Kılıçdaroğlu'ndan Sağlık Bakanlığı'na tepki: Devlet yalan söylüyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

Sorunların çözümü konusunda bütün vatandaşlarımıza söylüyorum, sizin sorunlarınızı çözecek teklif hangi partiden gelirse gelsin kesinlikle katkıda bulunacağız. Yeter ki bu öneri gelsin.

Sorunlar çok ama çözülmez değil, bütün sorunlar çözülebilir. Bütün vatandaşlarıma bu yeni yasama yılı başlarken hangi kimlikten hangi coğrafyadan olursa olsun CHP'den en içten sevgilerimizi gönderiyoruz. Bütün vatandaşlarımızı sevgiyle kucaklıyoruz.

Azerbaycan toprakları işgal altında olan bir devlet. Uluslararası hukuka aykırı olarak toprakları işgal edildi. 30 yıldır bekliyor işgal ne zaman sona erecek diye. Bu çatışmada 83 milyon olarak yüreğimiz Azerbaycan ile. Onları seviyoruz, haksızlığa karşıyız. Uluslararası hukuk Azerbaycan'ın hakkı olduğunu söylüyor.

Birliği ve bütünlüğü koruyarak bir işgalin sona ermesini arzu ederek bu olayın sonlanmasını istiyoruz. Sayın Aliyev bu konuda gayet anlaşılır bir mesaj verdi. İşgal ettiğiniz topraklarımızdan çekiliniz ve özür dileyiniz dedi. Bizim Ermenistan halkıyla bir sorunumuz yok ama Ermeni yönetimiyle bir sorunumuz var dedi. Bu arada sivillerin hedef alınması çok acı bir olay.

Sorunlar nasıl çözülür? Demokrasi içinde çözülür. Parlamentoya seçilerek geliyoruz. Vatandaşlar seçiyor. Seçilenler sadece biz değiliz. Belediye başkanları, belediye meclis üyeleri aynı şekilde seçiliyor. Dolayısıyla demokrasi bizim için vazgeçilmez.

Eğer siz gazeteciyi hapse atarsanız yazı yazdı diye, farklı düşündü diye siyasetçiyi hapse atarsanız bu doğru değil. Bu tür olaylar Türkiye'de demokrasinin olmadığına yönelik inancı uluslararası arenada güçlendiriyor. Demokrasi yok, tek adam rejimi var biz bunu söylüyoruz zaten. Gazeteciler, STK yöneticileri, siyasetçiler, askeri öğrenciler var... Biz her koşulda demokrasiyi savunmak zorundayız.

Baroların kendi seçimlerini yapmasıyla ilgili yasak getirildi. Yasaya aykırı düzenlemeler yapıldı. Bir akıl tutulması var. Miting serbest ama baroların seçimi yapması yasak. Kargalar bile güler.

Demokrasinin bir başka özelliği de seçimle gelenin seçimle gitmesidir. Eğer siz halkın oyunu alan bir kişiyi halkın iradesini bir tarafa atarak onu bulunduğu makamdan alıp kayyım atıyorsanız bu ülkede demokrasi yoktur. Üstelik seçimle gelen belediye başkanı daha önce aynı suçtan aynı olaydan ötürü gözaltına alınmış, hapis yatmış, çıkmışsa olay çok daha vahim durumdadır. Bunu sadece son olaylarla ilgili söylemiyorum.

Sayın Davutoğlu istifa ettirildiğinde de aynı açıklamayı yaptık. Bir yerde adaletsizlik varsa adaletin standardı olmaz. Adaletsizlik kime karşı yapılmışsa sesinizi ona karşı yükselteceksiniz. Demokrasiler çifte standardı kabul etmez. Diyorlar ki, gözaltına alınanlar HDP'liler ya da başka partiden... Bir haksızlık varsa ve siz ona itiraz etmiyorsanız burada adaletsizlik var demiyorsanız o zaman haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır.

Balyoz - Ergenekon olaylarını hatırlıyorsunuz değil mi? O dönemde bizi suçladılar, kim haklı çıktı? Biz haklı çıktık. 6 yıl neden beklediniz siz? Bir günde papazı bırakıyorsunuz. Niye 6 yıl beklediniz? Acaba biz millet ittifakını nasıl dağıtırız... Böyle bir hinliğin peşindeler. Ama bu ülkenin sağduyusuna güveniyorum. İnsanlarımızın ferasetine güveniyorum.

