Davutoğlu: Diplomasimizin yetersizliğinin yükünü donanmamız ve ülkemiz taşımamalı
Doğu Akdeniz gündemine ilişkin açıklamalarda bulunan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye Doğu Akdeniz’de köşeye sıkıştırılmaz ve emrivakilere boyun eğemez" dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu sosyal medya hesaplarından Doğu Akdeniz'deki son gelişmeler ve ülkemizin çıkarları için takip edilmesi gereken stratejik/diplomatik eylem planı konusunda görüş ve önerilerini paylaştı.
Türkiye'nin ve iktidarın Doğu Akdeniz'deki tutumunu desteklediklerini belirten Davutoğlu şunları söyledi:
* Haklı olduğumuz konularda hiçbir taviz, hiçbir geri adımın söz konusu olmaması gerektiğine inanıyoruz. Her şeyden önce içerde bütün siyasi tarafların dışarda ise bütün muhataplarımızın bilmesi gereken temel husus Doğu Akdeniz'in Türkiye'nin ekonomik ve stratejik nefes borusu olduğu gerçeğidir.
* Türkiye'nin Doğu Akdeniz sahilleri üç ana ekonomik faaliyet alanının ana üssüdür: Antalya'da turizm, Mersin'de serbest bölge ve dış ticaret, Ceyhan'da enerji. Dünyaya açılan hattı oluşturan bu üç ekonomik faaliyet alanı da barışçıl ortamı gerekli kılar.
* Dolayısıyla Türkiye'nin bölgedeki nihai stratejik tercihi bölgesel bir barış ortamıdır. Ancak bu tercih 1850 km ile bölgenin en uzun sahiline sahip olan ülkemizin Antalya körfezine sıkıştırılmasına dayalı emrivakilere sessiz kalacağı anlamına gelmez ve gelmemelidir.
* Son dönemde Türkiye'nin göstermekte olduğu güç projeksiyonu son derece haklı gerekçelere dayanmaktadır. Ancak bu güç projeksiyonu ile uyumlu bir diplomasi dinamizmi gösterilemediği de aşikârdır.
“HAKSIZLIĞIMIZDAN DEĞİL DİPLOMASİ ZAYIFLIĞIMIZDAN…”
Dış politikanın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o anki ruh haline göre aldığı refleksif kararlarla yürütüldüğünü ifade eden Davutoğlu şu ifadeleri kullandı:
* Bugün Doğu Akdeniz konusunda ülkemize destek beyan eden tek ülkenin Azerbaycan olması buna mukabil ABD, Rusya ve Fransa başta olmak üzere küresel aktörlerin, Mısır, Yunanistan, GKRY ve İsrail başta olmak üzere bölgesel aktörlerin neredeyse tümünün ülkemizin pozisyonunun karşısında yer alması pozisyonumuzun haksızlığından değil, diplomasimizin zayıflığındandır.
* İçerde gündem değiştirmeye dönük hamaset yüklü söylemlerin uluslararası alanda bir karşılığı yoktur. Bugün maalesef diplomasimiz, stratejik iç tutarlılığını, taktiksel esnekliğini, kademelendirme ve çeşitlendirme yeteneğini ve etki analizi yapma becerisini kaybetmiş durumdadır. Diplomasimizin yetersizliğinin yükünü donanmamız ve ülkemiz taşımamalıdır.
16 MADDELİK ÇÖZÜM ÖNERİSİ
AKP hükümetine 16 maddelik çözüm önerisi sunan Ahmet Davutoğlu maddeleri şu şekilde sıraladı:
* Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay ve MİT temsilcileri yanında yetkin uluslarası deniz hukukçularından oluşan bir ‘Doğu Akdeniz Çalışma Grubu' oluşturulmalıdır.
* Geçmişte ve bugün ada ve kara devletleri arasında gerilimlerde bizimle aynı tutumu benimseyen ülkelerin tecrübeleri de derinlikli olarak araştırılmalı ve gerektiğinde bu ülkelerle ortak bir tutum oluşturma ya da platform kurma arayışına geçilmelidir.
* TBMM'de temsil edilen / edilmeyen bütün hemfikir siyasi partilerin Doğu Akdeniz politikalarına desteği ortak bir açıklama ya da bildiri ile ilan edilmeli ve bu konunun iç siyaset malzemesi olarak kullanılmayacağı ortaya konmalıdır.
