40 yılda bin 352 kişi zorla 'kaybedilme' yaşandı, 15 Temmuz'dan sonra yeniden hortladı

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 1980-2020 yılları arasında Türkiye’de yaşanan gözaltında kayıplara ilişkin bir rapor hazırladı.

40 yılda bin 352 kişi zorla 'kaybedilme' yaşandı, 15 Temmuz'dan sonra yeniden hortladı

GERÇEK GÜNDEM- CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu hazırladığı “1980-2000’li yıllar arasında Türkiye’de Zorla Kaybedilenler Raporu”nu paylaştı. Raporda, 80’li ve 90’lı yıllarda yoğun şekilde yaşanan zorla kaybetmelerin 15 Temmuz sonrasında yeniden arttığı ve 1980'den bu yana toplam bin 352 kişinin zorla kaybedildiği bilgisi yer alıyor.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 1980-2020 yılları arasında Türkiye’de yaşanan gözaltında kayıplara ilişkin bir rapor hazırladı.

“30 AĞUSTOS ULUSLARARASI ZORLA KAYBEDİLENLER GÜNÜ”

Birleşmiş Milletler 2011 yılından bu yana 30 Ağustos'u Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü olarak anmaya başladı. Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'de de zorla kaybetmenin tanımını net bir şekilde yaptı.

Türkiye, 97 ülkenin imzaladığı sözleşmede imzacı ülkeler arasında yer almadı.

40 YILDA 1353 'ZORLA KAYBETME' OLAYI

Raporda yer alan zorla kaybetmeler ve faili meçhul cinayetler konusunda çalışan “Hakikat Adalet Hafıza Merkezi”nin verilerine göre zorla kaybetme olaylarının yıllara göre dağılımı şöyle:

Tanrıkulu'nun hazırladığı rapordaki tspitler ve öneriler şöyle:

İHD’nin 2019 İnsan Hakları Raporuna göre 2019 yılında 7 zorla kaçırma olayı saptandı. Bu kişilerden altısının ailesi İHD’ye başvurdu. Kaçırılanlardan beşi “Birleşmiş Milletler Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu”na başvurulduktan sonra sağ olarak bulundu. Diğer kişinin akıbeti ise bilinmiyor. Bulunan kişilerin işkenceye maruz kaldıkları anlaşıldı.

Hafıza Merkezi’nin belirlemelerine göre de, 1990'lardan bugüne gözaltına alındıktan sonra kaybolan insan sayısı 1.388’i buldu. Çalışmalar, 253 toplu mezar bulunduğunu, bu mezarlarda 4 binden fazla kişinin gömülü olduğunu gösteriyor.

Hafıza Merkezi’nin çalışmaları sonucunda (2107 itibariyle), 344 kişinin dosyalarına ulaşıldı. Bunlardan 218 kişinin kaybedilmesine ilişkin soruşturmaların sürüncemede bırakıldığı (yüzde 63), 24 soruşturmanın zamanaşımı gerekçesiyle sonlandırıldığı (yüzde 7), 18 soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği (yüzde 5), 84 kişinin zorla kaybedilmesi nedeniyle dava açıldığı (yüzde 24) belirlendi.

84 kişinin zorla kaybedilmesi nedeniyle toplam 15 dava açıldı. Bunlardan 36 kişinin zorla kaybedilmesine ilişkin 8 davada beraat kararı verildi. 46 kişinin kaybedilmesi nedeniyle açılan 5 dava sürüyor. Yalnızca 2 kişiyle ilgili açılan iki davada mahkumiyet kararı verildi. Mahkumiyet kararı verilen iki dosyanın birinde iki kişi 30’ar birinde ise bir kişi 24 yıl ceza aldı.

Hafıza Merkezi’nin çalışmalarına göre, iç hukuk yollarının sonuç vermemesinin nedenleri şöyle:

* Cumhuriyet Savcıları soruşturma işlemlerini gerektiği gibi yerine getirmiyor, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacak nitelikte etkin soruşturma yürütülmüyor,

* Soruşturmalar yıllarca sürüncemede bırakılıyor ya da takipsizlik kararıyla kapatılıyor,

* “Zorla kaybetme” insanlığa karşı suç olduğu ve zaman aşımına tabi olmadığı halde bu tür olaylar Türkiye’de zaman aşımı riskiyle karşılaşıyor,

* Çok az olayda dava açılıyor, yargı süreçleri çoğunlukla beraat kararıyla sonuçlanıyor.

OHAL Sonrası

2000’li yıllarda azalan ve Cumartesi Anneleri’nin eylemlilikleri dışında kamuoyu gündeminden çıkan “zorla kaybetmeler”, 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra yeniden başladı.

OHAL sonrası dönemde (2016-2020 arasında) çkaybedilenlerden 24’ü daha sonra “bulundu”. Bu kişilerin “kayıp oldukları dönemde” yoğun işkence gördükleri belirlendi.

Kaybolanlardan Şimoni Diril'in cesedi de 70 gün sonra köy yakınlarında bulundu.

