CHP Sözcüsü Öztrak: Camiden müzik yayını yapan hala yakalanamadı ama paylaşan üyemiz tutuklandı
Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Faik Öztrak, İzmir'deki camilerde gerçekleştirilen 'müzik provokasyonuna' yönelik açıklama yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemiyle ilgili basın toplantısı düzenledi. Öztrak, gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
İzmir’deki cami hoparlörlerinden Çav Bella marşı çalınmasına ilişkin görüntüleri paylaştığı için CHP’nin eski İzmir İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir'in tutuklamasına yönelik açıklama yapan Öztrak, sert tepki gösterdi.
Öztrak, "İzmir'de Diyanet'in merkezi sistemine girip camiden müzik yayını yapanlar hala yakalanmadı ama sosyal medyadan paylaşım yapan üyemiz tutuklandı" dedi.
Öztrak'ın açıklamaları şu şekilde:
Hiçbir darbecinin vesayetini kabul etmeyiz. Adnan Menderes'i rahmetle anıyoruz.
Ramazan Bayramı'nı buruklukla atlattık. Saray hükümetinin yaptıkları burukluğuna burukluk kattı. 5 maskeyi dağıtamayan Saray hükümeti, evden çıkmayın dediği bayramda millete köprüleri bayramda bedava yaptı. Ondan sonra da evden çıkıp köprüden geçen olursa 3 bin 150 lira ceza keserim dedi. Vatandaşla adeta alay etti. Gerçek bayram ikramını da vatandaşa değil, yandaşa yaptı. Köprüden geçmeyen millete hazine kasasından yani milletin kesesinden sokağa çıkma yasağında dahi, yandaşa dolarla geçiş ücretini tıkır tıkır ödetti.
POLİS ŞİDDETİNİN ARKASINDAKİ GERÇEK SARAY'IN MİLLETİ KUTUPLAŞTIRAN DİLİDİR
Bayramda Tekirdağ, Çorlu, Edirne, İstanbul'dan, Adana'dan kamu görevlilerinin vatandaşa uyguladığı aşırı şiddete ilişkin kabul edilemez görüntüler de geldi.
Kuşkusuz polislerimiz, güvenlik güçlerimiz bu salgın döneminde fedakarca görev yapıyorlar. Ancak vataNdaşa sebepsiz yere şiddet uygulanmasını hiçbir şekilde kabul edemeyiz. Bunların görevi milletimizi korumaktır, milletimizi dövmek değildir. Emniyet güçlerimizi yöneten Saray, görüntüleri ciddi bir değerlendirmeden geçirmelidir. Bu değerlendirme sonucunda tüm bunların arkasında gerçek sebebin Saray'ın milleti kutuplaştıran dili olduğu ortaya çıkacaktır.
'BU ADI MAFYA TİPİ TROLL SİYASETİDİR'
Ülkemiz devlet aklıyla değil, maalesef troll aklıyla yönetiliyor. Bir olay oluyor, önce troller yalanı doğru gibi anlatan operasyona başlıyor. Sosyal medyada, besleme basında linç kampanyaları başlatılıyor. Trollerin hazırladığı bu ucuz zemin üzerinde, Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan AKP Genel Başkanı doğruluyor ve muhalefet parti ile mensuplarını hedef gösteriyor. Kolluk kuvvetleri Saray'ın sözlerini emir kabul ediyor, yandaş yargı kamuoyu tepkisi var diye suç uyduruyor. Hedef gösterilenler tutuklanıyor, bunun da adına hukuk, adalet, siyaset ve dava diyorlar. Biz yapılanın adını doğru koyalım, bunun adı mafya tipi troll siyasetidir. Amaç da otoriter rejimin konsolidasyonu ve millet iradesinin üzerine troll vesayeti getirmektir.
Bu tehlikeli siyaset uzunca bir süredir partimizi hedef alıyor. Adana'da ve İzmir'de genç partililerimiz mafyatik operasyonların hedefine kondu.
