Kılıçdaroğlu: Bu eğilme tartışması değil, fotoğraftaki ruh hali beni rahatsız etti

Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı'nın teslim olmuş hali beni rahatsız etti. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı'nın teslim olmuş hali beni rahatsız etti." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu: Bu eğilme tartışması değil, fotoğraftaki ruh hali beni rahatsız etti

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, KRT’de İnan Demirel, Akif Beki ve Yavuz Oğhan'ın sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu toplantıda, Erdoğan’ın Katar ziyaretinde Emir Tamim bin Hamad El Sani ile çekilen bir fotoğrafına ilişkin olarak, “Türkiye yönetilemez konumda, bugün bir fotoğraf var, Erdoğan’la yurt dışında bir yöneticinin fotoğrafı var, onun önünde nasıl eğildiğini görüyorsunuz, niye eğiliyor? Para için… Bu benim ağrıma gidiyor. Erdoğan bir siyasi rakibim, ama o bir başka devlet adamının önünde para için eğilmemeli” diye konuşmuştu.

Kılıçdaroğlu, katıldığı programda bu açıklamalarına ve yaşanan tartışmalara dair değerlendirmelerde bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle oldu:

EĞİLME TARTIŞMASI

Fotoğrafı görmüyorlar mı, Emir nerede, o nerede? Göz varsa, objektif olarak bakarlar ve görürler.

İki taraf da oturup selamlama yapabilir. Öbür tarafta hiç böyle bir şey yok, sadece Erdoğan'da var. Kendine özgü selamı olabilir. Ama siz devleti temsil ediyorsunuz. Saygı gösterilebilir, önünüzü iliklersiniz. Diplomasinin kuralları vardır. Katar'a para aramaya gidiyorsunuz zaten.

Bir ülkenin Devlet Başkanı bu pozisyonda olmamalı. Saygısızlık yapsın demiyorum ama bu saygının sınırlarını aşan bir davranış türü. Biraz ezik. Bir şeyler talep etmeye gelen, o talebin kabul edilmesini isteyen ruh halini görüyorsunuz o fotoğrafta. Gidecek başka yeri yok çünkü. Oraya para almaya gidiyorsunuz. Adam verir mi, vermez mi bilmiyorum. Rusya'ya, Amerika'ya, Azerbaycan'a gidersiniz anlarım ama Katar'a niye gidersiniz, anlamıyorum.

TÜRKİYE'NİN İTİBARI ERDOĞAN DÖNEMİNDE YERLERE DÜŞMÜŞTÜR

Bir Devlet Başkanı 'Papazı derhal serbest bırakacaksın' dediğinde, serbest bırakıyorsan, bu yerlerde sürünmektir. Bir telefona bile 'Derhal toplanıyorsunuz, serbest bırakıyorsunuz' cümlesiyle hakimi, valisi, uçağı herkes seferber oluyorsa, eğilmek ne ki, bu yerlerde sürünmektir.

Deniz Yücel için bir gecede iddianame hazırlıyorsunuz, ertesi gün mahkemeye çıkarıyorsunuz, sonra devletin koruması altında uçağa bindiriyorsunuz, Almanya'ya gönderiyorsunuz. Bu eğilmek değil, yerlerde sürünmektir. Türkiye'nin itibarı Erdoğan döneminde yerlere düşmüştür.

Bu eğilme tartışması değil, fotoğraftaki ruh hali beni rahatsız etti. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı'nın teslim olmuş hali beni rahatsız etti. Karşıdaki kişinin hiç umurunda bile değil. Kolundan çekiyor hatta, bırak bunları der gibi. Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten bir kişinin bu pozisyona düşmemesi gerek. Mitingde açıklama yapıyor... Bırak şimdi bunları. Papazı teslim ettin. Aptal olma diye mektup yazan adamın yanına gittin.

Devletlerde bir mütekabiliyet diye bir kural vardır. Size ne yaparlarsa aynı cevabı verirsiniz. Amerika'da Rus Büyükelçi'nin arabasına ceza yazıldıysa, Moskova'da da Amerikalıya ceza yazılır. İçerde vatan, millet, gidiyorsunuz ama dışarıda ne yaptığınız ortada.

'Mektubu beraberimde götüreceğim' diyor. Niye? O sana hangi yolla gönderdiyse, o yolla göndereceksin. 'Mektubu sayın Trump'a takdim ettim' diyor. Takdim etmek bir üst makama ulaştırmaktır. Devletin kuralı böyledir. Sen Milli Kurtuluş Mücadelesi vermiş bir devleti temsil ediyorsun. Yakıştı mı Türkiye Cumhuriyeti'ne?

