Uzmanlar yorumladı: Türkiye-İsrail gerilimi iç politikayı nasıl etkiliyor?
2010 yılındaki Mavi Marmara baskınından 6 yıl sonra varılan anlaşmayla normalleşen Türkiye-İsrail ilişkileri, Gazze Şeridi'nde en az 60 Filistinli protestocunun öldürülmesi sonrası yeni bir krizle karşı karşıya kaldı.
BBC Türkçe- Hükümet ve tüm siyasi partiler, İsrail'i ortak bir dille kınıyor. Kamuoyunda Ankara'nın sert tepkisine destek büyük, Filistin'e destek protestoları da sürüyor.
Öte yandan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin 24 Haziran seçimleri öncesi Filistin sorununu iç siyasete alet ettiğini öne sürenler de var. İsrail ile süregelen ekonomik, askeri ve siyasi anlaşmalar, eleştirilerin başlıca nedeni.
Peki Türkiye'nin İsrail'e yönelik çıkışları iç politikada nasıl rol oynuyor?
Hükümetin tavrı neden sorgulanıyor?
İsrail'e en sert tepki gösteren liderlerin başında gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) Dönem Başkanı olarak 18 Mayıs'ta yapılacak zirveye öncülük edecek. Cuma günü de Yenikapı meydanında bir miting yapacak.
Erdoğan seçimlerde hem cumhurbaşkanı adayı hem de AKP Genel Başkanı olarak kampanya yürütüyor. Dolayısıyla İsrail'e yönelik çıkışların samimiyetini sorgulayan bir kesim de var. Bazıları hükümeti seçim öncesi 'siyasi istismar' yapmakla suçluyor.
TBMM'ye ikili anlaşmaların iptali için verilen önergenin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesi ile soru işaretleri büyüdü.
AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş "Devletler canları sıkıldığı taktirde 'ben şu sözleşmeyi de ortadan kaldırıyorum' deme lüksüne sahip değildir. Mavi Marmara olayı, konusu kalmamış bir sözleşmedir" derken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Anlaşma iptal edilsin" diyenleri fırsatçılıkla suçladı.
'One minute' krizinden Mavi Marmara baskınına
Davos zirvesinde Erdoğan Peres'e dönerek "Sesin çok yüksek çıkıyor. Benim sesim bu kadar çok yüksek çıkmayacak. Bunu böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüz, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum…" demişti.
İsrail-Türkiye ilişkilerinin iç siyasete etkisi sorulduğunda, akla iki kilit olay geliyor: Biri 2009'da dönemin başbakanı Erdoğan'ın Davos Zirvesi'nde yaptığı "one minute" çıkışı, diğeri de Mavi Marmara baskını.
Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nun İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in de katıldığı "Gazze: Ortadoğu'da Barış" panelinde konuşan Erdoğan, konuşmasının kısıtlandığı gerekçesiyle "one minute" (bir dakika) diyerek tepki göstermiş, ardından oturumu terk etmişti. Erdoğan'ın bu çıkışı Türkiye kamuoyunda "dünya lideri" yakıştırmasının da önünü açtı, bazılarınca "Türk milletinin uyanışı" diye nitelendi. Erdoğan daha sonra "Tavrım moderatöreydi" dedi.
2010'da Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara filosuna İsrail ordusunun düzenlediği operasyon sonucu 10 kişinin hayatını kaybetmesi, gerilimi zirveye taşıdı. Diplomatik ilişkilerin düzeyi düşürülürken, askeri işbirliği askıya alındı. Türkiye'nin Filistin'i sahiplenen söylemi hem içeride hem dışarıda destek gördü. 2011'deki 'Arap Baharı turunda' Mısır'a giden Erdoğan, coşkuyla karşılandı, Orta Doğu ve Arap dünyasında "kahraman" ilan edildi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın desteğiyle Türkiye'den özür dilemesi ile Erdoğan "İsrail'e özür dilettiren lider" sıfatını kazandı.
Erdoğan'ın Mavi Marmara gemisi ile insani yardım taşıyan ve İsrail'le varılan anlaşmayı yeterli bulmayan İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı'na (İHH) "Türkiye'den böyle bir yardım götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?" demesi, eleştirilere neden oldu.
2016'da İsrail'le Türkiye arasında imzalanan ve ilişkilerin normalleşmesini içeren anlaşma kapsamında İsrail, 20 milyon dolar tazminat ödedi
Bu nedenle İsrail'e meydan okuyan Erdoğan ve hükümeti, bir yandan İsrail ile olan anlaşma nedeniyle 'ikiyüzlülükle' suçlanıyor.