Adana'da Vefa Sosyal Destek Gruplarına yardım eden Yüreğir gençlik kolları başkanımız soru sordu diye önce kaymakamın korumaları tarafından silahla tehdit edildi, tutuklandı ama sonra mahkemede serbest bırakıldı. Ardından çocuğun üzerine troll sürüleri salındı. Saray tarafından terörist ilan edildi, kendisini serbest bırakan mahkeme, her ne hikmetse bu defa tutukladı. Sonra Saray'dan yükselen 'Eyyy CHP' naraları.
MÜZİĞİ ÇALANLAR HALA YAKALANAMADI AMA PAYLAŞAN ÜYEMİZ TUTUKLANDI
İzmir'de Diyanet'in merkezi sistemine girip, cami hoparlöründen müzik yayını yapanlar hala daha yakalanmadı. Bur çirkin provokasyonu yapanlar ortada yok ama sosyal medyadan bunu paylaşan parti mensubumuz tutuklandı. Yine önce troll sürüsü saldırdı, Saray destek verdi, güvenlik güçleri ve yargıyı talimatlandırdı. Savcılar baktı soruşturma açtıkları maddeden tutuklama kararı çıkmıyor, hemen bir talimat; soruşturma maddesi değiştirildi. Mahkemede toplumsal tepki oluştu denerek, partilimiz hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. AKP Genel Başkanı da bunun üzerinden bayram boyunca, CHP'ye saydırdı durdu.
Bu arada İzmir'de partililerimiz hakkındaki davaları Saray adına takip eden, avukatın adı Amerika'daki Halkbank iddianamesinde, Rıza Zarrab, Erdoğan ve Albayrak arasında iletişimi sağlayan kişi olarak geçiyor. Kaç defa söyledik, böyle bir yaygara ile ne bizi korkutur ne de yıldırabilirsiniz. Dahası artık, milletimizi de kandıramazsınız. Siz önce failleri yakalayıp, adalete teslim edin diyoruz ama Saray olayı köpürtmek için avuçlarını ovuşturmaya devam ediyor. İster istemez akıllara da bu tezgahın senaryosu Saray mahzenlerinde mi yazıldı sorusu geliyor.
Gözlerimizin önüne Kabataş yalanı geliyor. Sayın Erdoğan milletimizin ve değerlerinden kopanları arıyorsanız, kendi etrafınıza Saray sosyetesine bakacaksınız. Çikolata kutularında rüşvet kabul ettiği iddia edilenler, 'bakara makara' diyerek kutsal kitabımızla dalga geçenleri bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük elçisi yapan biz değiliz. Sizsiniz Sayın Erdoğan. Bu ülkede aynı sitede birlikte oturduğu komşuları için ölüm listeleri hazırlayanlar da CHP'liler değil. Sizin yandaşlarınız Sayın Erdoğan.
AKP'li bir belediye meclis üyesi, partimizin bir belediye meclis üyesine ait arabayı, hem de meclis üyemiz içindeyken kurşun yağmuruna tutuyor. Alenen belediye meclis üyemizin canına kast ediyor. Yine Adana'da kendini bilmez bir troll katıldığı canlı yayında Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar'a 'Senin yerine kayyum atanacak' diyebilme cürretinde bulunabiliyor.
Saray iletişim başkanı demokrasi masalları anlatırken, ülkemiz fiili diktötürlük olarak anılmaya başlandı.
Darbe girişiminin kişit ismi Mehmet Dişli'yi dönemin başbakanının ve milli istihbarat teşkilatının talep etmesine rağmen neden ordudan emekliye sevk etmediniz?
Bu kişinin terfisiyle ve genel kurmayda devam etmesiyle ilgili sıradışı süreç nasıl meydana geldi? Hala cevap yok.
15 Temmuz şehitlerine yapılan bağışların üzerine düştünüz.
Biz akılla fikirle, özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz.
Korona slagını ülkeimizin kapısını çaldığında, parti olarak yeni bir ekonomik bütçe ihtiyacına dikkat çektik. Şimdi kaygılarımızda maalesef haklı olduğumuz ortaya çıkmaya başladı. Ülkenin 2 yıldır içinde olduğu ekonomik kriz, ekonomik buhrana dönüştü.
Salgının 15 günlük etkisiyle, iş gücü 2 milyon 120 bin kişi arttı. Servet kazanç ve tüketim eşitsizlikleri gittikçe artacak. Sosyal devletin sosyal destek ağlarını güçlendirin dedik. Karşılıksız destek verin dedik.
Turizm ve ihracat gelirleri düşerken, dolar yükselirken, esnafımız ve çiftçimiz borca batmışken bunlara yeni borçlar vererek çarkı döndüdüremezsiniz dedik.
Tulumbadaki suyu yandaşlarla erittiler, vatandaşa destek veremediler. Yabancı finans kuruluşların türk lirası işlemlerine sınır getirdiler. En son olarak sermaye hareketlerine sınır getirmeyiz dedikten sonra kamuya vergiyi 5 kat arttırdılar. Yatırımcıları ürküttünüz. Ekonomik ve sosyal konseyi toplayın dedik, topladdınız mı? Hayır. İşler yine kervan yolda düzülür anlayışıyla yürütülüyor. Neyi ne için yaptıklarını ne dünyaya ne vatandaşa anlatabiliyorlar.
Normalleşme sürecinde dünyada önümüze çıkacak fırsatları kaçıracağınızın fakrında mısınız?
Beyefendi 15 Temmuz'u ağzından düşürmüyor ama nedense darbecinin yanında çalışanları atamaktan vazgeçmiyor. Bank Asya'nın eski yöneticilerinden biri devletin en kritik yerlerinden birine atandı. Siz FETÖ ile böyle mi mücadele ediyorsunuz?
Belediyelerimizin elini kolunu bağlamak için elinden geleni yapıyor. AKP ve MHP'liler tarafından İstanbul'daki belediyemizin yardım teklifleri reddediliyor.
Millete hizmetkar olmak için geldik diyenler, şimdi milletin sözüne güvenmiyor. İlla belediyeden yapılacak yardımlar için vatandaşın evine gidilsin diyor.
En son, belediyelerin yatırım kararlarında son sözü ben yapacağım dediniz. Oldu olacak bütün belediyeleri kaldırın. Sonra da deyin ki, bütün belediyelerin başkanı benim. Bu nasıl kibirdir?
Soru: Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, sizin hazine müsteşarı olduğunuz 200 yılında yüzde 12 faizle 30 vade ile borçlanıldığını, kendilerinin hala bu borçları ödediğini söyledi. Bu konudaki yorumunuz nedir?
Damadın hazine tarihini bilmemesini hiç yadırgamadım. Bakanlıkta liyakat değil, damatlık esas olunca, böyle saçmalamak da doğal oluyor. Her şeyden önce, 2000 yılında ben hazine müsteşarı değildim. Benim hazine müsteşarlığım döneminde 30 yıl vadeli bir dış borçlanma da yoktur. Benim faizler konusunda ne yaptığımı merak ediyorsa, kendisine söyleyeyim. Göreve geldiğim Mart 2001'de, yüzde 194 olan iç borçlanma faizini, görevden ayrıldığım Nisan 2003 itibarıyla yüzde 50'ye kadar düşürdük. Yani görev süremizde iç borçlanma faizi 137 puan birden geriledi. Benim tüm müsteşarlığım dönemimde yapılan dış borçlanma 6,4 milyar dolardır. Madem öyle, soruyor bir de sosyete damadın yaptıklarına bakacağız. Kendisi 2018 Temmuz'da göreve geldi, o günden bugüne kadar bütçeden faiz lobilerine 33.6 milyar dolar para ödedi. Bakın yapılan borçlanmadan değil, sadece yapılan faiz ödemelerinden bahsediyorum. Sadece ödedikleri faiz, benim dönemimde yapılan toplam dış borçlanmanın 5 katı. Yani kayınpeder ve damadın birlikte yönettikleri dönemde vatandaşlarımızın alın terinden toplanan vergilerden her gün 50 milyon dolar, her saat 2.1 milyon dolar faiz lobilerine verilmiş.