CHP'li Kesici'den ekonomi formülü: İlk iş...
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, seçime ve gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
MELTEM YILMAZ/BİRGÜN- Kesici, Türkiye’de hane halkı borcunun, AKP’nin ilk döneminden bugüne 30 kat arttığına dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “24 Haziran’ı takip eden ilk günden itibaren, bir kere bu işin ciddiyetinin farkında olarak hareket edeceğiz. İster mevcut yönetim 25 Haziran’da seçimi kazanmış olsun, isterse muhalefet bloku seçimi kazanmış olsun.
İki; ekonominin tam yetkilisini tayin etmeleri lazım. Şu anda dört tane bakanlık var ekonomiden yetkili, ama bu durum, bu tür ekonomik tablolarda hiç yürümeyecek bir yöntemdir. Bunu hadi biz kaldıralım, dış dünya kaldırmaz. Türkiye’nin toplam dış borcu olan 453 milyar doların akıbetinden endişe ediyor, acaba ödeyebilir mi ödeyemez mi diye. O yüzden gözlerini ileri derecede Türkiye’ye diktiler.
Üçüncüsü de, en az üç yıllık bir program hazırlanmalıdır. Bunun içerisinde bir, bir buçuk yıllık bir acil eylem planı olmalı.”
Kesici’nin röportajı şöyle;
»24 Haziran seçimlerine giderken en önemli gündem maddesi ekonomi. Siz mevcut tabloyu nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle çok iyi kavranması gerekir ki Türkiye’nin ekonomide içinde bulunduğu durum ciddidir, çok ciddidir daha doğrusu. Bu ciddiyet iki nedenden kaynaklanıyor. Bir; dövize olan ihtiyacımızın şiddeti. 453 milyar dolar civarında dış borcumuz var. Bunun bir yıla isabet eden bölümü, kamu için 20-25 milyar dolardır, özel sektör için 130-140 milyar dolardır, cari işlem açığı için de 50-55 milyar dolardır. Bunları topladığımızda 220 milyar dolar civarında bir rakam ortaya çıkar. Bu yüksek bir rakam.
»Bu boyutta bir borcun döndürülmesiyle ilgili kuşkular var. Ama buna benzeyen rakamlar daha önceki yıllarda da vardı. Neden şimdi sorun giderek büyüyor?
Güven kaybı. Türkiye’de dipten doruğa veya doruktan dibe müthiş bir güven kaybı var. Sayın Cumhurbaşkanımızdan ekonomi bürokrasisine kadar olan bütün spektrumda, hem kişilere hem de Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı gibi kurumlara. Bunu hükümet cenahı dış mihrak olarak tanımlıyor. Katiyen böyle bir şey söz konusu değil. Dış mihrak yoktur, dış paraya olan ihtiyacımızın yüksekliği vardır. Öyle olmamış olsa ne kadar dış mihrak olursa olsun.
»Buradan sizin nasıl bir çıkış formülünüz var?
Birincisi, 24 Haziran’ı takip eden ilk günden itibaren bir kere bu işin ciddiyetinin farkında olarak hareket edeceğiz. İster mevcut yönetim 25 Haziran’da seçimi kazanmış olsun, isterse muhalefet bloku seçimi kazanmış olsun. İki; ekonominin tam yetkilisini tayin etmeleri lazım. Şu anda dört tane bakanlık var ekonomiden yetkili, ama bu durum, bu tür ekonomik tablolarda hiç yürümeyecek bir yöntemdir. Her kafadan bir ses çıkar. Bunu hadi biz kaldıralım, dış dünya kaldırmaz. Türkiye’nin toplam dış borcu olan 453 milyar doların akıbetinden endişe ediyor, acaba ödeyebilir mi ödeyemez mi diye. O yüzden gözlerini ileri derecede Türkiye’ye diktiler. Komplo kurmak değil yani. Bu dış borcun dışında 250 milyar dolar civarında da uluslararası yatırım pozisyonu dediğimiz pozisyon var. Bu bakımdan Türkiye’nin Batı’ya karşı yükümlülüğü demek ki 700 milyar dolar. O yüzden Batı çok alarm halinde. Bir de Türkiye’de muhatapları yok uzun zamandan beri. Eğer Cumhurbaşkanı Londra seyahatini hiç yapmasaydı çok daha doğru bir şey olmuş olurdu.
»Başka?
