İktidar her yolu denedi hegemonya kuramadı

umhurbaşkanı Erdoğan, eğitimden kültür sanata birçok alanda yeni bir baskı ve gericileşme dalgasının sinyalini verdi.

İktidar her yolu denedi hegemonya kuramadı

Krize çözüm üretemeyen iktidar bloku, toplumu ikna etmekte zorlanırken çareyi baskıyı artırmakta arıyor. Ülkeyi 18 yıldır yönetenler, her türlü maddi imkân ve pek çok gerici düzenlemeye karşın eğitim başta olmak üzere fikri ve kültürel alanlarda hegemonya kuramıyor. İcraat üretemeyen ve inandırıcılığını yitiren iktidar, yönetimde kalmanın yollarını ararken, toplumsal rızayı sağlayacak kültürel hegemonyanın eksiliği de her geçen gün daha derinden hissediliyor.

Birgün'den Mehmet Emin Kurnaz'ın haberine göre, durumun farkında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidar olarak yaşadıkları yönetim krizini itiraf niteliğinde açıklamalarda bulundu. Son 18 yılda eğitim ve kültür alanında arzu edilen ilerlemenin sağlanamadığını belirten Erdoğan, "Topyekûn bir eğitim öğretim reformu yapmamız gerekiyor" diyerek yeni bir baskı ve gericileşme dalgasının da sinyalini verdi.

İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi’nin açılış töreninde konuşan Erdoğan, “Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir batılılaşma fırtınası içinde bulduk. Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmek üzere çıkılan yolun Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır” diyerek siyasal İslamcı ezberleri tekrarladı. Buna karşın fikri iktidarlarını tesis edemediklerini de söyleyen Erdoğan, "Genç bir nüfusa sahibiz ama medeniyet tasavvurumuzu hayata geçiremiyoruz. Medyamız bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

Dindar nesil yaratamadı

AKP iktidarının şüphesiz en başarısız olduğu alanlardan birisi eğitim oldu. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dünkü konuşmasında dikkat çektiği gibi iktidarın bütün çabalarına rağmen istedikleri gibi bir kuşak yaratmayı başaramadılar. Kültürel alanda en büyük yatırımını eğitimi dinselleştirmeye ve piyasalaştırmaya ayıran iktidar bu süreçte gündelik politikalarla eğitimden kimsenin memnun olmadığı bir düzen yarattı. AKP’nin iktidar olduğu yıllarda 7 Milli Eğitim Bakanı değişti. Sırasıyla Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz ve son olarak Ziya Selçuk bu göreve getirildi.

2012 yılında Erdoğan’ın ‘Dindar nesil’ açıklamasının ardından 8 yıllık zorunlu eğitimin kaldırılıp yerine 4+4+4 sisteminin getirilmesiyle hayata geçirilen dini içeriği yoğun müfredat ve dersler ile büyük köklü gericileşme hamlesi gerçekleştirildi. Liselerin önemli bir kısmı hızla imam hatiplere dönüşürken, açılan kuran kursları, tarikatların elindeki yurtlar da iktidara yetmedi. Yine 4+4+4’ün ardından sayıları hızla artan özel okullarla eğitim alınıp satılan bir şeye dönüştürüldü. Merdivenaltı özel okullarda öğretmenler asgari ücretin altında çalışmaya mecbur bırakıldı. Birçok özel okul bir gecede kapandı ve öğrencilerle öğretmenler ortada bırakıldı. Öğretmenlerin maaşlarını vermeyen birçok özel okul ise eğitimin aksamasına neden oldu.

Sürekli ismi ve şekli değişen sınavlarla eğitim adeta yazboz tahtasına dönüştürüldü. Reform başlığı altında hemen hemen her yıl getirilen yenilikler de çare krize çare üretemedi. AKP, onca gerici düzenlemeye rağmen arzu edildiği gibi dindar nesil yaratamadı.