Nitekim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da "onur kırıcı" diye nitelediği sözleşmeyi ön gören kanunun iptal edilmesini istedi, "20 milyon doları ben size bulacağım" dedi.
Hükümet ise eleştirilere karşılık muhalefeti "tribünlere oynamakla" suçladı.
Ünal Çeviköz: Erdoğan'ın üstlendiği rol 'Filistin'i başka sahiplenen yok' algısı yaratıyor
BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar, Gazze Şeridi'ndeki ölümler karşısında, zaten Türkiye'den başka bir tavır beklenemeyeceği görüşünde hemfikir.
CHP Genel Başkan Yardımcısı emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz, Türkiye'nin son çıkışlarında iç politika maksadı görmenin zor olduğu görüşünde.
"Yaşanan tam bir katliamdır, kimsenin meşru ya da haklı göstermesi beklenemez" diyen Çeviköz, Ramazan arifesinde yaşanan olayın çoğunluğu Müslüman olan Türkiye toplumunda tepkileri daha da kuvvetlendirdiğini söylüyor.
Öte yandan Çeviköz'e göre, "milliyetçi duyguları canlandırmak" için Filistin meselesinin iç siyasette araç olarak kullandığı örnekler AKP iktidarı döneminde de mevcut. Erken seçimler öncesi "buradan rant sağlama çabası var mı?" sorusu da anlamlı:
"Seçimlerde çok değişik ittifaklar ve partiler yarışacak. Filistin konusunda öncü rol almak ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın dönem başkanı olmak, hem bir görünürlük hem de 'Bu konuya dünyada başka sahip çıkan yok' algısı yaratıyor. Fevkalade duygusal tepkileri olabilen toplumumuzda bundan getiri sağlama hedefi de, başarılı sonuçlar doğurabiliyor."
ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması kararı sonrası Washington'dan ziyade İsrail'i eleştirdiğini hatırlatan Çeviköz, AKP'nin bu gibi gelişmeleri "Müslüman dayanışması adı altında siyasi bir dönüşüm yaratarak" değerlendirdiği görüşünü de dile getirdi.
Çeviköz sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsrail ile ilişkilerin kopmasının Türkiye'nin menfaatine uymadığı anlaşıldı ve normalleşmeye gidildi, bir yandan da iç politika için imkanlar yaratılmaya çalışıldı. Filistin anladığım kadarıyla Türkiye'de, Arap ülkelerinde ve İslam dünyasında gördüğümüzden çok daha fazla tepki yaratıyor. Bunun da ancak meselenin araçsallaşması üzerinden sağlanabileceği görüşündeyim."
'Filistin işlevsel bir karta dönüştü'
Marmara Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nden akademisyen Dr. Selin Bölme'ye göre Filistin, "sadece Türkiye için değil tüm Orta Doğu ülkeleri için bir kart" niteliğinde.
AKP'nin iktidara geldiğinde Filistin meselesini sahiplenerek "Orta Doğu sokaklarında bir ivme yarattığını" söyleyen Bölme, bölgedeki kriz devam etse de konunun zaman zaman gündemden düşüp kriz ve seçim gibi değişim dönemlerinde yeniden konuşulduğu görüşünü dile getirdi.
Gazze'deki ölümler konusunda İsrail'i savunmanın mümkün olamayacağını söyleyen Bölme'ye göre Türkiye'nin tepkisi doğal.
Bölme, Türkiye'nin sert çıkışlarına rağmen İsrail'le silah ve ticaret anlaşmalarından ise ödün veremediği görüşünde:
"Türkiye Filistin halkının acılarını paylaştığını her fırsatta vurguluyor, diğer yandan da ticari ilişkilerin devamı için meseleyi işlevsel bir karta dönüştürüyor. Özellikle iktidar partisinden gelen 'ezilen halkların yanındaki lider' söylemi hem kamuoyunda, hem de sandıkta karşılık buluyor. Türkiye'nin bugün gösterdiği değil göstermediği tepkiler üzerinden samimiyetini sorguluyorum."
Şimdi ne olacak?
Uzmanlar, İsrail-Türkiye ilişkilerinin düşük ivmede devam edeceği görüşünde.
Ünal Çeviköz' e göre, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın baskısı, ortak çıkarlar ve Yahudi lobisinin çabaları sonucu ilişkiler normalleşti ama artık bu koşullar yok.
Bu da Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri "tehlikeli" bir konuma sürükleyebilir.