'Akşener, tek bir Kürdün oyunu alamaz'
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması çağrılarını, “Kürt halkının oylarını almaya dönük seçim vaadi” olarak nitelendirdi.
NERGİS DEMİRKAYA/DUVAR- Akşener’in “Benimle ilgili Kürtlerin oy vermeyeceği iddiası şehir efsanesi” sözlerine yanıt veren Buldan “Bu bir şehir efsanesi değil, gerçek. Ben başta olmak üzere Sayın Akşener’e hiçbir Kürt’ün oy vermeyeceğini bugünden ifade etmek isterim” dedi.
24 Haziran seçimlerinin öne çıkan tartışmalarından biri HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğu oldu. İlk olarak Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, ardından Temel Karamollaoğlu, en son da Meral Akşener, Demirtaş’ın eşit rekabet koşullarında yarışa katılması gerektiğini belirtip serbest bırakılması çağrısı yaptı.
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan bu çağrıları, “Kürt halkının oylarını almaya dönük seçim vaadi” olarak nitelendirdi. Liderleri, inandırıcı olmak istiyorlarsa 7 Haziran sonrasında yaşananlara dair özeleştiriye davet eden Buldan, Akşener’in “Benimle ilgili Kürtlerin oy vermeyeceği iddiası şehir efsanesi” sözlerine de yanıt verdi. Buldan, “Bu bir şehir efsanesi değil, gerçek. Başta ben olmak üzere Sayın Akşener’e hiçbir Kürt’ün oy vermeyeceğini bugünden ifade etmek isterim” dedi.
Pervin Buldan'ın 24 Haziran seçimleri ve gündemle ilgili sorulara yanıtları ise şöyle;
‘ÖZERKLİKTE GERİ ADIM ATMIŞ DEĞİLİZ’
Seçim öncesi beyannamesini açıklayan ilk siyasi parti oldunuz. Beyannamede özerklik olmaması dikkat çekti. Bu bir değişikliğe mi işaret?
Özerklik tüzüğümüzde var. Seçim beyannamesinde bahsetmememiz bundan vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Özerklik olarak ifade edilmese de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi başta olmak üzere benzer ifadeler var. Bunu savunmaya her zaman devam edeceğiz. Bu konuda geri adım atmış değiliz. Biz Türkiye’de her halkın kendisini istediği şekilde yönetebildiği bir sistemi savunduk. Bugün de aynı noktadayız. Bölme ve bölünme meselesi üzerinden değil, her bölgenin kendi dilini, kültürünü, inancını yaşadığı ve bunun halkın kendi kararı olarak ortaya çıktığı yeni bir sisteme ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. HDP olarak bu sistemin hayata geçmesini savunuyoruz.
‘KÜRT OYLARINI KİMSE ÇANTADA KEKLİK GÖRMESİN’
Önce İnce, Karamollaoğlu, en son da Akşener, “Demirtaş’ın aday olmasında engel yok, böyle bir durumda eşit şartlarda rekabet olmalı” yönünde açıklamalar yaptı. Yine anadile saygı vurguları var. Bu çağrıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her seçim döneminde sadece Kürt halkının oylarını almak üzere yapılan bir seçim vaadi olarak görüyorum. Kürtlerin yaşadığı sorunların, acıların, ödediği bedellerin hiçbir şekilde farkına varmayan bir anlayışın seçim vaadi olarak Kürtlere sunulmasını da çok doğru bulmuyoruz. Kürtler acı yaşadığı zaman bu tür açıklamalar neden yapılmıyor? Kürt halkının temsilcileri tutuklandığı zaman, milletvekilleri Meclis’te patır patır düşürüldüğünde bu açıklamalar neden yapılmıyor? Kürt halkının temsilci olarak seçtiği insanlar parlamentodan atılırken ne Karamollaoğlu ne de Akşener’in böyle bir açıklamasına tanık olmadık. O nedenle bu vaatler bize çok inandırıcı gelmiyor. Biraz tutarlılık gerek. Kimse Kürt halkının oylarını çantada keklik olarak görmemeli. Kürt halkı kendi kararını verecektir. Yaşananları biliyor, bunlar üzerinden vicdani bir muhasebe yapacaktır.
