Uzmanlar Meis'i yorumladı: 'Türkiye, öncelikle diplomatik haklarını bilmeli'
Prof. Dr. Hakkı Uyar, "“1964’te Kıbrıs olayları sırasında Yunanistan’ın Meis’e asker ve silah yığınağı yaptığına dair basında haberler yer alıyor." ifadelerini kullandı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Uyar, Meis’in silahlandırılmasının 1960’lı yıllarda bile gündeme geldiğine vurgu yaparak “1964’te Kıbrıs olayları sırasında Yunanistan’ın Meis’e asker ve silah yığınağı yaptığına dair basında haberler yer alıyor. Türkiye, öncelikle diplomatik haklarını bilmeli” dedi.
Cumhuriyet Gazetesi'nden Sena Yaşar'ın haberine göre; Emekli Koramiral Can Erenoğlu ise Meis Adası’nda uzun yıllardır Yunan askerinin, hatta Yunan askerlerine ait bir uçak pistinin dahi bulunduğuna dikkat çekti. Bugün hükümet tarafından verilen tepkilerin “iç politikaya oynamak” amaçlı olduğunu belirtti.
Yunanistan’ın Meis Adası’na asker çıkardığı görüntülerle, Meis’in silahsız statüde olması gerektiği tartışmaları yeniden gündem oldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 15 Ocak 2020’de verdiği bir demeçte, Yunanistan’ın işgal ettiği adaların aidiyetinin tam olarak belli olmadığını, bu adaların statüsünün Paris Antlaşması’yla kesinleştiğini iddia etmişti.
Uzmanlar ise Meis Adası’nın tarihçesini Cumhuriyet’e değerlendirdi. Tarih Profesörü Hakkı Uyar, Osmanlı Devleti’nin 1878’den 1918’e kadar geçen dönemde elindeki topraklarının büyük bir bölümü kaybettiğine dikkat çekti. “Bir bölümü de daha iyi antlaşma yapmak ya da büyük devletlerin baskısı karşısında sessizce teslim etmek zorunda kaldı. Bunlar arasında 1878’de Kıbrıs’ı İngilizlere, Bosna Hersek’i Avusturya Macaristan’a vermek de vardır.
Fransa’nın Tunus’u, İngiltere’nin Mısır’ı ilhak etmesine de ses çıkarmadı” dedi. Bu kayıpların Abdülhamit döneminde olduğunu belirten Uyar, şu bilgileri verdi: “İttihatçılar ise İtalya’nın Libya’yı işgaline Abdülhamit’ten farklı olarak tepki gösterdi. Libya’da, ittihatçı subaylar (Mustafa Kemal dahil) direnişi örgütlemeye girişti. Bunun üzerine İtalya, Anadolu kıyılarına yakın yerleri işgal ederek Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak istedi.
Çünkü Anadolu kıyıları ve buradaki adalar Osmanlı için hayati idi. Üstelik Balkan Savaşı’nın kapıda olması ve ardından çıkışı, Osmanlı Devleti’ni İtalya ile antlaşmaya itti. Uşi Antlaşması ile Rodos, 12 adalar ve Meis İtalyanlara verildi.1920 tarihli Sevr Antlaşması’nın 122. maddesi de bunu teyit etmekteydi.
Buralar, Mondros öncesinde kaybedilen topraklar arasında yer aldığı için de Misakı Milli sınırlarına dahil edilemedi. Lozan’ın 15. maddesi de bu adaların İtalyanlara verilmesini onaylıyordu. Ancak bu, önceki kaybın teyidinden ibarettir. Lozan’da, adaların Türkiye’nin güvenliğinin sağlanması için silahsızlandırılması söz konusuydu.”
‘PARİS ANTLAŞMASI TÜRKİYE’Yİ BAĞLAMAZ’
Uyar, adaların silahlanmasının, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sürecinde İtalyanlarca yapıldığını belirtti. “Savaş boyunca Türkiye’yi yanlarına çekmek isteyen Almanya ve İngiltere grupları, adaları bir yem olarak kullandı. Ancak Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’ndan ders çıkararak bu yemi yutmadı ve savaşa katılmadı.
