Gürsel Tekin'den CHP'ye: Bunu kaybedersek, ayakta durmakta zorlanırız

CHP İstanbul İl Başkanlığından Genel Merkez’de Genel Sekreterliğe kadar birçok kademede görev üstlenen İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Türkiye siyaseti ve partisinin kongre sürecine ilişkin görüşlerini aktardı.

Gürsel Tekin'den CHP'ye: Bunu kaybedersek, ayakta durmakta zorlanırız

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Türkiye siyaseti ve partisinin kongre sürecine ilişkin görüşlerini aktardı.

Yenisoluk.com'a konuşan Tekin, “Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsak, son yerel seçimlerde CHP’ye emanet olarak gelen oyların kalıcılığı için yeni bir politik süreç başlatılmalıdır.” dedi.

İşte o röportaj:

CHP’nin 31 Mart 2019 seçimlerinde aldığı sonuç bir başarı mıdır, siyasetimizin bugünkü tarifi nedir?

Siyaset, sonuçlarla ilgili değerlendirilmesi gereken bir alandır. 2019 yerel seçim sonuçlarına baktığımızda, Cumhuriyet Halk Partisi elbette başarılı bir sonuç elde etmiştir. Ama şu andaki siyasal konjonktür ve adına ‘başkanlık’ denilen, sürdürülebilirliği sıkıntılı olan bu yeni sistem, doğal olarak siyasetin bütün şeklini değiştirdi. Siyaset, kendisini 50+1 üzerine konumlandırmak zorunda kaldı. Sistemin zorlaması sonucu iki aks oluştu. Birisi CHP-İYİ PARTİ- SP’nin oluşturduğu Millet İttifakı ve dışarıdan gelen HDP desteği, diğeri de AKP ve MHP’nin birlikte sürdürmeye çalıştığı Cumhur İttifakı… Bu sistemi, ‘Türkiye’ye hiçbir yarar sağlamayan koalisyonlar dönemini bitiriyoruz’ gerekçesiyle ülke gündemine getirdiler. Asıl bu sistem kendi içinde bir koalisyondur. Kaldı ki; koalisyon ‘öcü’ gibi tarif edilecek bir yan yana gelme şekli değildir. Dünyanın birçok ülkesinde koalisyonların son derece başarılı olduğunu da görüyoruz. Örneğin; hem iktisadi hem de siyasi olarak başarılı bir süreç götüren ve üç dönemdir koalisyonla yönetilen bir Almanya modeli var. Batıdaki birçok ülke koalisyonla yönetiliyor. Geçmiş dönemdeki koalisyonların başarısızlığı, farklı siyasi partilerin bir araya gelmesinden kaynaklı değildir. Türkiye’deki sorun, sistem sorunudur.

“CHP, EMANET OYLARI KALICI HALE GETİRMEZ İSE HAYAL KIRIKLIĞI YAŞANIR!”

İttifak ve tepki oyları geri giderse ne olur?

Yerel ve genel seçim iklimi çok değişti. Öncelikle, yerel seçimlerde bize emanet oy veren bütün siyasi parti seçmenlerimize çok teşekkür ediyoruz. Özellikle İstanbul, Ankara, Adana, Mersin başta olmak üzere birçok ildeki başarımız bu desteğin sonucudur, inkar edemeyiz. Başta sayın Genel Başkanımız olmak üzere parti yöneticilerimizin, bu emanet oyları kalıcı hale getirmek için yeni bir politik süreç başlatacaklarını umut ediyorum. Aksi takdirde, önümüzdeki seçim sonuçları üzücü olabilir. İstanbul’da elde ettiğimiz yüzde 54’lük oy oranımız aşağı düşerse, hayal kırıklığı yaratır.

“EKREM BEY, TÜRKİYE SİYASETİNE KAYITSIZ KALMAYACAK ORANDA OY ÇOKLUĞUYLA SEÇİLDİ. ZAMANLA İSTANBUL’UN BÜTÜN SORUNLARINI ÇÖZECEKTİR.”

