Çarpıcı sonuçlar: İşte CHP'nin PM'de konuşulan koronavirüs raporu
CHP, Temmuz ayından itibaren "ikinci tepe noktası" sürecinin yaşandığı koronavirüs salgınıyla ilgili izlenecek politikalar ve alınması gereken önlemleri, salı günü toplanan Parti Meclisi (PM) toplantısında ele aldı.
Parti Meclisi'nde hekim kökenli üyeler Prof. Dr. Gaye Usluer ile Aylin Yaman, salgının geldiği noktaya ilişkin sunum yaptı.
Ayşe Sayın'ın BBC Türkçe'deki haberine göre; toplantıda, koronavirüs salgınıyla ilgili açıklanan günlük vaka ve ölüm sayılarıyla ilgili verilerin şeffaf olmadığı saptamasına yer verilirken, vaka sayılarındaki artışta, "normalleşme sürecine erken geçilmesi"nin etkili olduğu vurgulandı.
CHP PM'de, salgın yönetimindeki eksikliklere ilişkin saptamalar, alınması gereken önlemler ve izlenecek politikalara ilişkin yapılan değerlendirmeler şöyle:
'Normelleşmeye erken geçildi'
Salgınla ilgili tüm dünyada artış eğilimi var, salgında birinci dalganın ikinci tepe noktasını yaşıyoruz. Ama Türkiye'de daha riskli bir durum sözkonusu. Çünkü normalleşme sürecini erken başlattı. Salgında tek tip bir elbise gibi bir süreç sözkonusu değil. Her ülkenin kendi koşulları, kültürel alışkanlıklarını gözönüne alması, kendi koşullarına göre sağlık sistemi modellemesi yapmak durumunda.
'Kararlar Bilim Kurulu'nda alınmıyor'
Sağlık Bakanlığı başlangıçta iyi bir yönetim biçimi sergiledi, herkeste güven uyandırdı, Bilim Kurulu oluşturdu. Ancak gelinen noktada bilim kurulunun karar alıcı değil, tavsiye kurulu olduğu anlaşılıyor. O nedenle bundan sonra her suçun müsebbibi gösterilmesi veya kararı gibi gösterilmesi doğru değil. Çünkü kararları alan Bilim Kurulu değil.
'Filyasyon doğru yapılmıyor'
Sağlık Bakanlığı, sahada filyasyonu kurallarına uygun yapmıyor. Filyasyon, dediğiniz şey, izleme, tarama, bulma, bulduklarınızı karantinaya alma süreçlerini içeriyor. Ancak Türkiye'de sadece, hastaneye başvuranların aile bireylerinde veya yakın çalışma arkadaşlarında filsayson çalışması yapılıyor. Üstelik bunlara test yapılması gerekiyor, yapılmıyor, deniliyor ki, siz 10-14 gün evde kalın bu arada hastalanırsanız gelin. O nedenle sahada salgın kontrol edilemiyor ve bulaş yayılıyor.
'Pozitif çıkanlar dışındakiler bildirilmiyor'
Salgınla ilgili vaka ve ölümlere ilişkin veriler gerçeği yansıtmıyor. Dünya Sağlık Örgütü, vaka bildirimiyle ilgili iki çeşit kodlama yapabilirsiniz diyor. Birincisi Covid-19 pozitif olanlar, ikincisi hem testi pozitif olanlar hem de testi negatif ama bulguları ve diğer laboratuvar sonuçları Covid-19 olduğu belirlenenler hastalar. Türkiye baştan beri Covid-19 testi pozitif olanları bildirirken, testi negatif olup da bulgulara göre Covid teşhisi konulanları bildirmiyor.
'Bazı hastanelerin sistemi Covid-19 verisini kabul etmiyor'
Yakın zamanda bilgisayar bildirim sisteminde bir değişiklik yapıldı. Bazı hastane otomasyon sistemleri Covid-19 tanısını kabul etmiyor, böyle giriş yaptığınızda ilerleyemiyorsunuz. Ama oraya "viral pnömani" yazdığınızda işleme devam edebiliyorsunuz. Bir başka neden,, hasta hayatını kaybettiğinde, diyelim ki akut solunum yetmezliğinden yaşamını yitirdi, doğrudan rapora böyle yazılıyor. Oysa hastaneye Covid-19 nedeniyle yatırılmış. Ya da kanser hastası, Covid-19 şikayetiyle gelmiş, ölüm raporuna kanser yazılabiliyor. O nedenle vaka sayıları ile ilgili şeffaf bildirim yapılmıyor.
'Sağlıkta insan kaynağı sıkıntısı yaşanabilir'
Salgın nedeniyle Türkiye, yüzde 11 hekim hastalanma oranı ile en fazla sağlık çalışanının hastalandığı ülkelerin başında geliyor. Sağlık çalışanlarında kaygı durumu giderek artıyor, ölüyorlar, hastalanıyorlar, bu nedenle bir bölümü emekli oluyor, işi bırakıyor. Şu anda atanamayan binlerce hekim, onbinlerce yardımcı sağlık personeli var ama Sağlık Bakanlığı insan kaynağını artırmayı düşünmüyor. Salgının ne kadar süreceğine ilişkin net bir tablo olmadığı için ilerleyen süreçte ciddi insan kaynağı sıkıntısı yaşanabilir.
'Diğer sağlık hizmetleri aksıyor'
Hastanelerde, diğer sağlık hizmetleri konusunda ciddi bir aksama var. Kanser tedavileri, kronik hastalıkları olanlar, çocuk aşılamaları aksıyor, ama kimse bu konuda ne yapılmalı düşüncesinde değil.
'Covid-19 meslek hastalığı sayılmalı'
Salgını siyasetin malzemesi yapmak doğru değil, ama sürecin bundan sonraki aşaması konusunda ortak akılla hareket edilmesini sağlamak, eksikleri göstermek, verilerin doğru, şeffaf paylaşımını sağlayacak adımlar atılmalı. Sadece Türk Tabipleri Birliği değil, Türk Hemşireler Derneği, diş hekimleri, eczacı odaları gibi bu işin paydaşı olan bütün kesimlerle ortak hareket ederek, siyaset mekanizması üzerinden çözüm bulunması sağlanmalı. Bu kapsamda TBMM açıldığında Covid-10'un meslek hastalığı veya iş kazası sayılması için çalışma yapılmalı
'Yerel yönetimlerle işbirliği yapılmalı'
Salgının merkezinde olan insan sağlığı en önemlisi. Ancak ekonominin de çarkları dönmeli, sürekli kısıtlı hayat mümkün değil. Ama kapalı, kısıtlı dönemlerde de sosyal devlet devreye girmeli, bu süreçte "senden, benden" demeden yerel yönetimlerle işbirliği yapılmalı, hizmetlerin vatandaşla buluşması engellenmemeli. Sağlığın herkese için eşit, kamusal bir hizmet olduğu gözönünde bulundurularak, kamucu sağlık sistemi ve bununla ilgili yasal düzenlemelerin de TBMM'nin yeni yasama yılında hayata geçirilmesi sağlanmalı.