'Ekonomideki bozulmanın sebebi Saray rejimidir'
CHP İzmir Milletvekili ve PM Üyesi Selin Sayek Böke, "Seçim öncesinde gündemi belirleyen ekonomideki negatif göstergelerin sorumlusu Saray rejimidir" dedi.
Miyase İlknur/Cumhuriyet- AKP’nin iktidarı süresince yapılan seçimler içinde ilk kez bu seçimlerde ekonomik kaygılar, siyasi argümanların önüne geçti. Enflasyon, kur ve faizlerin birbirini tetikleyerek yükselmesi seçmende “Kriz kapıda mı” tedirginliğine yol açarken siyaset cephesinde de seçmene mesajların Ekonomi üzerinden verilmesine yol açtı. CHP PM üyesi Selin Sayek Böke ile de ekonomideki krizi ve CHP’nin çözüm önerilerini konuştuk. Pek çok kişi bilmez belki ama Böke ailesinden CHP’de siyasete atılan ilk isim Selin Sayek Böke değil. Annesi Dr. Füsun Sayek de 1995 seçimlerinde CHP’den Hatay milletvekilli adayı olmuş ama seçilememişti.
*Kurlardaki yükselişi önlemenin ekonomideki yöntemleri belliyken bunları kullanmak için doların 3.92’yi görmesi mi gerekiyordu?
Elbette hayır. OHAL rejiminin ilanından bugüne TL, dolar karşısında 3.02’den 4.75’e çıktı, yüzde 57 değer kaybetti. Bu OHAL devalüasyonu. Sırf bu yıl TL, kendisine benzeyen para birimlerinden 4 kat fazla değer kaybetti. Demek ki mesele bizim meselemiz. Demek ki sorun Saray rejimi ve onun hukuk ve Ekonomi anlayışı. Kur, faiz ve enflasyon da bunun sonucu. 16 yıldır iktidar olup ülkenin dış tasarrufu bağımlılığını azaltacak adımları atmayacaksınız, sonra da ülkenin uluslararası güvenilirliğine zarar verip risk yaratacaksınız. Evin Çatısını delip, yağmur ‘yağdığında ıslanıyorum’ diye şikâyet etme hakkınız olmaz.
*Faizleri yükseltmek de artık kur artışını frenlemiyor. Piyasalara olan güven nasıl tesis edilecek?
Tek bir yolu var o da iktidarın değişmesi, bu OHAL rejiminin bitmesi. Siyasi kaygılarla kurumları çökerttiler. Türkiye’ye güven verecek bir yeni siyasete ve iktidara ihtiyaç var. OHAL’in ve OHAL’i kalıcı kılan Başkanlık sisteminin kalkması gerek. Demokrasi, liyakatle işleyen bağımsız kurumlar ve adalet olmadan ne güven olur, ne yaşanabilir bir ülke ne de işleyen bir Ekonomi olur.
*Dolardaki hızlı yükseliş Erdoğan’ın İngiltere’de yabancı fon kuruluşlarının temsilcilerine verdiği mesajların etkisiyle mi oldu?
AKP Genel Başkanı’nın söz konusu İngiltere ziyareti birçok yaşanmışlığın teyidi oldu. Erdoğan Londra’ya yola çıktığı gün dolar 4.31 TL’ydi. Sonra basına kapalı bir yemek, bir TV röportajı ile “ben tek adamım ve her şeyi ben belirlerim” anlamındaki akıl dışı konuşmalar. Dolar 4.92’ye çıktı. Bir diktatörlük duyurusuydu Erdoğan’ın konuşması. Bunu duyan yabancı yatırımcılar, “Türkiye yatırım yapılamaz bir ülke” yorumları yaptılar. Maliyeti kurla kalmadı. İkinci Londra seferinde Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası başkanı faiz artırma sözü verdiler ve sonuçta faiz toplamda 4.25 puan artırıldı.
Yolun sonu yakın
*Yüksek cari açığa rağmen güçlü Ekonomi görüntüsü verildi. Sıcak para denizi bitti mi?