1947 tarihli Paris Antlaşması’na ise Türkiye taraf olarak katılmadı. Çünkü buna katılanlar savaşın kaybedenleri ve kazananlarıydı. Türkiye, her iki tarafta da değildi. Bu anlaşma ile adalar, Yunanistan’a devredildi.
İtalyan işgali döneminde adalarda Türk nüfusu azalsa da esas azalma Yunan egemenliği döneminde yaşandı. Türkiye, Paris Antlaşması’nın tarafı değildir ama Lozan’a göre adaların silahsızlandırılmasını talep edebilir.
Adalar, İtalya’dan Yunanistan’a geçse de Türkiye için asıl bağlayıcı olan Paris Anlaşması değil, Lozan’dır. Dolayısıyla, Türkiye önce Lozan’a sonra daha sonra Paris’e bakmalıdır.”
‘1964’TE MEİS’E ASKER ÇIKARILDI’
Meis’in silahlandırılmasının 1960’lı yıllarda bile gündeme geldiğine dikkat çeken Uyar, “1964’te Kıbrıs olayları sırasında Yunanistan’ın Meis’e asker ve silah yığınağı yaptığına dair basında haberler yer alıyor. Türkiye, öncelikle diplomatik haklarını bilmeli, korumalı ve onlara göre hareket etmeli. Savaş ve silah, diplomasinin en son çaresidir, üstelik tehlikelidir” uyarısında bulundu.
‘İLK OLAN ŞEY, RESMİ ÜNİFORMA’
Eski Sahil Güvenlik Komutanı ve Yunanistan Şube Müdürlüğü görevinde de bulunan Emekli Koramiral Erenoğlu ise şu değerlendirmeleri yaptı: “Yunan askeri zaten yıllardır Meis’tedir. Burada ilk olan şey, resmi üniforma ile adaya çıkmalarıdır.
Meis’teki Yunan askerleri, her sene periyodik görevlendirmelerle değiştirilirdi. Rodos’tan feribotla gelirlerdi ama sivil olarak gelirlerdi. Fakat biz tıraşlarından, tavırlarından asker olduklarını anlardık. Kaş’tan çıplak gözle baktığımızda zaten görürdük.
Bu kez farklı olarak yaptıkları tek şey, kamuoyuna oynamak için resmi üniforma ile görev değişimine gelmek oldu. Bu duruma da bizimkiler ‘Güzel iç politika malzemesi olur. Vatandaşlar da ilk kez oluyormuş gibi değerlendirir’ dediler ve haklı çıktılar.
Burada 600 metre uzunluğunda bir de uçak pisti vardır. Hatta, Yunan askerinin kullandığı bu uçak pisti, 1998’lerden beri aktif. Biz Meis’te Yunan askerinin ne yaptığını gün gün izlerdik, havalanını tamir ederlerdi, periyodik değişimler yaparlardı, silahlar eskirse, yeni silahlar getirirlerdi. Bunu da sanki iç güvenlik tedbiriymiş gibi yansıtırlardı.
Meis’teki limana arada bir Yunan hücumbotu gelir, biz de hemen bir hücumbotu Kaş’ta görevlendiririz. Bu, yıllardır karşılıklı kontrol anlamı taşır. Yunanistan Meis’e iğne koysa, Türkiye görür”.
Erenoğlu, “Yıllardır yapılan silahlandırma ve asker çıkarma da zaten bilinen ama tepki verilmeyen bir durum. Şu anki tepkiler ise karşılıklı iç politikaya oynama. Yunan savunma bakanları ilk ziyaretlerini Eşek Adası’na falan yaparlar.
Silahsız statüdeki adaya gider, mangal yakarlar. Buralar Yunanlıların yumuşak karnıdır. Bu konu, BM Güvenlik Konseyi, NATO ve uluslararası platformlarda ısrarla gündeme getirilmelidir” ifadelerini kullandı.