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun belediyecilik faaliyetlerinden çok, genel siyasete ağırlık verdiği söyleniyor…

Muhtarından Cumhurbaşkanına kadar siyasiler seçimle göreve gelirler. Bir Milletvekilinin genel siyaset hakkında söyleyecekleri varsa, bu kadar büyük bir oy oranıyla seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının genel siyaset karşısında kayıtsız kalmasını bekleyemezsiniz. Atanmış bir devlet memurunun siyasetçiden daha çok konuştuğu bir ülkede seçilmiş bir kişinin konuşması kadar doğal bir şey yoktur. Türkiye siyasetine kayıtsız kalmayacak ama, kentine karşı sorumluluklarını da yerine getirecek. Yeni arkadaşlarımızın İstanbul’da ciddi çabaları var. İstanbul’da 25 yıldır birikmiş sorunlar var. Arkadaşlarımız mega kentimizi altyapı, trafik, ulaşım, imar, tapu ve en can alıcı sorun olan deprem meselesi çözülmemiş bir şekilde devraldılar. Zamanla bunların üstesinden geleceklerine inanıyorum.

“CHP’NİN GELENEK VE KURALLARINDAN HIZLA UZAKLAŞTIĞINI GÖRMEK, ACI VERİYOR.”

CHP’de yeni bir kongre sürecine start verildi. Demokratik bir başlangıç yapılıyor denebilir mi, tek adaylı kongre önerisi tutar mı; nasıl bir sonuç elde edilir?

Bir partili olarak CHP’nin bilinen iki temel direğine inanırım; gelenek ve kural. Ama bana acı veren, CHP’nin hızla gelenek ve kurallarından uzaklaştığını görmektir. Türkiye’de 400 civarında siyasi parti kuruldu. Ama 100 yıldır ayakta duran ve asırlarca hayatını sürdürecek olan bir tek parti var; o da Cumhuriyet Halk Partisi’dir. 68 yıl iktidar olmayacak ama, varlığını kurulduğu günün direnç ve heyecanıyla sürdürecek… Bunun dünyada bir başka örneği yoktur. Kuruluşundan itibaren doğru bir program, politika, geleneğine bağlılık, oturmuş kuralları ile varlığını sürdürmüştür. Partimizde 15 yıl tüzük gündeme gelmemişken, şimdi sürekli tüzüğü tartışıyoruz. Çünkü gelenekler oturduğu için kimse tüzüğe bakmıyordu. Bir İl-ilçe başkanı ne yapacağını, görevinin ne olduğunu bilirdi. Parti yöneticilerimizin, milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın arkasında olduğu görülmemişti. Elbette belediye başkanları da arkadaşlarımızdır ama bir Ahmet İsvan, Aytekin Kotil geleneği, Ali Topuz il başkanlığı var. Bütün bu arkadaşlar oturmuş bir gelenek üzerine siyaset yaptılar. Bugün mahalleyi ikiye bölüyoruz. Sayın Genel Başkanım ve MYK Üyelerine, ‘Tüzük ihtiyacımız varsa, kardeşlik hukukunu oluşturan yeni bir tüzük yapalım’ dedim. Kardeşler arasında bu kadar husumet, sorun yaşanmamalı. Maalesef 81 ilimizin tamamında aynı sorunlarla karşı karşıyayız. Bir ilimizi ziyaret ettiğimde sokağın ilgisini gördüm. Sonra sohbet için parti binamıza gittiğimde, içerde bulunan 30 kişinin birbirine girdiğine tanık oldum. İşte bu; bölen bu sistemden kaynaklanıyor. Neymiş efendim, AKP’nin 10 milyon üyesi varmış, bizim de olsun. Olsun da, böyle olmaz! Daha önce de ANAP’ın milyonlarca üyesi vardı. Nerede şimdi? Herkes Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olabilir ancak, seçme hakkı olacak insanların belli kurallara tabi tutulması gerekir. Önce, aidatını ödeyecek. Altı üstü ayda 1 lira. Aidiyet duygusunu yılda 12 lira ile görebiliriz. Yılda en az üç kez partimizin etkinliklerine katılacak. Eşinden dostundan gelen mesajlara anında yanıt verebiliyorsa, SMS yoluyla aldığı davetlere katılamadığında bunu gönderen yere bildirecek. Bu temel kurallar, mahalledeki çatışmaları önler. Çünkü bu durumda bütün üyelerimiz partiye sahip çıkmış olur.