Zor bir süreçten geçiyoruz. Pandemi sürecinden geçiyoruz. 'Doğruları söyleyin' diyen TTB'ye 'Sen bunu nasıl dersin?' dediler. Türk Tabipler Birliği'ne her türlü eleştiriyi yaptılar hakarete varacak boyutta. Sonra çıktı ki gerçekten Sağlık Bakanı doğruları söylemiyor. Devlet yalan söyler mi? Türkiye Cumhuriyeti devletinin sözcüsü pozisyonundaki bir kişi Türkiye ve dünyaya yalan söyler mi? Devletin bir itibarı, saygınlığı var. 'Bilgi vermiyoruz' diyebilirsiniz. Ama bilgi veriyorsanız doğruyu söylemek zorundasınız

Bugün konuşmamın ağırlığını esnafa vereceğim. Orta gelir sahiplerinin yaygınlığı, coğrafyanın her tarafına dağılması, vatandaşın doğrudan bir ilişki içinde olduğu gruptur esnaf. Esnafın bir başka özelliği ahilik ocağını yaşatan, ahilik ocağının kurallarına uyan kişidir esnaf. Salgın döneminde esnafa "dükkanı kapatacaksınız" dediler. 700 bine yakın dükkan kapatıldı. Kapatıldı da ne oldu? Bunun üzerine bir basın toplantısı yaptım. Dükkanların kapatılması doğruydu, pandemiyle mücadele. Dükkanı kapatıyorsan sosyal devlet olarak bir şey yapman lazım senin. Kişinin yaşamını korurken, onun yaşamını sürdürebilecek olanakları sağlamak zorundasın. Hemen bir sicil affı çıkar esnaf bankadan kredi alabilsin dedik. Çıkarılmadı.

Esnafın elektrik, su ve doğalgaz faturalarının ödenmesine devlet destek versin dedik, bunların hiçbiri olmadı. Bunları yapmadılar ama her türlü zammı yaptılar. Bu zamlar insafsızca yapıldı.

1 milyon 956 bin esnafımız var. Son 8 ayda Ankara, İstanbul ve İzmir'de 35 bine yakın esnaf dükkanı kapattı. Sadece haziran ayında 7 bin işyeri kapandı.

Kahvecilerle ilgili bir şey söyledim kıyamet koptu. "Vay bunu nasıl söylersin, sen kağıt oynamayı biliyor musun" diye. Bir daha söylüyorum, bütün garibanların, bütün esnafın, bütün sokak satıcılarının sözcüsüyüm, temsilcisiyim, olmaya da devam edeceğim.

Bir esnafımız 60 yıldır böylesi kötü bir durum görmedim diyor. 18 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? 18 yıldır ülkeyi bu noktaya kim getirdi.

Okul kitapçısı, öğrenci yoksa biz de yokuz diyor. Satışlarımız yüzde 80-85 oranında düştü. Eleman çıkartmak zorunda kaldım. Astım hastasıyım, risk grubunda olmama rağmen mecburen geliyorum diyor.

Türkiye genelinde 50 bin kantinimiz var. Buralarda 300 bin kişi çalışıyor. Kantin sahibi, normal dönemde zaten biz 180 gün yani 6 ay çalışıyoruz. 6 ay daha okullar açılmazsa mahvolacağız diyor.

Servisçilerin ortak söylediği şu, dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyoruz. Doğru mu, doğru.

Devlete mal satan medikal firmalar. Tıbbi malzeme verdik devlete. 15 aydır bizim paramız ödenmiyor, diyorlar. Aralarında sözleşme var. Sözleşmeye göre 150 gün için içinde bu paranın ödenmesi gerekiyor. Bırakın 150 günü tam 450 gündür bizim paramız ödenmiyor, diyorlar. Şunu söylüyorlar, "Resmi yazı yazmışlar, yüzde 25 alacağınızı düşürün paranızı ödeyelim." Devlet şantaj yapar mı, haydutluk yapar mı?

Şimdi AKP'ye oy veren bazı esnaf kardeşlerimiz diyecek ki, "bilmiyor musun ülkenin durumunu, imkan olsa para vereceklerdi." Esnaf kardeşlerime söylüyorum, Türkiye'de para var ve Türkiye güçlü bir ülke.

8 ayda Saray hükümeti 510 milyar 418 milyon vergi topladı. 26 milyon 400 milyon lira yurt dışından borç aldı. Merkez Bankası'nın 44 milyar 460 liralık kârını hazineye transfer etti. Yetmedi, MB'ye ayrıca 66 milyr liralık kağıt para bastırdı. Merkez Bankası'nın kasasında olan 73 milyar 878 milyon doları döviz satarak onu da aldı. Kullandığı para 1 trilyon 576 milyar 748 milyon lir. Bu kadar parayı kullandı.

Bir de IBAN açtılar. Vatandaşa dilencilik yaptı devlet. 1 milyar 960 milyon 239 bin lira vatandaştan geldi. Esnafa vermedi, çiftçiye, dar gelirliye vermedi ama tefecilere gelince kesenin ağzını sonuna kadar açtı.

Para var, tercih kime ait? Esnaftan, çiftçiden, üreticiden yana mısın tefeciden yana mısın? Esnaf kardeşim sen, Londra'daki bir avuç tefeci için vergi veriyorsun.

Esnaf kardeşim senin derdini çözecek olan, senin evinde, dükkanında mahallende huzur içinde çalışman için tek bir seçenek var kardeşim, Cumhuriyet Halk Partisi!

Etiketler
Kemal Kılıçdaroğlu Sağlık Bakanlığı