Dilipak'tan şaşırtan yorum: İstanbul ve Ankara belediyeleri başarısız olursa yine Türkiye kaybeder
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugün yayımlanan yazısında Ankara ve İstanbul belediyelerinin başarısız olması söz konusu olursa Türkiye'nin kaybedeceği görüşünde bulundu.
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde İstanbul ve Ankara belediyelerinin başarısız olması durumunda Türkiye'nin kaybedeceğini dile getirdi. Dilipak yazısında, “İstanbul, Ankara belediyeleri başarısız olursa yine Türkiye kaybeder” dedi.
Yeni parti girişimlerini de değerlendiren Dilipak, siyasetin kavgaya bahane üretmek gayesiyle değil sulh gayesiyle hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Öte yandan Dilipak, 'Çok geç olmadan' başlıklı yazısında ‘tek adamlık’ eleştirisinde bulundu. Dilipak, “Liderlik karizmasının arkasına saklanarak ‘tek adam’ olma hayalleri ile çevresinden iteat sözü alarak ‘ebedi şef’lik taslayanlar ve bizden ‘raina’ dememizi isteyenlere kafamızı kiraya vermemeyi öğrenmemiz gerekiyor” diye yazdı.
Dilipak’in yazısının ilgili bölümü şu şekilde:
“Bakın bu yönetim başarısız olursa bütün Türkiye kaybeder. İstanbul, Ankara belediyeleri başarısız olursa yine Türkiye kaybeder. ‘Bize yar olmayan kimseye de yar olmasın’ mı diyeceğiz. Hani sözü dinleyecek, doğrusuna tabi olacak, yanlışına karşı çıkacaktık!. Hani güzel söz ve hikmetle müellefe-i kulûb yapacaktık! Adil şahidler olacaktık. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecekti. AK Parti, CHP, MHP, İyi Parti, hangisi olursa olsun, bakın bakalım kim nasıl hareket ediyor.
Siyasetin gayesi ‘Maslahat’ yani ‘Sulhetmek’ olmalıdır, kavga bahanesi üretmek değil.
Bu kafa ile kim kazanırsa kazansın, ya da kim kaybederse kaybetsin, sonunda kaybeden hep Türkiye olacaktır.
Tarikat, parti, dernek, oda, sendika, şirket, koop. fark etmez. Kimse kendini ‘kurtarıcı’ olarak görmesin ve göstermesin. Kurtarıcı yok! Kurtarıcılardan kurtulmadan da gerçek anlamda kurtuluş yok. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. Liderlik karizmasının arkasına saklanarak ‘tek adam’ olma hayalleri ile çevresinden iteat sözü alarak ‘ebedi şef’lik taslayanlar ve bizden ‘raina’ dememizi isteyenlere kafamızı kiraya vermemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Mahkeme kadıya mülk değildir. Biz, ‘Bizden olan’, yetkisini bizden alan ve bize hesap verenlere, sözleşmeye, ahidleşmeye ve marufa, yani devletin varlık ve meşruiyet temelleri ile ilgili bilinen kurallara uyanlara biz de verdiğimiz söz çerçevesinde uyarız. Yoksa kim olursa olsun, istişare ve şûraya uymayan, masiyetle lekelenmiş işlere göz yummayacak ve sözlere iteat etmeyeceğiz. 28 Şubat’ta etmedik, yeniden o günlere dönülürse yine iteat etmeyeceğiz. Bize İlahlık ve Rablik taslayanlara, yani bizim üzerimize hüküm koyan ve bizi kendi heva ve heveslerine göre terbiye etmeye kalkanların emri vakilerine karşı direneceğiz. Bunlar emir de olsa, babamız da olsa.”