Türkiye şimdi zaten geldiği noktaya, düzgün istikrarlı devam eden bir birimin içinde tutarlı bir program yapamamasından geldi. En az üç yıllık bir program hazırlanmalıdır. Bunun içerisinde bir, bir buçuk yıllık bir acil eylem planı olmalı. Sonra da acil eylem planının bu dünyadaki bütün ekonomik organizasyonlara anlatılması lazım. Ekonomi yönetiminin selameti bakımından ihtiyaç duyacağımız ilave 30-40 milyar dolarlık taze bir dış kaynak bulmamız lazım. Bu taze dış kaynağı Merkez Bankası rezervlerini kuvvetlendirici mahiyette koymamız lazım. Bu durum, programa olan güveni arttıracak olan bir unsur olacak.
»Peki, öncelikle AKP’de öyle bir irade görüyor musunuz? Bir bu. İkincisi de güven kaybı telafi edilmeli dediniz. AKP’nin seçim kampanyasına bakıyoruz, söylemleri, vaatleri hep aslında kaybettiği güveni, kaybettiği değerleri yeniden inşa etmek üzerine. Bu güven kaybını telafi etme isteğini görüyor musunuz?
Şöyle diyeyim ben; bu güven kaybının farkını en önemli derecede sayın Cumhurbaşkanı fark etti, diye düşünüyorum. O da Londra’daki toplantıda. Peşinden hiç haz etmeyeceği bir şey olarak Ekonomik İşlerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Merkez Başkanını beraber gönderdi. Ama bu seçimin sonucu her ne olursa olsun, ister bizimkiler kazansınlar, ister elbette seçimdir, mevcut yönetim kazanmış olsun, her kim kazanacak olursa olsun problemin çapı, problemin ciddiyeti tek başına kazananın altından kalkabileceği bir yükte değildir.
»İnsanların AKP giderse ekonomi ne olur endişeleri haklı diyorsunuz yani…
Maalesef haklılar. Ama bu AKP’nin de tek başına altından kalkabileceği bir tablo değil artık. Bir Milli mutabakat hükümeti kurulmalı. Türkiye’nin öbür yüzde 50’sini dışarıda bırakacak tarzda, hatta karşına alacak tarzda hiçbir eylem bu ekonomik tablonun altından kalkamaz. Ekonomide sihir yoktur, sihirbaz yoktur. Yoksa bu hal ellerimizi yakar, ocaklarımızı, evlerimizi yakar. Az önce özel sektörün ve kamu sektörünün borç yükümlülüğünü söyledik ama içeride bizim bir de hane halkı dediğimiz kişisel borçlarımız var, öyle değil mi? Yani konut kredilerimiz, otomobil kredilerimiz, tüketici kredilerimiz var. Bu rakam, AKP iktidara geldiği zaman Türk Lirası cinsinden 6 buçuk milyar lira idi, şimdi ulaştığı nokta 510 milyar lira. Yani gerçek değeriyle 30 kat artmış hane halkının, bizlerin borcu. Bardağa düşecek son damla kaldı, eğer gerekli tedbirler alınmazsa, tek bir damlayla taşıyor.
»CHP’nin seçim beyannamesinde ekonomi programının yanı sıra, Muharrem İnce’nin meydanlarda ekonomi üzerinde durduğu konuları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi, öncelikle şunu söylemek lazım, hamaset milliyetçiliği 20. yüzyılda kaldı. 21. yüzyıl milliyetçiliği ekonomik milliyetçiliktir. Yani Türk Lirasını dünyanın en kuvvetli para birimlerinden biri haline getireceksin. Ben şu an itibariyle seçimin sonuçlarını iyi görüyorum. Hem Cumhurbaşkanı seçiminde, hem de milletvekili seçiminde muhalefet bloğunun kazanabileceği istikametinde görüyorum. Partilerin adaylarına baktığımızda, hepsi doğru isimler. Şu ana kadarki kampanyalarını da çok başarılı görüyorum. En azından kendi yaptıkları siyasi polemiklerle, kendi seçmen kitlelerini konsolide ettiler. Bu iyi. Ama bunun devamı böyle olursa katiyen iyi değil, ivme artırmak gerekiyor.
“Adaylık beklentim olmadı”
»CHP’nin Cumhurbaşkanı adayları arasında sizin isminiz de geçti. Böyle bir beklentiniz var mıydı?
Ben en küçük bir talepte bulunmadım bu aşamada. Ama benim olmam gerektiğine inanan insanlar, hem parti içinde hem parti dışında iki sebepten dolayı beni öne çıkarır gibi oldular. Bir ekonomi. Ekonomiyle ilgili akla gelen ilk isimlerden bir tanesi İlhan Kesici’dir. İki; oy alınacak olan kitle sağ kitledir. AKP demek aynı zamanda eski Refah Partisi, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi demek. Ama şimdi Muharrem İnce seçimi, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi oylarının konsolide edilmesi bakımından, çok doğru bir seçim olmuştur. Ben çok yüksek başarılar diliyorum. Şimdiye kadar getirdiği performansı çok başarılı buluyorum.