CHP'li Bayır: Ön seçim bir başkaldırı hareketidir
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, SonSöz TV'de Gazeteci Fatih Yapar'ın sorularını yanıtladı. Bayır, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, SonSöz TV'de Gazeteci Fatih Yapar'ın sorularını yanıtladı. Bayır, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Milletvekilliği adaylığı yanı sıra cumhurbaşkanlığı adaylığınında önseçime tabi tutulmasının önemine dikkat çeken Bayır, "Önseçim meselesi bir tavırdı. Böyle düşünen birkaç arkadaşım daha var. Biz zaman zaman bir araya geliyoruz. Önseçimden çıkmışlar olarak, önseçimden çıkmamış olabilir ancak bizim gibi düşünüyor olabilir. Bana göre, bunu böyle bir başkaldırı hareketi olarak da değerlendirilebilir. Aslında bir başkaldırı ise başkaldırı! Ne için? Parti içi demokrasi için... Siyasi partilere karşı bir başkaldırı… Bana göre bu ülkede milletvekillilerini de, belediye başkanlarını da, il başkanlarını da, genel başkanlarını da cumhurbaşkanlarını da halk seçmeli. Cumhurbaşkanı'nı aslında halk seçmiyor. Adayını halk seçiyor. AKP'nin adayını AKP'de bir adam karar veriyor, ben çıkıyorum diyor ve kestirip atıyor. Bizde de bir arayış oluyor, genel merkez yöneticileri beliriyor. Oysa ben diyorum ki, sandığı koyalım. Tabii bunun iki şekli var. Birincisi ittifak ile gittiğiniz seçim... Saadet Partisi, İYİ Parti'si var onları da yok sayamazsınız. Ama ne olur, iki tur yaparsınız seçimi, kendi aranızda bütün parti üyelerini sokarsınız. Adaylar yarışır, şu kotayı birinci turda geçebiliyorsa direkt bu ittifakın adayı olur. Zaten ittifak ile gittiğiniz için aday belirlemekte zorluk oluyor. Yoksa tek adayla gitseniz, belki partinin önüne koyarsınız, parti üyelerinin önüne koyarsınız sandığı, herkes çıkar aday adayları seçimini yapar."
İZMİR, LAFA GELDİĞİNDE DEMOKRASİNİN KALESİ!
Parti Meclisi’ne İzmir’de sadece üç ismin girdiğini belirten Bayır, "Milletvekilleri de belediye başkanları da üye bazlı bir önseçimle seçilmeli diye istiyoruz. Aksi takdirde, ben kendi adıma söz vermiştim 2015'te, İzmir halkının mecliste gözü, kulağı, sesi olacağım diye. Şimdi ben halkın bana söylediği işsizlik problemi ile ilgili getirdikleri, orman yangını ile ilgili getirdikleri, koronavirüs ile ilgili getirdikleri, sendikalarla ilgili gelen şeyleri sadece ve sadece parti büyüklerim böyle düşünmüyor diye dile getirmezsem, görevimi doğru yapmış olmam. Yada bir kurultaya giderken burada partimizi, İzmir'i en iyi temsil etme adına diyorum ki... İstanbul'dan PM'ye 25 arkadaş giriyorsa eğer, Ankara'dan 18 arkadaş giriyorsa İzmir'den niye 3 arkadaş girsin? İzmir aslında lafa geldiği zaman demokrasinin kalesi… Niye daha çok sayıda arkadaşımız PM'ye girmesin? Niye daha çok arkadaşımız Merkez Yürütme Kurulu'nda olmasın? Genel Başkan Yardımcısı olmasın? Bizim büyük problemimiz İzmir'i tanıyan, İzmir'in problemlerini bilen Merkez Yürütme Kurulunda kişilerin olması talebidir. Bunu siz örgütü yok sayarak, "Ya örgüt diye bir şey yok, belediyeler var. Belediyeler örgütü yönlendirir o zaman... Parti meclis üyelerini de belediye başkanı atasın" derseniz, yarın öbür gün 6 büyükşehir belediye başkanı bir araya gelip partinin genel başkanını da atarlar. Yani iş ve istihdam sorununu, çözüm odaklı belediye başkanı, diye bakarsanız ideoloji ne olacak? Peki Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi, 6 okun ideolojisi ne olacak? Bunlara kim sahip çıkacak? Ben 37 yıldır partiye emek veriyorum. Sayın genel başkan da çıkıp bunu söylüyor sık sık... Artık milletin vekillerini milletin kendi seçsin, diyor. Parti genel başkanlarının bu tekeli elinden alınsın diyor. Ben önümüzdeki süreçte bekliyorum ki geçen sefer yaptığı gibi sayın Kılıçdaroğlu İzmir'e gelsin, ön seçime girsin, biz onu taşırız. İzmir'e bu yakışır çünkü, İzmir bunu hak ediyor. Demokrasinin kalesi İzmir… Koyarsınız sandıkları… Kontenjanın