Sunay Elmas, Ayhan Oran, Yusuf Bilge Tunç, Hıdır Çelik, Gülistan Doku, Hürmüz Diril ve Mehmet Bal’dan ise haber alınamıyor.

Mardin’de Toplu Mezar: 28 Mayıs günü Mardin’in Dargeçit İlçesi Libka (Gulbiş) Mezrası yakınlarındaki bir mağarada 40 kadar kişinin kemik ve kafatasları bulundu. Alana girmesi engellenen İHD Mardin Şube Başkanı, kemiklerin 90’lı yıllarda faili meçhul cinayete kurban giden ve kaybedilenlere ait olduğunu düşündüklerini söyledi. Kemiklerin Adıyaman’da süren Dargeçit JİTEM Davası kapsamında kaybedilen kişilere ait olabileceğini söyleyen Şube Başkanı, “Daha önce 7 kişinin cenazesine ulaşılmıştı, 3 kişinin cenazesine ulaşılamamıştı. Kaybedilenlere ait olabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Cumhuriyet Savcılığı, toplu mezara ilişkin soruşturmada gizlilik kararı aldı.

Cumartesi Anneleri

* Kayıpların Devlet Arşivlerinde kayıtlı akıbetleri açıklansın,

* Failler yargılansın,

* Zorla kaybetme “insanlığa karşı suç” kapsamında zaman aşımına uğramayacak şekilde düzenlensin,

* Türkiye Birleşmiş Milletler Gözaltında Kayıplar Sözleşmesini imzalasın…

12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesinde Alevilerin çoğunlukta olduğu bir kahvehaneye durdukları bir taksinin sürücüsünü öldüren kimliği belirsiz kişiler tarafından silahlı saldırı düzenlendi.

15 Mart 1995 tarihine kadar süren olaylarda 22 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı ve tutuklandı.

21 Mart 1995 tarihinde olaylardan sonra gözaltına alınan Hasan Ocak “ortadan kayboldu”.

15 Mayıs 1995 tarihinde Hasan Ocak’ın işkence edilmiş cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulundu. Cesedin gözaltına alındıktan beş gün sonra Beykoz Ormanında köylüler tarafından bulunduğu öğrenildi.

Hasan Ocak’ın cesedine ulaşılmasının ardından kayıplara karşı adalet arayışı bir mücadeleye dönüştü ve ilk kez 27 Mayıs 1995 tarihinde 15-20 kişilik bir grup Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yaptı.

O dönemde “Arkadaşıma Dokunma” kampanyasını yürüten bir gruptan bu olayın ardından “Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray meydanında sessizce oturma” fikri ortaya çıktı. Oturma eyleminde “slogan atılmaması”, “her hafta gözaltında kaybedilen bir kişinin öyküsünün anlatılması” kararlaştırıldı. “Cumartesi Anneleri” adı basın tarafından konuldu.

13 Mart 1999'da polisin müdahaleleri nedeniyle oturma eylemlerine ara veren grup, 31 Ocak 2009'da yeniden bir araya gelmeye başladı.

Diyarbakır’da da 2009 yılından bu yana Koşuyolu Parkı içindeki Yaşam Anıtı önünde oturan Cumartesi Anneleri, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında ilan edilen OHAL gerekçesiyle eylemlerini 100 hafta boyunca kapalı alanda, İHD Diyarbakır Şubesi içinde sürdürdüler.

Uluslararası Hrant Dink Ödülü, 2013 yılında Cumartesi Annelerine verildi.
Uruguay Eski Devlet Başkanı Jose Mujica ve eşi, 31 Ekim 2015 tarihinde (553. buluşma) Cumartesi Annelerine destek için Galatasaray Lisesinin önüne geldi.
Cumartesi Annelerinin 700. buluşması için “Beni Bul Anne” adlı parça Ceylan Ertem ve Kayıp Yakınları tarafından seslendirildi.

Cumartesi Annelerinin 25 Ağustos 2018 tarihinde gerçekleştirilen olan 700. buluşması İçişleri Bakanının talimatı doğrultusunda Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Cumartesi Anneleri ise sosyal medyadan yaptığı paylaşımla yasağa rağmen Galatasaray Meydanında olacaklarını aktardılar.

Cumartesi Annelerine izin vermeyen polis, Beyoğlu'nda anneler ve yakınlarının oturduğu pek çok noktaya biber gazı ve plastik mermiyle saldırdı, çok sayıda kayıp yakını ve hak savunucusunu gözaltına aldı. Bu tarihten itibaren Cumartesi Anneleri’nin eylemi “rutin” bir biçimde engellenmektedir

*Zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı, bulunmaları, faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için Devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.

*Kayıpların akıbetlerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili mezar açma işlemlerinin ilgili uluslararası standartlarda yapılması, mezarların iş makineleri ile özensiz bir biçimde açılarak buluntuların tahrip edilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir.

*AKP Hükümeti, sözleşmeyi imzalamalı ve gereklerini yerine getirmelidir.
*Sistematik cezasızlık politikasından vazgeçilmeli ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütülerek, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümleri dikkate alınmamalıdır .

*Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için “Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmalıdır.

Etiketler
15 Temmuz Gözaltı Milletvekili Temmuz