Bu açıklamaların inandırıcı, samimi olması için ne söylenmeli, ne yapılmalı? Nasıl yeni bir adım atılabilir?
Örneğin, geçmişte yapılanlarla ilgili özeleştiri ifade edilebilir. 7 Haziran’dan bu yana devam eden süreçte Kürtler büyük acılar yaşadı. Başta sokağa çıkma yasakları olmak üzere yakılan, yıkılan kentlerde katledilen insanlar oldu. Bunlarla ilgili bir kelime bir cümle edebilecekler mi buna bakarız elbette. Ancak şu anda bir inandırıcılıkları olmadığını, yapılan açıklamaların samimi olmadığını söylemek isterim.
‘AKŞENER KÜRT HALKINDAN BİR TANE OY ALAMAYACAK’
Akşener, Kürtlerden oy alamayacağı yönündeki yorumların şehir efsanesi olduğunu söyledi. Akşener Kürtlerden oy alabilir mi?
Bu bir şehir efsanesi değil, bu bir gerçek, bu bir realite. Akşener’in İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemde binlerce insan sokaklarda katledildi, kafalarına kurşunlar sıkıldı. İnsanlar kaçırıldı, kaybedildi. O dönemde yaşanan cinayetler, katliamlar Kürt halkının zihninde ve beyninde asla silinmeyecek bir gerçekliğe sahiptir. Sayın Akşener’in bu anlamda Kürt halkından bir tane bile oy almayacağını kesinlikle ifade etmek isterim. Akşener, bir oy alsın, çıkarsın önümüze “Şu Kürt’ten oy aldım” desin. Bu asla olmayacak.
Akşener, bölgede yaptığı çalışmalar için “elim hiç havada kalmadı” dedi.
Kürt halkı hatırşinas bir halktır. Kimsenin elini havada bırakmaz. Elini tutar ama elini tutarken geçmişini hatırlayarak tutar. Akşener o eli tutanın hangi mesajı verdiğini tuttuğu elin gözünün içine bakarak anlayabilir. Muhtemelen gözlerinin içine bakmadan o elleri tutmuştur. Ben açık yüreklilikle, başta kendim olmak üzere Sayın Akşener’e hiçbir Kürt’ün oy vermeyeceğini bugünden ifade etmek isterim.
Seçim sonuçlarında Kürt oyları belirleyici olacak yorumları yapılıyor. Sizce de öyle mi?
Ben Kürtlerin “anahtar” ya da “kilit” olarak değerlendirilmesini çok doğru bulmuyorum ama Kürt halkının seçimin belirleyicisi olduğuna gerçekten inanıyorum. Bu seçimin sonucunu HDP belirleyecek. 6 milyon insanın oy verdiği parlamentonun 3. büyük partisi HDP’nin daha yüksek oranda oy alacağı inancıyla bunu söylüyorum. Birinci turda Sayın Selahattin Demirtaş’ın özellikle çok yüksek oyla bu seçimden çıkacağını biliyoruz.
‘İKİNCİ TURDA DEMİRTAŞ SÜRPRİZİNE HAZIR OLUN’
Seçimin ikinci tura kalması durumunda tavrınız ne olacak?
Biz ikinci turu tartışmıyoruz. Çünkü ikiinci tura da Sayın Selahattin Demirtaş’ın çıkacağına inanıyoruz. Bu inançla çalışmaları yürüteceğiz. Bu kararlıkla seçimlere sarılacağız. Hem Demirtaş etrafında kenetlenmek hem de HDP’nin oylarını büyütmek, güçlü bir temsiliyet ile parlamentoda yer almak için kampanya başlattık. Birinci turda da ikinci turda da Demirtaş’ın yüksek bir oranla büyük bir sürpriz yapacağına inanıyoruz. Bugün ikinci tura Erdoğan ve İnce’nin kalacağı değerlendirmeleri var ama bence bu sürprize herkes hazır olsun. Bu sürprizle karşılaştığımız zaman onlara gidip “Demirtaş’ı mıi Erdoğan’ı mı tercih edeceksiniz” diye soracağız. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi şimdiden bunu tartışıp düşünmeye başlarsa iyi olur.
