Kılıçdaroğlu: Bir kişinin suçlu olup olmadığını siyasetçi belirleyemez
Kılıçdaroğlu, partisince Etimesgut Korkut Ata Kültür Merkezi’nde düzenlenen sivil toplum kuruluşları ve muhtarlar toplantısına katıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Herkesin bir görevi vardır. Hakimin de görevi vardır. Bir kişinin suçlu olup olmadığını siyasetçi belirleyemez. Muhtar, esnaf, sanayici belirleyemez, hiç kimse belirleyemez. Bir kişinin suçlu olup olmadığını belirleyen tek makam vardır, o da hakimdir. Eğer siyaset kurumu bir kişiyi baştan suçlu gösterir ve hakim de ona uyarsa orada adalet çökmüştür. Geldiğimiz nokta budur" diye konuştu.
“Akılla hareket eder erdemli insanlar. Dolayısıyla biz, erdemli insan olarak hiç kimseyi küçümsemeden, hiç kimseyi ötekileştirmeden 80 milyonu kucaklamalıyız. O zaman bu güzel ülkede barış içinde yaşarız. Ben size bu ülkede birlikte yaşamayı, kardeşçe yaşamayı vadediyorum. Hiçbir zaman ‘kimliği, inancı, yaşam tarzı şuymuş, buymuş’ demeden, 81 milyonu kucaklayarak bir siyaset yapmaya, bunu sürdürmeye söz veriyorum ve yapacağım. Bizim birlikte yaşamaya ihtiyacımız var. Bu bayramda Suruç’ta acı bir olay yaşadık. 4 kişi hayatını kaybetti. Hepimiz üzüldük ve hepimiz olayın aydınlanmasını bekliyoruz. İnsan hayatı kadar değerli bir şey yoktur. Orada yaşanan olayı şu bölgeye veya bu bölgeye, şu veya bu kişiye çekmenin hiçbir anlamı yok.”
Suruç’ta yaşanan olayın yargıya intikal ettiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, olayın tüm yönleriyle aydınlatılması gerektiğini bildirdi. Siyasetin bir kavga değil, ülkeye hizmet etme aracı olduğunu, siyaset kurumunun başka bir alana benzemediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Her birimiz bir takımı tutarız. Çocukluktan başlar bu takım tutma ve bu takımı hiç değiştirmeyiz.
O takım bize sadece heyecan verir, milli takım olunca hep beraber tek yürek oluruz. Ama siyaset farklı bir şey. Siyaset her dönem değişen diliyle beraber halka giden bir anlayışa sahiptir. Siyaset kurumu var olan sorunları çözer ve nasıl çözeceğini halka anlatır” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Ben size bir örnek vereyim; Geçmişte daha çok bir sorun en temel sorunlarımızdan biriydi. Toplumsal barış dediğimiz, kimisinin Kürt sorunu, kimisinin Doğu, Güneydoğu sorunu diye tanımladığı bir sorun vardı. 35-40 yıldır çözülemeyen bir sorundu. Bu sorunu çözmek için siyaset kurumu kendine göre yöntem üretiyordu. Bugün geldiğimiz noktada terör gerilerde kaldı. Var mı? Var ama daha başka sorunlar ortaya çıktı. Ekonomi, eğitim, dış politika, demokrasi bütün bunlara baktığımızda yeni sorunlar kümesiyle Türkiye karşı karşıya. Biz bu sorunları nasıl çözeceğimizi size anlatmak zorundayız. Sizin göreviniz ise benim doğruları söyleyip söylemediğimi zihninizde test etmenizdir ve elinizi vicdanınıza koyarak oyunuzu kullanmanız. Ben sizden sadece bunu istiyorum.”
“DEMOKRASİ SORUNUMUZ VAR”
Türkiye’de bir demokrasi sorunu bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, herkesin can ve mal güvenliğinin olduğu rejime demokrasi dendiğini, yargı bağımsızlığı ve hakim teminatının bulunduğu rejime demokrasi dendiğini, demokrasilerde iktidarın seçimle gelip seçimle gittiğine değindi.
Devletle, hükümet ayırımının iyi yapılması gerektiğine işaret eden Kemal Kılıçdaroğlu, “Devlet bakidir, hükümet geçicidir. Devlet liyakat üzerine inşa edilir, siyasette liyakat yoktur. Örneğin, devlette şef olmak için üniversiteyi bitirmeniz lazım, 4 yıllık. Belli bir süre hizmet etmeniz, sınavı kazanıp şef olmanız lazım. Siyasette bakan ve başbakan olmak için iki şeye
ihtiyaç var. İlkokul diploması ve bir iyi hal kağıdı. O nedenle biz diyoruz ki devlet liyakat üzerine inşa edilmelidir. İşi ehline vermezseniz Türkiye kaybeder” diye konuştu.
