Tacettin Bayır: Halka gelince para yok ancak itibara para çok
CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Kesin Hesap Kanunu Tasarısı Görüşmelerinde konuştu.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Kesin Hesap Kanunu Tasarısı Görüşmelerinde konuşan CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, 2020 yılına girerken hükümetin; bütçeden, saraylara fazlasıyla para ayırdığını belirterek, ‘’Kışlık saraya, yazlık saraya, uçan saraya, yüzen saraya çok para ayrılmış. Ancak gelin görün ki; asgari ücretli, emekli, emekçi, çiftçi, EYT’li görmezden gelinmiştir. Burada halk niçin yoktur? Çünkü para halka ayrılmamıştır ama itibara çok para ayrılmıştır’’ dedi.
Türkiye'nin Ulusal Bir Enerji Politikası Var Mıdır?
Bütçe görüşmelerinde konuşan Bayır, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını ve kamu yararını gözeten bir enerji politikası olduğunu söylemenin mümkün olmadığını belirterek, ‘’Gerek yıllardan beri uygulanan ve gerekse uygulanmakta olan ve enerji sektörünü sadece bir rant alanı olarak gören mevcut ‘politika’; kamu kurumlarının ‘özelleştirme’ adı altında adeta talan edildiği, tüketicinin enerjiye çok yüksek bedelle erişebildiği, sıklıkla kesintilerin yaşandığı ve enerji alanında büyük oranda dışa bağımlı bir enerji sektörü yaratmıştır. Bu politikanın, ulusal çıkarlarımız ve kamu yararı doğrultusunda işlev görmediği açıktır ve kökten değiştirilmesi gerekmektedir.
Üretime dayanmayan, hormonlu ekonomik büyümenin yan etkileri hızla kendini gösteriyor. İğneden ipliğe yapılan zamların ardı arkasının kesilmemesi, işsizliğin önlenmemesi ve cari açığın tırmanması ve Türk Lirasındaki soluksuz değer kaybının sürmesiyle birçok sektörde tablo daha karanlık bir hal aldı. Türkiye ekonomisindeki daralma ve istihdam kaybı her geçen gün artmaya devam etmektedir.
İşsizlik ve yoksulluk kıskacında kıvranan vatandaşlarımız, geçimini sürdürebilmek için, iş gücüne katılmak isteseler de ne yazık ki istihdam hakkından yararlanamıyorlar. Türkiye Ekonomisindeki daralmanın istihdama çok yönlü etkisi ve ağır tahribatı olduğu açıktır’’ dedi.
Uçan Sarayımızdan Sonra Şimdi de Yüzen Sarayımız Oldu
AKP iktidarı döneminde; ekonomik büyümedeki baş aktörün, inşaat sektörü olduğunun altını çizen Bayır,’’ İnşaat sektörü, iktidarın kendi sermaye sınıfını yaratma ihtiyacını karşılayabilecek en uygun sektördü. İnanılmaz büyüklükteki ihaleler; o güne dek apartman müteahhitliğinden öte iş yapmamış yandaşlara dağıtıldı. Yol ve köprü yapmayı bir övünç kaynağı olarak gören, yolları yaparken de yazık ki, verimli tarım arazilerini, zeytinlikleri ezip geçti.
Hızlı trenin lafı dolaşıp durdu, arada trenler devrildi ama demiryollarında hatırı sayılır tek bir adım hayata geçirilemedi. Küçülen Türkiye ekonomisi, krizin etkilerinin çok daha şiddetli hissedilmesine yol açıyor, faturayı ise yine emekçiler ödüyor. Hal böyleyken, bir tarafta vatandaş üç kuruşla geçinmeye çalışırken, Emekliliği hak ettiği halde, ‘ekonomi kaldırmaz’ denilerek, emekliliği gasp ediliyor. Diğer tarafta saraylarda, yazlıklarda, lüks makam araçlarıyla israf yapılıyor. Uçan Sarayımızdan sonra, şimdi yüzen sarayımız da oldu. Günahtır, yazıktır!’’ dedi.
Gerçek Türkiye Ekonomisi Çöküşün Eşiğinde
İstihdam yaratmadığı halde büyüdüğünü iddia eden, maliyet enflasyonunu dindirmediği halde cari açığı düşürmekle övünen bir ekonomi yönetiminin, sanayide bahar rakamlarını açıkladığını belirten Bayır, ‘’Oysa yaşatılanlar bir karakıştır. Durgunluk nedeniyle, üretimin azalmasından kaynaklı hammadde ithalatı düşmekte ve alışveriş azalmaktadır, üretim dip noktada olduğu için ithalat rakamlarımız düşmektedir, ama iktidar sahipleri bu durgunluğu ‘Cari açığı düşürdük’ yalanıyla açıklamaya kalkmaktadır.
İnşaat üzerinden büyüme efsanesi yaratanlar, daralma ve istihdam kaybına da neden olmuştur. Bina inşaatı sektöründe 1 yılda 39 bin işyeri kapanmıştır. 89 farklı sektörde toplam en az 363 bin kayıtlı istihdam kaybı yaşanmış. Bina inşaatı yapan her 3 firmadan biri kapanmıştır. AKP hükümeti 17 yıldır, üretim tabanını güçlendirerek ekonomiyi büyütmek yerine, sıcak parayla ekonomiyi şişirme stratejisini tercih etti.
Dışarıdan alınan borçlar da Türkiye’nin ihracat potansiyelini artıracak sektörlere değil betona gitti. Bunun sonucunda: Dışarıya aşırıya borçlandık. Ekonomi dolar kolik hale geldi. Türkiye küresel piyasalarda yarışma gücünü kaybetti. Bütçe disiplini bozuldu. Türkiye, ‘kırılgan ekonomiler dünya liginde’ ilk beşten düşmez oldu. Türkiye ekonomisi her türlü dış etkiye karşı korumasız kaldı. Krizi çözecek acil ve orta vadeli (hukuk devletini güçlendirmeye, mali disiplini sağlamaya, aşırı borçlu özel sektörü rahatlatmaya yönelik) tedbirler içeren somut ve güvenilir bir program hala ortada yok.
Diğer taraftan; İhracatın atardamarı ve üretimin merkezi olan KOBİ’lerin sayısı 1 yılda 30 bin azalmış, 1 milyon 827 bin adede düşmüş, KOBİ’lerdeki sigortalı çalışan sayısı 464 bin kişi azalmıştır. Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli ve İstanbul, KOBİ’lerde en çok kan kaybı yaşayan illerimizdir. 73 ilimizde çiftçi sayısı son 1 yılda düşmüş, 78 bin kayıtlı çiftçi toprağa küsmüştür.
Bütçede Halk Yine Unutuldu
Konuşmasının sonunda, itibara paranın ayrıldığını ancak halkın yine unutulduğunun altını çizen Bayır,’’Kışlık saraylarda oturanların 2020 yılına girerken; Yazlık saraya var. Uçan saraya var. Yüzen saraya var. Bunlara para çok ama gel gör ki; Asgari ücretliye yok. Emekliye yok. Emekçiye yok. Çiftçiye yok. EYT'liye yok. Neden yok? Çünkü Para yok... Ama itibara para çok’’ diyerek sözlerini bitirdi.