‘ÇALAMAYACAKLARI KADAR OYA İHTİYACIMIZ VAR’
Çok iddialı sözler ama bir yandan da HDP’nin baraj riski konuşuluyor. HDP’nin baraj riski var mı?
Rahat olmamak lazım elbette. Tayyip Bey’in “HDP’yi sandıklara gömün” mesajını HDP’yi baraj altında bırakmak için bir çaba harcayacaklarının mesajı olarak algılıyoruz. HDP’nin baraj sorunu olmamakla birlikte çalamayacakları kadar oya ihtiyacımız var. Bir patlama yaşanacak. Sandıklardan çok sürpriz sonuç çıkacak. HDP’ye verilecek oylar aslında bir bütün olarak Türkiye toplumunu ilgilendiren bir mesele olarak görülmelidir. HDP’nin olmadığı, Kürtlerin, demokrasi güçlerinin temsil edilmediği bir Parlamento demokrasi açısından eksik kalır. HDP’nin baraj altı kalması durumunda 60-70 milletvekilimizin AKP’ye geçeceği gerçeğini de kimsenin unutmaması lazım. Çoğunluğun AKP’de olduğu bir parlamentoda bugün yaşananlarla yarın yaşanacaklar arasında fark olmayacağını herkesin bilmesi lazım. Ben insanların bu hesabı yaparak seçimlere yükleneceğini, barajı çok rahatlıkla atlatacağımızı ve büyük sürpriz yaşanacağını düşünüyorum.
7 Haziran’da bu şekilde verilen oylar “emanet oy” olarak nitelendirildi. Şimdi “stratejik oy” deniliyor. “Stratejik oy” mu bekliyorsunuz?
“Emanet oy” yok. HDP’ye bir kez oy veren insan bir daha kendisini geri çekemez. Eli yine HDP’ye gider. O oylarımızı koruyacağız. Türkiye’nin demokratikleşmesi için buna ihtiyaç var. Yaşanan sorunlar, krizlerin aşılması noktasında HDP’nin güçlü bir muhalefeti var. Bu muhalefet sesinin kesilmemesi ve yaşanan sorunlara çözüm bulmak adına HDP mutlaka parlamentoda olmalı. Türkiye için vaat ettiğimiz barış ortamı, huzur, güvenlik, ekonomik rahatlık ancak HDP’nin parlamentoda olduğu bir durumda sağlanabilir. İnsanlar bu meseleye bence böyle yaklaşmalı.
‘7 HAZİRAN İÇİN ÖZELEŞTİRİ VERİYORUZ’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis çoğunluğunu muhalefetin alması durumunda “yeniden seçim” kararı alınan 7 Haziran sürecini örnek gösterdi. Muhalefetin çoğunluğu sağladığı bir durumda yeniden seçime gidilir mi? Gidilirse ne olur?
“Millet neye karar verirse biz saygı duyacağız” sözünü kendisine hatırlatmak lazım. Muhalefetin güçlü olduğu bir parlamentoyu tercih eden bir halka böylesi bir saygısızlık yapılmamalı. Bu sonucu kabul etmesi gerekiyor. 7 Haziran’da güçlü bir temsiliyet vardı. HDP yüzde 13.1 oranında oy aldı. AKP erken seçim kararı ile 1 Kasım’da yeniden seçime götürdü. Bu kez böyle olmayacak. Bu sefer Türkiye toplumu buna izin vermeyecek. Türkiye toplumu oyuna, iradesine sahip çıkacak, verdiği karara sahip çıkacak. AKP hükümeti de bunu kabul etmek durumunda kalacak. İnsanların duyguları, iradesi ile oynamak çok kolay olmayacak. 7 Haziran’da da keşke böyle bir şey yapılabilseydi. Bu konuda biz özeleştiri veriyoruz. Sahip çıkabilirdik. Erken seçim kararını demokratik bir şekilde yok sayabilirdik. Ya da bu karara karşı çıkabilirdik. Artık AKP’nin Türkiye’yi yönetememe durumu da ortadayken Türkiye toplumunun buna izin vermeyeceği kanaatindeyim.