Kültürel hegemonya kuramadı

Eğitim politikaları peş peşe iflas eden iktidar, kültür-sanat alanında da zayıf kaldı. Saray’a davet edilen, belediyeler aracılığıyla yüksek bütçelerle destek sunulan sembol isimler üzerinden eksik kapatılmaya çalışıldı. Tarihsel göndermelere dayanan Payitaht Abdulhamid, Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osman, Uyanış Selçuklu gibi film ve diziler ise başta TRT olmak üzere pek çok basın yayın kuruluşuna adeta Türk-İslam sentezli ideolojik argümanlar olarak izleyiciye sunuldu. Yine de beklediği desteği göremeyen iktidar, Netflix gibi platformları hedef aldı. Bu süreçte sansür yasasından vazgeçmeyen iktidar, sosyal medya düzenlemelerini hayata geçirdi. Öte yandan pandemiyle birlikte piyasa şartlarına dayanamayan sinema ve tiyatrolar kapandı. Devlet Tiyaroları’nda ancak iktidarın tedrisatından geçmiş oyunlar sergilenebildi. Sonuç olarak iktidar, elindeki tüm imkânlara rağmen kültürel hegemonya oluşturamadı.

Medyanın inandırıcılığı kalmadı

Gelinen noktada medyanın yüzde 90’ını elinde bulundururken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Medya bizim sesimizi yansıtmıyor” çıkışı, “daha ne istiyorlar” sorusunu akıllara getirdi. AKP’nin iktidara gelir gelmez ilk dönüştürdüğü alanlardan biri medya olurken, bağımsız habercilik yapan çok az sayıda medya organı ve gazeteciler ise yayın karartma, ilan cezaları, açılan soruşturma ve tutuklamalarla karşı karşıya kaldı. Aynı havuzdan beslenip tek ses çıkan medyanın toplumsal inandırıcılığının artık kalmadığının farkında olan Erdoğan, son açıklamalarıyla medyaya yönelik de yeni bir baskı dalgasının işaretlerini vermiş oldu.

İkna yerine ‘zor’u seçecek

Erdoğan’ın ‘samimi olarak’ kabul etmek zorunda olduklarının altını çizdiği konuşması pandemiyle derinleşen kriz ve onun yansımaları karşısında iktidarın önümüzdeki süreçte takınacağı tutumun işaretlerini veriyor. Bugün inandırıcılık yitimi yaşayan iktidar, toplumu ikna etmek yerine, baskıyı her geçen gün artırmaya yöneliyor. Erdoğan’ın altını çizdiği eksik, siyasal İslamcı bir fikri iktidarın kurulması yönünde eğitimden sanat ve medyaya dek geniş bir alanda kültürel hegemonya çabası olarak karşımızda duruyor.

Toplum reaksiyon gösteriyor

Konuyu BirGün’e değerlendiren Anayasa Hukukçusu Profesör Ergun Özbudun, Erdoğan’ın “Medyamız bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor" ifadelerine ilişkin gerçeğe tamamen aykırı olduğunu söyledi. Profesör Özbudun, medyanın en az yüzde doksanına hâkim olduklarını hatırlatarak şöyle konuştu: “Medya onların ideolojisini yansıtmıyor demek gerçeklere tamamen aykırı. Eğitim programları onların döneminde büyük ölçüde onların ideolojileri istikametinde değiştirildi. Daha milliyetçi ve Osmanlıcı, İslamcı bir yönde değişiklik yapıldı. Buna rağmen tatmin olmuyorlarsa bundan daha fazlasını istiyorlar demektir. O da son derece tehlikeli bir eğilim.”

Eğitim alanında imam hatiplerin sayılarının, müfredat programında ise dini konuların ağırlığının artırılması gibi birçok adım atıldığını belirten Özbudun, “Bunun ötesinde ne yapılabilir onu kestirmek son derece güç” dedi. AKP’nin yapmak istediklerine karşı toplum tarafından gösterilen reaksiyona da değinen Özbudun, “Genç nesil sadece resmi eğitimde kendisine verilenle yetinmiyor. Dünyayı takip ediyor, demokratik değerlere daha açık. Dolayısıyla kendisine verilen bu eğitime rağmen istedikleri formasyona ulaşmıyor. Belki bundan şikayet ediyorlar ama bu önüne geçilmesi mümkün olmayan bir durum. İçinde bulunduğumuz internet ve teknoloji çağında gençler elbette sadece okulda kendilerine verilenle değil çeşitli kaynaklardan bilgi ediniyor ve daha farklı değerlere sahip olabiliyor. Genç nesilde özellikle belirgin. Bunu çeşitli kamuoyu çalışmaları da gösteriyor” ifadelerini kullandı.