Hazreti Peygamberin, işi ehline vermek için Kabe’nin anahtarını Müslüman olmayan birine teslim ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, salondakilerden eve gittiklerinde bununla ilgili internette araştırma yapmalarını ve okumalarını istedi.
“BİR KİŞİNİN SUÇLU OLUP OLMADIĞINI BELİRLEYEN TEK MAKAM VARDIR O DA HAKİMDİR”
“İşi ehline vereceksiniz, devleti baki kılacaksanız. Ne zaman ki bir hükümet ‘ben devlet olmaya kalktım’ derse bilin ki artık orada demokrasi yoktur” görüşünü paylaşan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti;
“En temel özelliği şudur: Herkesin bir görevi vardır. Hakimin de görevi vardır. Bir kişinin suçlu olup olmadığını siyasetçi belirleyemez. Muhtar, esnaf, sanayici belirleyemez, hiç kimse belirleyemez. Bir kişinin suçlu olup olmadığını belirleyen tek makam vardır, o da hakimdir. Eğer siyaset kurumu bir kişiyi baştan suçlu gösterir ve hakim de ona uyarsa orada adalet çökmüştür. Geldiğimiz nokta budur. Adalet önemli bir kavramdır. Bütün inançların ortak temeli adalettir. Biz adaleti savunmak zorundayız. Demokrasinin özünde adalet var.”
EKONOMİ ELEŞTİRİSİ
Son yıllarda ekonomide ciddi bozulmalar yaşandığına vurgu yapan Kemal Kılıçdaroğlu, “Doların yükseldiği falan yok, dolar yerinde duruyor. Türk lirası değer kaybediyor. Türk lirası, dolar karşısında değer kaybediyor. Yoksa buradaki dolarla ABD’deki, İngiltere’deki, Japonya’daki dolar aynı dolar. Ama Türk lirası değer kaybediyor” dedi.
“Amerikanın parası, AB’nin avrosu değer kaybetmiyor da bizim ki niye kaybediyor?” sorusunu gündeme getiren Kılıçdaroğlu, ekonomi iyi yönetilmediği takdirde değer kaybının yaşanacağını belirtti. Bugün milyonlarca işsiz olduğunu kaydeden ve “bu düzenden kim memnun?” sorusunu soran Kılıçdaroğlu, “Çiftçi, esnaf, sanayici memnun mu? Bu düzenden memnun olan bir grup var, bu düzenden memnun olan sadece rantiye sınıfı var” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şu görüşlerini paylaştı:
“Bu sınıfın özelliği şu: Rantiye sınıfının fabrikası, tarlası yoktur, bakkalı yoktur, alın teri yoktur. Bir masa, bir sandalye var. Bankada parası var. Kim borç istiyor verir faizle, parasını alır. Elinde bir bardak viski vardır, faizini alır oturur. İşçiydi, grevdi, lokavttı hiçbiri ile ilgilenmez. Bu rantiye sınıfının özelliği nedir diyeceksiniz. Son 16 yılda Londra’daki bir grup rantiye
sınıfına verilen faiz 151 milyar dolar. 151 milyar dolar bu memleket faiz ödedi, yurt dışındaki faiz lobisine. Şimdi diyorlar ki ‘faize karşıyız.’ İyi de bu 151 milyar doları kim ödedi? Ödeme kardeşim. Cumhurbaşkanı olarak Londra’ya gidiyorsun, bakanını, Merkez Bankası Başkanı’nı gönderiyorsun, yalvarıyorsun, ‘ne olur bize borç ver.’ Adam da diyor ki ‘olur veririm, faizi yükselt.’ İki sefer faiz yükseldi, 151 milyar doları faiz ödüyorsanız kaç lira borçlandığını siz düşünün. Bu dışarıya ödenen faiz. Bir de içeriye ödenen faiz var. O da 687 milyar lira. Şimdi size soruyorum, 687 milyar lira artı 151 milyar dolar yatırıma
gitseydi ne olurdu? Memlekette her tarafa fabrika yapılırdı, emekli, işçi hayatından memnun olurdu? Nereye gidiyor bu para? Bu faizleri hepimiz ödedik. Bunun hesabını siyasi iktidar verdi mi? 151 milyar dolar faizi niye ödedi? Nerede kullandı bu parayı? Bilmemiz lazım. Ben doğru bilgilerle vatandaşın önüne çıkmak zorundayım. Sandığa giderken bilgimizle, birikimimizle sandığa gitmeli, vicdanımızla oy kullanmalıyız.”