‘KÜRT HALKI AKP’YE VERDİĞİ DESTEĞİ GERİ ÇEKECEK’
İktidar kanadından Kürt oylarını artırmak için yeni bir açılım yapılacağı beklentiniz var mı?
Kürt meselesine dair AKP’nin yaklaşımı ortada. 7 Haziran’dan sonra yaşananlar Kürtler açısından bir kırılma noktasıdır. Sokağa çıkma yasaklarından seçilmiş milletvekillerinin tutuklanmasına, Irak ve Suriye meselesinden, Afrin-Kerkük meselesine Kürt halkı üzerinde büyük etkiler yaratan gelişmeler yaşandı. Tekrarlıyorum, Kürtlerin oyu çantada keklik olarak görülmemeli. Kürt halkı AKP’ye verdiği desteği ciddi anlamda geri çekecektir. Verilecek vaatlerin, söylenecek sözlerin çok düşünülüp tartılıp öyle söylenmesi gerek. Kürtler vicdani bir sorgulama içine girecek, hangi noktada kime destek vermesi gerektiğini de ciddi anlamda ortaya koyacak. 24 Haziran seçimleri çok kritik. İlk defa başkanlık sistemi hayata geçecek. İnsanlar ya tek adama “evet” diyecek ya da “biz çoğulculuğu savunuyoruz, demokratik parlamenter sistemi savunuyoruz ve Türkiye halkları toplumunun barış içinde kardeşçe özgürce yaşayabileceği yeni bir Türkiye istiyoruz” diyecek. Demokrasiden, barıştan, özgürlüklerden yana olan herkes vereceği kararla Türkiye’nin geleceğini kurtaracaktır. Saray’dan yönetilen, bir kişinin ağzından çıkan KHK’lar, OHAL düzeninde yaşanan bir dönemi asla bir daha tercih etmeyecektir.
‘SANDIKLARI UZAYA GÖTÜRSELER OY KULLANIRIZ’
Seçim kanununda yapılan değişiklikler HDP ile ilişkilendirildi. Sandık güvenliği ile ilgili endişeleriniz var mı? Risklerle nasıl mücadele edeceksiniz?
Bizim seçmenimiz çok politik bir seçmen kitlesi. İnanın sandıkları uzaya götürseler uzaya gider oyunu kullanır. Sandıklar nereden nereye giderse insanlar oylarını kullanacaktır. Bunda kaygımız yok. Seçim, sandık güvenliğiyle ilgili parti olarak elbette çalışmalarımız var. Ama bu konu sadece HDP’yi ilgilendiren bir mesele değil. Herkesin ortak sorunu. Sandıklara hep birlikte sahip çıkacağız, İnsanlar oy kullandıkları okulları terk etmeyecek. Kullandıkları oylara ve sandıklara sahip çıkacaklar. Akıllı telefonlar var. Tutanaklara geçen sonuçlar anında genel merkezimize geliyor. Referandum ve önceki seçim süreçlerinde yaptık. Herkes bu konuda duyarlılık içinde olmalı.
‘BARIŞI SAVUNANLAR AFFEDİLECEK BİR ŞEY YAPMADI’
Bahçeli’nin af çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cinayet işleyen, kadına, çocuklara taciz tecavüz edenleri af kapsamında dışarı çıkarmak vicdanen doğru değildir. Ancak suçsuz yere cezaevlerinde bulunan binlerce insan var. Halkın temsilcilerinin cezaevinde olduğu, barışı savunan binlerce insanın içeride olduğu bir dönemde tabii af önemli bir meseledir. Ancak barışı isteyen, demokrasiyi savunan bu insanlar affedilecek bir şey yapmamışlardır. Bunu af olarak değerlendirmek yanlış. Halkın iradesi ile seçilen bir milletvekiline “seni affediyorum cezaevinden çık” anlayışı yanlış bir anlayıştır. Belediye başkanlarımız, parti yöneticilerimiz değil, bugün Türkiye’de yazarlardan öğretmenler, öğrencilere barış, demokrasi dediği için her kesimden binlerce insan cezaevinde. Bu insanların bir an önce özgürlüğüne kavuşması gerekmektedir.