“CHP’YE EMEK VERENLERİ YOK SAYARSANIZ, BU PARTİYİ AYAKTA TUTAMAZSINIZ.”

Tek aday önerisine gelince; Gürsel Tekin’in nasıl ‘tek aday’ olduğuna bakacaklar. İstanbul’da bütün ilçe başkanlarıma şunu söyledim: Geçmiş dönemde çatışmalar yaşanmış, farklı listelerde yer almış olabilirsiniz. Ama başarı benim değil bizim ve partimizin olacak.

‘Efendim, bilmem kimi aday yaparsanız oy vermem’ diyenler her dönem çıkar. Varsın oy vermesin, o kişi liyakat sahibiyse, aday yapılmalıdır. Bu parti kapris ve egolarla yönetilemez! Diyalog ve saygı ön plana çıkınca, İstanbul’da ilk kez bütün ilçelerin uzlaşma sağlaması ile seçime girdik. Ve tarihimizde ilk kez, muhalefet olan geçmiş dönem 6 il başkanımızı listeme aldım. Muhalefette iken iktidar mücadelesi veren CHP’ye emek veren insanları yok sayarsanız, bu partiyi ayakta tutamazsınız. Ben şu an yaşanacak olan erozyonu görüyor ve üzülüyorum.

“BİR GENEL BAŞKANA, BİR İL BAŞKANINA BÖYLE Mİ SAHİP ÇIKILIR?”

Bu ne demek ya; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı saldırıya uğradığında aynı anda bir milyon partili sokaklara çıkmadıysak, kendimizi yeniden gözden geçireceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin İl Başkanı sadece siyasi düşüncelerinden dolayı birilerinin talimatıyla yargılanıyorsa ve adliyenin önüne 500 bin kişi toplanmıyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir. İşte bu sorunlar, mahalleden başlayıp buraya kadar geliyor. ‘Sizden bizden’ olmaya başlıyor.

“DAHA MAHALLE SEÇİMLERİ BAŞLAMADAN BİR TARİF GÖSTERİLİRSE, PARTİ BÜYÜK ZARAR GÖRÜR. CHP’NİN GELENEĞİNDE DAYATMALARA BOYUN EĞMEK YOKTUR!”

Hiçbir şey dikkate alınmıyorsa bile CHP’nin gelenek ve kurallarından ödün vermeyen çınarlar; Altan Öymen, Hikmet Çetin, Ali Topuz, rahmetle anıyorum, Orhan Birgit’e bakılmalı. Orhan Birgit kongre salonundan içeri girerken ön sıralarda oturan CHP’lilerin saygı dışı davranışları, benim içimi acıtmıştır. CHP bu değildir. Partimizin geçmişi irdelendiğinde, Genel Merkez yöneticilerimiz hiçbir sorunla karşı karşıya kalmaz. Genel Merkez yöneticilerimizin tek aday formülü peşinden koşmalarına gerek kalmaz. Bu taban bu örgüt, kendi içinden yönetici çıkaracak kapasite ve yeteneğe sahiptir. Bu iş dayatma ile sonuç almaz. İl Başkan Yardımcılığım sürecinde bazı muhalifler dışlandığında istifa ettim ve 32 ilçenin 29’unu dönemin mevcut il başkanı kazandı. Arkadaşlarımızla sadece 3 ilçe kazandık. O 3 ilçe ile, İstanbul İl’i aldık. CHP dayatmalara boyun eğen bir geleneğe sahip değildir. İstanbul, Ankara, İzmir gibi sembolik illerde elbette Genel Başkanın tarifi çok önemlidir. Ama daha mahalle seçimleri başlamadan bir tarif gösterilirse, parti çok büyük zarar görür.