Küresel likidite azalıyor. Türkiye’ye etkisi 24 Haziran’da yapacağımız tercihe bağlı. İktidarın düzeni kuralsızlık, OHAL, tek adamla kurumsal çöküş ve üretimsiz borç üzerine kurulu. Bu iktidar ve düzen devam ederse ekonomide yolun sonuna geleceğiz ve bildiğimiz manasıyla bir ekonomik kriz kaçınılmaz olacak. Üstelik çok iyi biliyoruz ki Saray faturayı IMF’li veya IMF’siz mutlaka emekçi sınıflara çıkartacak. Acı reçeteyi vatandaşın omzuna yükleyecek, Ekonomi sert bir iniş yapacak. Oysa Türkiye ekonomisini krize girmekten kurtarabiliriz. Bizim halkçı kalkınma programımızla ekonomide yumuşak bir geçiş mümkün olabilir.
*Enflasyon çift haneye demirledi, cari açık yükseliyor. Yıl sonuna kadar 93.5 milyar dolar dış borç ödenecek. Bu tabloda iş başına gelecek hükümetin acilen alacağı önlemler ne olmalı?
Acilen makroekonomik finansal istikrar sağlayacak, faiz- Döviz sarmalından kurtaracak adımlar atılmalı. OHAL rejiminden çıkıp güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye geçiş adımları hızlı kanamayı durdurur. Böylece faiz, kur ve enflasyon dizginlenir. Aynı anda para ve maliye politikasının kurumsal çerçeveleri düzenlenmeli. Mesela; paralel Hazine olan Varlık Fonu uygulamasına hemen son verilmeli. Rantçı sermayeyi desteklemek için delik deşik edilen Kamu İhale Kanunu’nda kamu kaynaklarının israfına son verecek düzeltmeler yapılmalı. Hızla üretim reformu ve sosyal devlet inşasına başlanmalı. Üretim ve sosyal devlet reformlarıyla hem kapsayıcı kalkınma başlar hem de makroekonomik ve finansal istikrar sağlanır.
Türkiye’nin kaynağı var
*CHP’nin seçim bildirgesinin Ekonomi bölümü ayrıntılı ve iddialı. Ekonominin “batıyoruz” alarmı verdiği bir tabloda bu vaatleri gerçekleştirmek nasıl mümkün olacak?
Türkiye’nin kaynağı var. Sorun bu iktidarın bu kaynakları ülke için değil de kendi iktidarı için kullanıyor olması. Böyle olmaya devam ederse bu kaynakların tükenmesi de yakındır. Sorun Saray rejiminin Ekonomi politiğinin temelinde belirgin bir sınıfsal tercih yatması ve bu tercihin üretici güçlerden ve emekten yana değil, rant sermayesinden yana olması. OHAL rejimini kaldırmak, parlamenter demokrasiye geçiş, Varlık Fonu uygulamasına son vermek, kamu ihale kanununu kurtarmak güveni kurmak için atılacak adımlar. Bunlar aynı zamanda kaynağı artıracak adımlar. Vergi afları yerine vergisini ve sigorta primi ödeyen üretici ve esnafı sıfır faizli kredi ile teşvik etmek. Bizim programımız hem kaynağı arttıran hem de güvenceli çalışmayı teşvik eden, emekten ve üretici güçlerden yana bir program.
*Sandığa kısa süre kala en önemsediğiniz mesajınız ne olur?
Bu keskin virajı sağ salim alabilmek için hepimize görev düşüyor. Bu virajdan geçişimiz nasıl olursa olsun, bizler özgürlük, eşitlik, barış, laiklik değerleri üzerine kurulu bir demokrasinin inşası için mücadeleye devam edeceğiz. Türkiye’de öyle bir değişim başladı ki, artık bu değişimi kimse durduramaz.
2001’den de beter olacak
*Birçok büyük firma borçlarında yapılandırmaya gidiyor. İflasların gündemde olduğu söyleniyor. 2001 benzeri bir kriz mi yaşıyoruz?
Bütün krizler bir şekilde birbirine benzer. Cari açık, yüksek dış borç, aşırı inşaat… Hepsi bu iktidarın kurduğu ekonomik yapının sonucu. Bu sefer eğer uçuruma yuvarlanırsak, 2001’den daha zorlu olacak. 2001’den farklı olarak bu sefer, şirketler ve milyonlarca kişi borçlu. Bu sefer sadece atardamarda bir tıkanıklıkla yaşanmayacak, ekonominin bütün kılcal damarlarına da yayılmış bir tıkanıklık yaşanacak. Dibe vuruşa engel olmamız gerekiyor.