Erdoğan'ın 'siyaset virüsleri' açıklamasının perde arkasında ne var? 'Yeni bir operasyonun işareti'
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Erdoğan'ın açıklamasını yeni bir operasyonun işareti olarak değerlendirdi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabine toplantısı sonrası yaptığı "Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır" şeklindeki sözleri, hükümetin uygulamalarını eleştirenlere yönelik yeni bir gözaltı operasyonunun habercisi olarak yorumlandı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Erdoğan'ın açıklamasından, iktidarın 18 yıldır gösterdiği tutumunun, "karşısında tek bir eleştirel gazeteci kalmayıncaya kadar süreceği" izlenimini edindiğini belirtti.
Erdoğan'ın "Türkiye bu medya ve siyaset virüslerinden kurtulacak" sözleriyle kimi kastetmiş olabileceği sorusuna yanıt aramaya çalışmanın bile "tedirgin edici" olduğunu ifade eden Önderoğlu, yeni operasyonların kapıda olabileceği ihtimali ve endişesinin de "hiçbir zaman yabana atılamayacağını" söyledi.
DW Türkçe'den Cengiz Özbek'in haberine göre, "Hâlen, Fox TV, Sözcü, Karar, Evrensel, BirGün, Tele1, Halk TV gibi çok sayıda sınırlı sermayeli gazete ve televizyon kanalı, Cumhurbaşkanının gönlünde yatan 'tek sesli' koronun ayarını bozuyor. Demokratik toplumda medyanın meşru rolü iktidarca anlaşılmadıkça, yurttaşın eleştirilerini ekrana veya sayfalara taşıyan 'nankör' medya kuruluşları bu söylemlerin hedefi olmayı sürdürecek" dedi.
Önderoğlu'na göre, TBMM'den Pazartesi gecesi geçirilen ve kamuoyunda "koronavirüs affı" olarak bilinen infaz düzenlemeleri, iktidarın muhalif medyaya "vebalı muamelesi" yaptığının göstergesi.
Birçok suça infaz indirimi getiren düzenlemeler, gazeteci, avukat ya da siyasi görüşleri nedeniyle cezaevinde bulunanları kapsam dışında bırakmıştı. MİT Kanunu'na muhalefetten cezaevinde olanların da indirimden yararlanmasının engellenmesiyle Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Odatv muhabiri Hülya Kılınç ve Yeniçağ gazetesi yazarlarından Murat Ağırel'in de aralarında bulunduğu birçok isim de düzenlemenin kapsamı dışında kalmıştı.
"Yeni bir işaret fişeği"
Erdoğan'ın sözlerinin "yeni bir operasyonun işareti" olarak değerlendirilebileceğini söyleyen gazeteci Barış Yarkadaş da "Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın medyayı virüse benzetmesi, salgın süreci sonrasında gazetecilerin yaşayacakları için yeni bir işaret fişeğidir" dedi.
CHP eski milletvekili Yarkadaş, "Ki buna benzer bir sinyal, önceki gece TBMM'de görüşülen 'Özel Af Yasası'nda da verilmişti. Adli tutuklulara yönelik yapılan af düzenlemesinden gazeteciler ve özellikle de MİT'e ilişkin haber yapan meslektaşlarımız yararlanamasın diye özel bir hüküm koydular. İktidar, bu maddeyle birlikte, gazetecilere yönelik 'Düşman Ceza Hukuku' uyguladığını bir kez daha gösterdi. AKP ve MHP'li milletvekilleri de tıpkı Erdoğan gibi düşünüyor ve özgür gazetecileri yok edilmesi gereken virüsler olarak görüyor" diye ekledi.
Erdoğan'ın "salgın sürecinde ortaya çıkan tablonun, özgür gazeteciler tarafından halka ulaştırılmasından rahatsız olduğunu" belirten Yarkadaş, "Bu yüzden, bu gerçekleri halka duyuran gazetecileri virüs olarak görüyor ve yok etmek istiyorlar" diye konuştu.
"Belli ki iktidarın canını sıkıyorlar"
Erdoğan'ın "virüs" diyerek kimi kastetmiş olabileceği konusunda DW Türkçe'ye görüş bildiren gazeteci Levent Gültekin ise "İktidara yönelik eleştirel gazetecilik yapan son bir grup var. Son kırıntı... Muhtemelen onları kastediyor" dedi.
"İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifası öncesi uygulanan sokağa çıkma yasağı ve ardından yaşanan tartışmalar, iktidarla muhalif belediyeler arasındaki kavgalarda ortaya çıkan nahoş tablo ve bu tabloyu bir şekilde topluma ulaştıran gazeteciler belli ki iktidarın canını sıkıyor" diyen Gültekin, Erdoğan'ın "virüslerden kurtulmak" için nasıl bir yola başvuracağına dairse şu yorumda bulundu:
"Eleştirel yaklaşan, sesini yükselten, itiraz eden hem gazeteciler hem aydınlar hem de siyasetçiler iktidarın hedefinde olacaktır. Hangi yolları deneyecek, neleri göze alacak, hukuku ne kadar devre dışı bırakacak, demokrasiyi tamamen çöpe mi atacak, henüz bunların yanıtını bilmiyoruz. Ama biz şunu biliyoruz: Otoriter yönetimler, doğası gereği, eleştiriye tahammül edemedikleri için ve her tarafı olabildiğince bastırmak, susturmak ve o şekilde ancak ülkeleri yönetilebilir hâle getirmeyi bir yol olarak benimsiyorlar."
"Hakikatlar cezaevine girmez"
DW Türkçe'ye konuşan avukat Uğur Poyraz ise Erdoğan'ın "virüsten" kastının ne olabileceğine dair şu değerlendirmede bulundu:
"Virüsten kastı, tabiri caizse, kul hakkı yiyenler, devletin malına tecavüz edenler, insani, ahlaki duruşları itibarıyla topluma büyük zararlar verenlerse, bence hiç mahzuru yok. Ama sadece muhalefet ediyorlar diye, sadece doğruları söylüyorlar ama benim hoşuma gitmiyor diye bir hareket tarzıyla bu virüs kastediliyorsa, bu hiç doğru olmaz."
Türkiye'de uzun zamandır yeni bir düzenlemeye gerek olmaksızın insanlar hakkında rahatlıkla soruşturma ve dava açılabildiğini vurgulayan Poyraz, "Özellikle Terörle Mücadele Kanunu'ndaki terör tanımı inanılmaz geniş tutulduğu için, örneğin 'Çocuklara tecavüz edenler affedilsin' diyebiliyoruz ama 'Çocuklar ölmesin' diyenleri Terörle Mücadele Kanunu'na tabi yargılamaya göre mahkûm edebiliyoruz" dedi.
Poyraz sözlerini şöyle tamamladı:
"Gazeteciler mesela şu an cezaevinde. Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç gibi. Geçmişte başkaları da vardı. Ya da yarın olabilir. Bunların yazdıkları eğer hakikata aykırıysa, belgeleriyle ortaya koyar, haklarında ceza ya da tazminat davası açabilirsiniz. Ama bunların yazdıkları hakkında hiçbir şekilde aksini ispatlayacak bir belge ortaya koymadan, sadece bunları yazdılar diye insanları cezaevine atarsanız, evet, cezaevinde tutabilirsiniz ama hakikatlar cezaevine girmez, hakikatlar daima yaşar."
Erdoğan ne demişti?
Cumhurbaşkanı Erdoğan kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, bazı medya kuruluşlarının "salgın önlemlerini bahane ederek haberleri ve köşe yazarlarıyla hep yaptıkları gibi kendi ülkelerine karşı adeta savaş açtıklarını" söylemişti.
"Ülkemizin bu kritik dönemdeki mücadelesine katkı sağlamak yerine hepsi de yalan veya yanlış bilgilerle sürekli kin kusmak, virüsten daha tehlikeli bir hastalığın işaretidir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizin moralini bozmak için gece gündüz çalışanlar, terör örgütleriyle medyasıyla siyasi teşekkülleriyle gün gelecek kendi fitne ve nefret çukurlarında boğulup gidecekler" ifadesini kullanmıştı.
"Bir dönem kendilerini ülkenin tek sahibi sanan ve hâlâ da aynı kibirli tavırla hareket eden bu hastalıklı zihniyet sahiplerine" seslenen Erdoğan, "Yıllardır yaptığınız işin adı gazetecilik değil, şeamet tellallığıdır. Ama artık bu devir sona erdi. Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır" demişti.