“EN ÖNEMLİ MİSYONUMUZ OLAN DÜRÜSTLÜĞÜ KAYBEDERSEK, KORKARIM PARTİ AYAKTA DURMAKTA ZORLANACAKTIR.”

Şimdiye kadar çizdiğimiz çerçeveden bakarsak, büyük kurultayda parti yönetiminde köklü değişiklik beklenebilir mi?

Bütün kurultaylarda değişim olabilir. Ama değişimi insanla tarif edemezsiniz. Esas olan mentalite değişimidir. Şahıs değişiminden çok zihniyet değişimine odaklanmamız gerekir.

Sayın Genel Başkanımızla İstanbul’da başlattığımız değişim rüzgarına bakın. Bu iş ‘o gitsin bu gelsin’ demekle olmaz, böyle olur. Şu çok önemlidir ki: Sevsin sevmesin, oy versin vermesin; herkesin ortak kanaati, CHP’nin dürüstlük misyonuna sahip bir parti olduğudur. Dürüstlük misyonumuza bir toz zerresi dahi düşmemesi gerekir. Bu alandaki sıkıntılar yok edilmelidir. Şeffaf ve hesap verebilir olacaksın. Akraba ilişkileri, ticari ilişkilerini başka partiler kaldırabilir ama, CHP bunu asla kaldıramaz. CHP’nin ne olduğunu görmek isteyenler, bütün liderlerine baksınlar. Mustafa Kemal Atatürk! Devrimlerle yeni bir Türkiye Cumhuriyeti yaratmış. Hiçbir şekilde ailesinin, yakınlarının servetiyle geliriyle meşgul olmamıştır. İş Bankasını kendi öz varlığı ile kurdu. Halkımıza adadı. Sayın İsmet İnönü’nün yaşam biçimine bakın. Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Hikmet Çatin, Altan Öymen, Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu… Bakın yaşam biçimlerine, hiçbirinde haram göremezsiniz. O halde, kendinizi ona göre konumlandırmak zorundasınız. Bu parti tezat işleri kabul etmez!

“BELEDİYE BAŞKANI ARKADAŞLARIMIZ KAMU GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRSİNLER YETER. ÖRGÜTÜ YÖNETMEYE KALKIŞMASINLAR.”

Seçilen belediye başkanı kardeşlerime sesleniyorum: Başka partilerin kötü alışkanlıkları bize model olamaz. Hepinizin başarısı için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz. Ama… Örgütünüzü zabıtanızı yönetir gibi yönetmeye kalkarsanız hem kendinize hem partinize hem de yönettiğiniz şehrinize zarar verirsiniz. Sizlerin kamu görevi; en iyi şekilde belediyenizi yönetmektir. Bırakın örgüt kendi mecrasında yürüsün.

“ÖDEDİĞİMİZ VERGİLERİN HESABINI SORAMIYORSAK, ÜLKEMİZDE DEMOKRASİDEN SÖZ EDEMEYİZ.”

Vatandaş olarak görevlerimizi yerine getiriyor muyuz, demokrasiye sahip çıkıyor muyuz?