esprisi şu… Eskiden milletvekillerinin içerisinde bakanlar seçildiği için aslında esprisi vardı. Dışarıdan bakan atanıyor artık. Yani bir sağlık bakanı atayacaksınız, önseçimden bir doktor çıkamıyorsa, nasıl atayacaksın, diyebilirlerdi eskiden. Şimdi onda da milletvekili olma şartı kalktı, dışarıdan bir doktor bulurum ve sağlık bakanı atarım. Yani Şehircilik Bakanlığı'na bir mühendis bulup atarım. Yani o da kalktı aslında... Dolayısıyla partinin kontenjan talebi ve ihtiyacını haklı kılacak bir konu kalmadı. Şu olabilir, önseçimden herkes çıkamaz, adam yaşamında hayatını üniversitelere adamıştır, öğretim üyesidir yada askeriyede orduda önemli görevler üstlenmiştir ya da sanatçıdır, sanat üzerinden yürümüştür. Bu tip bilim insanıdır, örgüte teslim etseniz örgüt onun takdirini bilemeyebilir diye düşünülebilir, buna belki yüzde 5'lik kontenjan konulabilir. Zaten bu bizim tüzüğümüzde de vardır. Ancak İzmir'de 2'den fazla konan kontenjanın söyle bir problemi oluyor. Biz önseçime giriyoruz. Diyelim ki ilk 4 sırada seçilen arkadaşımızdan 4'üncü çıkan arkadaşımız, 7'ye 8'e iniyor. Birinci sıraya giren arkadaşımızın önüne birini koyuyorlar, o 2'ye düşüyor. 2'ye düşen arkadaş, 4'e düşüyor, 3'üncü sıraya düşen arkadaş ise otomatikman 5'e 6'ya iniyor, sınır nokta 7'ye de 4'üncü sıradaki arkadaş yerleşiyor. Nitekim 7'nci sıradaki arkadaşı 2015'te götüremedik. 6-6 gittik, her iki arkadaşımız da Murat (Bakan) arkadaşımız da Atilla (Sertel) arkadaşımız da ilk 25'de götüremedik, sonraki dönemde biraz daha iyi çalışarak onları da taşımayı başardık. Ama bu da haksızlıktı, kontenjanlar onları aşağıya itti" dedi.
ÖNSEÇİME HAYIR DİYECEK MİLLETVEKİLİ YOKTUR
Partinin İzmir’de önseçime hazır olduğunu söyleyen Bayır, "Ben aslında önseçime karşı çıkacak milletvekili düşünmüyorum. Yani Kani Beko'nun da buna evet diyeceğini düşünüyorum, şu anda milletvekili olmayan Musa Çam'ın da buna evet diyeceğini düşünüyorum. Aynı şekilde Kamil (Sındır) hocamın hayır diyeceğini düşünmüyorum. Bunlar zaten parti içi demokrasiyi her konumda konuşan arkadaşlarımız. Ben hayır diyecek arkadaşlarımızın sadece Genel Merkez düzeyinde, biz sadece üst düzey siyaset yapacağız, lacivertleri giyeceğiz, kravatları takacağız, emredersiniz efendim- komutanım diyecek arkadaş, ben pek görmüyorum. Varsa da önümüzdeki süreçte bu işin bizler gibi yıllarını vermiş, yani 40 yıl partiye emek vermiş, İl Başkanlığı yapmış arkadaşlar örgütten korkmamalı, önseçimden korkmamalı. Çünkü siz eğer hakikaten bir şey yapmışsanız, o örgüt sizi alır götürür, taçlandırır. Ancak yok arkadaşım, ben seni milletvekili yapalı 5 yıl oldu, senin yaptığın hiçbir şey yok. Hiçbir şeye faydan olmadı, bu kente de ülkeye de faydan olmadı der, bekle bakalım Tacettin, seni 10'uncu sıraya koyuyorum der. Kimseye de kızamazsın. Ancak öbür türlü, vay efendim Genel Merkez'in kalemi elindeydi, şunu yazdı, bunu yazmadı, niye yazmadı, memleketi şurasıydı ondan yazmadı. Tahsili burasıydı, ondan yazmadı. Vay baş kaldırdı, tüzük kurultayında önseçim istedi falan… Bu tartışmaları bitirirsiniz. Bence doğrusu da budur. Bu arada önseçimin sağlıksız olduğunu söyleyen arkadaşlara da şunu söylemek lazım: Önseçim sağlıksızca mahallede yaptığınız önseçimden başlayarak ilçe kongrelerini, il kongrelerini, oradan çıkan kurultay delegelerini yapıyorsunuz. Genel Başkan'ı da aynı sistem belirliyor”
BİZ PARTİNİN KİRACISI FALAN DEĞİLİZ