Operasyon biraz daha ilerleyecekti, 'Bak mal varlığını inceleyeceğiz' dediler, ne oldu? Yaptı mı? Yapmadı. Bir parmak bal, tamam dediler, otur oturduğun yerde, yoksa senin malvarlığını inceleyeceğiz dediler. Oturdu.

'Ben malvarlığımı vatandaşlarıma açıkladım, araştırmazsanız namertsiniz' deseydi, tebrik ederdim.

O fotoğraf aslında bütün bu tartışmaları güncelleyen bir fotoğraf oldu. Benim içime sinmedi.

BU ÜLEKDE HİÇ KİMSE KENDİSİNİ TÜRKİYE'NİN YERİNE KOYMAZ

Partinin Genel Başkanı değil mi? Benim de o Genel Başkanı yurtdışındaki davranışından dolayı eleştirme hakkım var. Erdoğan Türkiye, biz de Türkiye'nin dışındayız öyle mi? Ak Parti'yi Türkiye, kendileri dışındakileri de Türkiye dışındaki oluşumlar olarak görüyorlar. Bu ülkede hiç kimse kendini Türkiye'nin yerine koyamaz

Türkiye hepimizin ortak çatısıdır. İçeride oturur tartışırız. Benim her söylediğim Türkiye'nin çıkarları içindir. Siyaseten geleceğim, asacağım, keseceğim, öldüreceğim değil. Bu ülkenin birlikte yaşamaya, farklılıkları zenginlik kabul etmeye ihtiyacı var. Türkiye'nin sınırları bellidir. Yurtdışındaki vatandaşlarımızı da katarak, hep beraber Türkiye'yiz.

Birileri Türkiye'yi yönetiyor, halk yetki verdi. Ama Türkiye'yi yanlış yönetiyor diyoruz.

İKTİDARI SEÇİM İLE GÖNDERECEĞİZ

Bizim açımızdan sorun yok ama onlar için var. Bunlar gidecekler. Türkiye'yi bu hale getirdiler, yazık, günah. İktidarı seçim ile göndereceğiz.

Sorunları anlatmadığımız zaman Türkiye çok daha kötüye gider. Bizim görevimiz doğruları söylemektir. Yanlışımız varsa, özür dileriz. Söylediğimiz rakamlar, kullandığımız cümleler özenle seçiliyor.

Siz vatandaşa yanlış bilgi veriyorsunuz. Pandemide yalan söylüyorsunuz. Türkiye şaha kalktı diyorsunuz, dışarıya yalvar yakar koşup para arıyorsunuz.
'Maaşı dolarla mı alıyorsunuz' diyor devleti yöneten adam. İçeride borçlanıyorsun, dolarla. Biz de 'Biz yerli ve milliyiz' diyorlar. Biz de 'Hayır, siz ne yerli, ne de millisiniz' diyoruz.

Vatandaş devleti yönetene güvenmiyor, güvenmediği için de 'dolar üzerinden borçlanayım' diyorsunuz. Bu mudur milliyetçilik?
Saray üzerinden milliyetçilik bekçiliği yapan arkadaş da 'aferin' diyor.

KİM ALDI BU 120 MİLYAR DOLARI?

anda Türkiye bankalarındaki tasarruf mevduatının yarısından fazlası dolar. TL'ye güvenmiyor insanlar. 120 milyar dolar para sattılar, dolar 7 lirayı aşmasın diye. Kim aldı bu 120 milyar doları? Manav, kasap, simitçi almadı. Kim aldı?

İktidar destekçileri yapıyorlar bunu. Vatandaşta para yok, para onlarda. Dolar lobileri diyebiliriz. Bunların yurtdışı uzantıları da var. Londra'da da bir avuç tefeciye dünyanın parasını veriyorsunuz.

Reel sektörün şu anda borcu, üretim yapan, istihdam sağlayan sanayicinin borcu 162 milyar dolar. Son iki ayda dolar 66 kuruş arttı. 66 kuruşluk artışın reel sektöre maliyeti 107 milyar lira.

Şöyle bir sorunumuz var; sanayimizin büyük kısmı ithalata bağlı. Dışarıdan gelmeden içeride üretemiyoruz. Dolayısıyla dolar arttıkça fiyatlar artıyor.

Olayın tanığı olduktan sonra gerceği görüyor ekonomiyi yönetenler. Kararı veriyor ama sonucunun ne olacağını bilmiyor. Deneme - sınama yöntemiyle ekonomiyi yönetiyorlar.

Bilen insanlar uyarıyorlar, 'hayır, deneyeceğiz, faizi indirdik' diyorlar. Bir bakıyorlar olmadı. 'Yanlış yaptık, faizi yükseltiyoruz' diyorlar. Devlet yönetilmiyor, Türkiye savruluyor.

Etiketler
Muş Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye