Orhan Bursalı'dan Erdoğan'a: Geldiğiniz gibi gitmeyi de bileceksiniz
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 27 Mayıs İhtali'nin yıl dönümünde yaptığı konuşmayı ve 'kefen bezi' söylemini değerlendirdi.
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, 27 Mayıs 1960 darbesini kaleme aldığı yazısında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'kefen bezi' söylemini hatırlatarak, "Bir siyasetçi neden kefen bezi ile siyaset yapsın ve yaptığını söylesin?Millet tarafından seçildiniz, sistemin ve sizin oraya seçilmenizi sağlayan düzenin ana belirleyicileri olan anayasa, yasa, hukuk ve adalet çerçevesi içinde görevinizi yaparsınız ve bu düzene uygun davranarak seçimlerde mesela seçilmemeyi kabul eder ve gidersiniz. Orayı babalarınızın tapulu malı olarak görmezsiniz. İktidar olma, size hak hukuk ve adaleti yok sayma özgürlüğü vermez. Geldiğiniz gibi gitmeyi de bileceksiniz" yorumunda bulundu.
Orhan Bursalı'nın "27 Mayıs 1960 darbesi ve öncesi: Geldiğiniz gibi gitmeyi de bilmeli" başlıklı köşe yazısı şöyle:
"Pek çok yazımda işlediğim konudur. Olayların salt sonuçlarına bakarak değerlendirme ve yargılarda bulunma, çoğunlukla yanlıştır. Siyasal ve sosyolojik süreçleri dikkate almadan yapılan yorumlar şüphesiz ideolojilerin saptırmalarına uğrarlar.
27 Mayıs 1960 askeri darbesi bu açıdan tipik bir örnektir.
Askeri darbeler şüphesiz ki karşı çıkılması gereken müdahalelerdir. Bedelleri dünyanın her yanında çok olur, Türkiye de askeri darbeler için çok bedel ödemiştir. Siyasal sürekliliği kesmiş; toplumsal ve siyasal düşmanlıklar, kamplaşmalar yaratmış ve her zaman da bu kamplaşmalar kışkırtılmış ve özellikle de sağcı ve aşırı sağcı (bugünkü gibi) iktidarlar tarafından durmadan sömürülmüş ve iktidarlarını sürdürebilmenin aracına dönüştürülmüştür.
Kararlar vahşi!
27 Mayıs’ın savunulacak bir tarafı yoktur.
Ama sömürülecek bir tarafı da yoktur.
27 Mayıs bir sonuçtur, bu sonuç ne kadar yanlışsa, ülkeyi 27 Mayıs’a götüren süreç de o kadar yanlıştır.
Dahası, 27 Mayıs darbesinden daha büyük yanlıştır, çünkü önceki süreç 27 Mayıs darbesine yol açmıştır.
Menderes - Bayar iktidarı her durumda iktidarda kalmanın mücadelesini vermiştir. Muhalefete ülkeyi dar etmiş, Meclis’te Tahkikat Komisyonu ile mahkemeler kurmuş, yasaları ve anayasayı hiçe saymıştır. Vatan Cephesi ile toplum bölünmüştür.
27 Mayıs öncesini anlatan çok araştırma vardır. Darbe öncesi süreç önemlidir.
27 Mayıs askeri darbesinin idam kararları vahşidir! Bu kararlar sayesinde geçmişteki sağ iktidarlar gibi özellikle bugünkü iktidar hâlâ mağduriyet peşinde koşmakta ve kendi iktidarları ve iktidarda yaptıkları için bir onay aracı olarak kullanmaktadır.
Kaos yaratılmamalı
27 Mayıs gibi önemli ve büyük olaylar toplumlarda düzenin bozulduğu, çığırından çıktığı, kaotik bir ülke konumu söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Siyasal kaos yaratıldığında, bundan çıkış yollarını kontrol edemezsiniz. Sosyolojik süreçler ve çeşitli iktidar güçleri devreye girer. O zaman için ordu bir güç olarak, düzeni sağlamak için müdahale olanağını / fırsatını ele geçirdi.
Birileri der ki, şunun şurasında zaten genel seçimler yapılacaktı... Darbe yapmasalardı iktidarın el değiştireme olanağı doğacaktı.
Bu önermenin veya düşüncenin, sadece anayasal ve yasal düzenin normal işlediği durumlar için kabul edilebilir gerekçe olabileceği, kaotik koşulların dinamiğinin ise farklı bir şekilde işlediği ve işleyeceği bilgisi ile çatışır. Seçimlerin yapılıp yapılmayacağı veya ne kadar istismar edileceği ve ülkenin cephelere bölünmesinin ne gibi sonuçlar doğuracağının bilinmezlikleri içindeki bir toplumsal ve siyasal süreçte, normal koşullar varmış gibi düşünce üretmenin de anlamsızlığını, askeri darbe gösterdi.
İstifa: kaostan çıkıştı
27 Mayıs öncesi siyasal - yasal - anayasal kaostan şüphesiz ki sivil çıkış yolları vardı.
Bu kaosun mimarları Menderes - Bayar, istifa edip derhal seçim yolunu açabilirlerdi. Özellikle Bayar’ın bu yolun seçilmemesi için baskı yaptığı ve direttiği bilinir.
Demokrat Parti (çok enteresan, demokrasiyi çiğneyen partiler özellikle bu ismi neden seçerler, tıpkı adaleti ve hukuğu çiğneyen partilerin isimlerine adaleti yakıştırması gibi..) milletvekilleri ve etkili diğer güçleri de askeri darbeye giden süreci kesintiye uğratmak için uğraş vermediler ve darbe önce sürecin sorumluluğunu paylaştılar.
Onlar, Menderes’in “odunu göstersem milletvekili seçtiririm” düşüncesinin aletleri miydi, bilmiyorum.
Bırakın kefen bezi edebiyatını
Cumhurbaşkanı 27 Mayıs’a dolaylı ve doğrudan sık sık gönderme de yaparak “kefen beziyle” siyaset yaptığını söylemiştir.
Bu söylemin de onaylanacak hiçbir yanı yok.
Bir siyasetçi neden kefen bezi ile siyaset yapsın ve yaptığını söylesin?
Millet tarafından seçildiniz, sistemin ve sizin oraya seçilmenizi sağlayan düzenin ana belirleyicileri olan anayasa, yasa, hukuk ve adalet çerçevesi içinde görevinizi yaparsınız ve bu düzene uygun davranarak seçimlerde mesela seçilmemeyi kabul eder ve gidersiniz.
Orayı babalarınızın tapulu malı olarak görmezsiniz.
İktidar olma, size hak hukuk ve adaleti yok sayma özgürlüğü vermez.
Geldiğiniz gibi gitmeyi de bileceksiniz.