyona doğru giderken Türkiye buna itiraz etti. Sonuçta masa dağıldı, çözüm süreci bitti, bir zamanlar Ankara’da ağırlanan PYD de düşman oldu.


Sizce de perşembenin gelişi pazartesiden belli değil miymiş?

Etiketler
Barış Terkoğlu Suriye