* Konuyu tahrik ederek Avrupa gündemi haline getirmeye ve Türkiye-AB krizi haline dönüştürmeye çalışan Yunanistan'a açık bir çağrıda bulunulmalı ve konunun bütün teknik detayları ile birlikte iki ülke arasında ikili bazda görüşülmesine hazır olduğumuz ifade edilmelidir.
* Eylül ayında yapılacak AB Dışişleri bakanları toplantısının hemen öncesinde acilen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı çağrısında bulunulmalıdır. Bu çağrıya olumsuz yanıt verilmesi halinde gerektiğinde NATO-AB iş birliği mekanizmalarının tümünün bloke edileceği duyurulmalıdır.
* Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumu da dikkate alındığında AB bu sürecin ana aktörü olmaktan uzaktır. Bununla birlikte Eylül ayında yapılacak ve gerginlik sürdüğü takdirde Bildiride Türkiye aleyhine olumsuz değerlendirmeler içerebileceği akla gelen AB Liderler Zirvesi'ne kadar, AB ülkelerine yönelik diplomatik adımların, bütün yönleriyle ve ülkemizin iş dünyası dahil bütün kesimlerince desteklenerek atılması gerekmektedir. NATO üyesi olmakla birlikte AB üyesi olmayan ABD, İngiltere ve Norveç ile konu ile ilgili yakın bir istişare mekanizması oluşturulmalıdır.
* İngiltere'nin Kıbrıs'taki üsleri de göz önünde bulundurularak düzenli bölgesel nitelikli istişarelere ağırlık verilmelidir.
* ABD ile ilişkilerimiz son dönemde girdiği şahsileştirilmiş niteliğinden süratle çıkarılarak kurumsal ve starejik bir düzleme taşınmalıdır.
* Son dönemde gerek Libya'da, gerek Suriye'de gerekse diğer ortak bölgesel alanlarda Türkiye aleyhine yürümekte olan Rusya ile ilişkilerimiz en üst düzeyde yeni bir ortak stratejik çerçeveye oturtulmalıdır.
* Bugün Türkiye'yi köşeye sıkıştırma çabalarının en önemli dayanağı bazı ülkelerin Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin gergin olmasını istismar edebilme kabiliyeti kazanmalarıdır. Halbuki Türkiye ile Mısır'ın Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını maksimize edebilmeleri ikili düzeyde bir anlaşma ile mümkündür.
* Yine bu çerçevede son dönemde ilişkilerimizin eski canlı niteliğini kaybettiği Lübnan ile Doğu Akdeniz bazlı istişareler yapılmalı, İsrail'in tutumu yakından takip edilmeli, bölgedeki muhtemel gelişmelerin Suriye'yi nasıl etkileyeceği göz önünde bulundurulmalıdır.
* Şu anda iç mücadelelere yoğunlaşmış olan Libya hükümetine deniz politikaları ve deniz hukuku bağlamında destek verilmeli ve bu alanlardaki askeri/diplamatik kurumsallaşma çabalarına öncülük edilmelidir.
* Türkiye ilgili ve paydaş ülkelerle meseleleri konuşmak üzere yeni bir bölgesel platform önerisini ivedilikle yapmalıdır. GKRY ve KKTC'nin temsili sorununu aşacak bir formül bulunması halinde böylesi bir platforma öncülük eden bir çağrı Türkiye'nin manevra alanını genişleten bir sonuç doğuracak, gerginliği düşürecektir.
* Kurucuları olduğumuz Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi kuruluşlardan ve bir dönem öncesi başkanlığını üstlendiğimiz İslam İşbirliği Teşkilatından sembolik dahi olsa destek ve sempati mesajlarının gelmesi önemlidir. Keza bu kuruluşlara üye ülkelerden Azerbaycan dışında bireysel destek mesajları görülmemesi de açık bir diplomatik zaaftır. Bu ülkeler tek tek pozisyonumuz konusunda bilgilendirlmeli ve destek talebinde bulunulmalıdır.
* Uluslararası güç dengelerinde büyük devlet olmak içerde hamasi bir dil kullanarak değil dışarda etkin br diplomasi uygulayarak sağlanabilir. Bu bağlamda başta Doğu Akdeniz olmak üzere her alanda kararlı, rasyonel, güven uyandıran ve caydırıcı güce sahip yeni bir diplomasi dili geliştirilmelidir.