Dünyada demokrasinin tanımı değişti: Seçmen olarak ödediğiniz vergilerin hesabını sorabiliyorsanız, ülkenizde demokrasi vardır. Ödenen vergilerin hesabını soramıyorsanız, kimsenin birbirini kandırmasına gerek yok; ülkenizde demokrasi yoktur. Demokrasi, dünyanın her tarafında yapıldığı gibi seçimlerde sandık koymak değildir. Bilindiği gibi; Irak’ta, Suriye’de, dünyanın her yerinde seçimler oluyor. Sandık, seçim sonucu elde etmek için başvurulan bir araçtır. Sandıkla demokrasiyi birbirine karıştırmamak gerekir.

“EN SİNSİ AFET OLAN DEPREM İÇİN TOPLANAN TRİLYONLARIN HESABINI SORMAK SADECE BENİM İŞİM Mİ, AİLESİYLE, ÇOCUKLARIYLA İSTANBUL’DA YAŞAYAN AKP MİLLETVEKİLİ NEDEN SES ÇIKARMIYOR? FELAKET PARTİLİ FARKI GÖZETMEZ!”

1999 yılında büyük bir felaket yaşadık. Büyük can kaybı ve ekonomik maliyet yaşatan deprem Türkiye’nin en büyük sanayi-teknoloji yatırım merkezleri İzmit, Bursa ve İstanbul’da büyük tahribatlar yaratırken, diğer şehirlerimizi de etkiledi. İlk kez depremin ciddiyetini kavradığımız için, çok önceleri atılması gereken adım dönemin hükümeti tarafından atıldı ve fay hatlarını tespit edebilmek amaçlı Ulusal Deprem Konseyi oluşturuldu. Yapı stoklarının hızlı bir şekilde yenilenebilmesi için yeni bir vergi getirildi ve bütün vatandaşlarımız vergiye bağlandı. Başta İstanbul olmak üzere bütün illerimizde ‘Afet Toplanma Alanı’ ve acil yapı stoklarının yenilenebilmesi için kullanılacak arsalar belirlendi. Şimdi; parti ayırmaksızın soruyorum: Ulusal Deprem Konseyi ne oldu? Deprem Vergisi adı altında toplanan trilyonlar ne oldu? Afet Toplanma Alanları ve acil yapı stoklarının yenilenebilmesi için ayrılan arsalar nerede? Bir başka soruyu da kendime soruyorum. Deprem meselesi sadece Gürsel Tekin’in sorunu mu, bu soruyu İstanbul’da yaşayan AKP’li bir milletvekili neden sormaz; halbuki o da burada eşiyle çocuğuyla oturuyor. Bir gün bir depremle karşı karşıya kaldığımızda, felaket kimseyi partilere göre ayırmayacak. Bu soruları kime soracağız. Ülkemizde demokrasi, adalet uygulayan hukuk sistemi olsaydı, bunların hesabı sorulurdu.

“DEPREM KONUSUNDA YAPILDIĞI SÖYLENEN HARCAMALARIN NEREYE VE KİME GİTTİĞİNİN AÇIKLANMAMASI, TAM BİR KARANLIK VE REZİLLİKTİR!”

Çevre Bakanlığının ‘yapı stoklarını inceliyoruz’ diye bir açıklaması oldu. Lafa bakın; İstanbullu ile şaka yapar gibi adeta alay ediyorlar. 20 yıllık süreçte trilyonlarca para harcadılar, İstanbul’un sözde tomografisini çektiler, hangi binaların sağlıklı, güçlendirilebilir ya da yıkılabilir olduğuna dair ellerinde veri olduğunu söylediler. Hani nerede bu sonuçlar, trilyonların kimin cebine gittiğini bir milletvekili olarak kime soracağım? Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne soru önergesi verdik, cevabının ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Bu harcamaların nerelere kimlere gittiği kamuoyuna açıklanmadığı sürece, her tarafı karanlık ve rezilliktir. Kısacası, bu sorunlu sistemin sürdürülebilir olmadığını, parti farkı gözetmeksizin hepimizin bilmesi gerekir.

Etiketler
Gürsel Tekin Kongre Milletvekili Türkiye