"O zaman genel başkanı seçerken, bu sistemde sıkıntı yoksa, milletvekillerini seçerken de bu seçimlerde sıkıntı olmamalı ve önseçim yapmalısınız. Önseçimdeki üye yapısı ile ilgili bir takım endişelileri gidermek için parti içi eğitim dediğimiz, aidat dediğimiz bazı kuralları koyarsınız, bu kurallara uyanları alırsınız. Şu anda bunu yaptığınız zaman, partide, ya bak bunlarda yine çoban ateşi yaktı, başkaldırıyor gibi algılanıyor. Bizim partimiz ile bir sorunumuz yok. Biz partinin kiracısı falan değiliz. Bu partinin ev sahibiyiz. Ben kendi adıma 7 Genel Başkan eskitmiş bir insanım. Onlarca belediye başkanı, il başkanı eskittim. Ben ev sahibiyim, diyorum. Dolayısıyla ev sahibi olarak bunları söyleme hakkını kendimde görüyorum. Olur olmaz ben bir fikir atıyorum. Bunu çıkarız diğer arkadaşlarımız ile birlikte gezeriz ilçeleri, anlatırız ilçe yönetimlerimize, ilçe başkanlarımıza, belediye başkanlarımıza... Biz böyle düşünüyoruz parti içi demokrasi açısından diye. Bu görüşümüz kabul olmazsa da ben de artık aday olmam. Biz anamızdan milletvekili olarak doğmadık. Buradan benim bir beklentim de yok. Ben kentime hizmet etmek için aday oldum ve 5 yıldır milletvekiliyim. Ve 5 yılda 1 tane maaşta alıp cebime koymadım. Dolayısıyla ben geçimimi de buradan temin etmiyorum. Olmayıveririm. Ancak burada doğru olan şeyin, özellikle önümüzdeki süreçte partiye yeni katılacak olan genç kuşakların, yıllarını siyasete veren insanların önünü açmak lazım. Yani bu işte siyaset Ankara Genel Merkeze lacivert takımları giyip kravat takıp, hazırola geçip boyun bükmek olmamalı. Bir milletvekili, belediye başkanı böyle seçilmemeli. Yani seçtiğiniz kişinin örgütte izi olmalı. Tarlada izi olanın harmanda sözü olmalı. Eğer siz liyakat liyakat diyorsanız bunu yapmalısınız. Aksi takdirde 3-4 kişilik hemşeri lobisi oluşturan adamlar bir araya gelerek Genel Merkez'de birilerinin üzerine yapacakları baskılar ile amaçlarına ulaşırlar. Bu doğru değil, bunu doğru bulmuyorum. Varsa harmanda izi sahada çalışmış çabalamışsa başımızın üzerinde yeri var. Biz de bunu öneriyoruz. Ben bunu yarın seçim var, diye söylemiyorum. 3 sene 2 buçuk sene önceden telaffuz ediyordum ki bu günden bu arkadaşları da uyarıyorum. Yarın önseçim yapacak bu parti, ona göre kendinizi hazırlayın gençler, demek istiyorum. Yani bu seçime sahaya çıkın, ilçeleri gezin, ilçe başkanlarını gezin, kadın kolları, gençlik kolları, bunlara dokunun. Halkı gezin, esnafı gezin, bu çalışmaları yapın ki 2 buçuk yıl sonra ben önseçime girdim, sonuç niye böyle oldu demeyin. Seçimden seçime ortaya çıkmayın. Sadece seçim arifesinde ortaya çıkıp ben adayım demekle bu işler çözülmüyor. Devamlılık gerektiriyor."
ANLATTIKLARIMIN MUHARREM İNCE İLE ALAKASI YOK
Muharrem İnce tarafından başlatılan çalışma ile ilgili konuşan Bayır, "Ben Muharrem (İnce) Beyin partiden ayrılarak bunu yaptığını düşünmüyorum. Benim az önce anlattıklarım ile Muharrem beyin uzaktan yakında ilgisi yoktur. Sanki parti içerisinde muhalefet hareketi başladı, Muharrem İnce de çalışmaya çıktı diye yanlış algıya kapılabilir. Biz parti içindeki demokrasi mücadelesinden bahsediyoruz. Muharrem beyin parti karşıtıymış gibi görülse de bu hareketi daha öncesinde kendisine verilen hakkın tekrar kullanımının üstüne pres yapmak için çıktığını düşünüyorum. Hani geçmişte Tuncay Özkan'ın, biz kaç kişiyiz, diye Deniz Baykal ile görüşme yapıp bir hareket oluşturması gibi… Ancak burada durum farklı. Burada partinin Muharrem bey için bu dönem için alınmış bir kararı olmamasına rağmen, Muharrem bey kamuoyunda adını sıcak tutmak, seçim arifesinde kamuoyunda anketlerinde önde çıkarak böylelikle Millet İttifakı içerisinde kamuoyunu ikna edip, o gün itibari ile partinin başında kimler varsa onları ikna etmek için bir yöntem. Yani ben, 2 buçuk yıl önceden çıkarım alana, çalışmaya başlarım. Partimin aleyhinde konuşmam. Ben bu göreve talibim. Bu görev bana daha öncesinde tebliğ edildi, öncesinde şu kadar oy aldım ancak bu sefer başaracağım iddiası var. Bunu yapması için partinin üst kurullarını ikna etmesi gerekiyor. Parti Meclisi karar alacak, genel merkez var, MYK var, bunlar karar alacak. Bunları bugün konuşmak erken. Muharrem İnce'nin önünde daha 2 buçuk sene var. Başarırsa, kamuoyunda adını öne çekerse, bu görevi Millet ittifakı ona verecek ya da vermeyecek, zaman gösterecek bunu" dedi.