Nagehan Alçı'nın ilk evliliğindeki 'Mesut Yılmaz' detayını yazdı
Geçen cuma günü hayatını kaybeden eski başbakanlardan Mesut Yılmaz dün son yolculuğuna uğurlandı. Yılmaz için İstanbul Üsküdar'daki Marmara İlahiyat Camii’nde cenaze töreni düzenlendi.
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, “Tanıdığım Mesut Yılmaz” başlıklı yazısında Mesut Yılmaz ile olan akrabalığını anlattı.
Nagehan Alçı, “20 Mayıs 2006’da ilk eşim Emre ile evlenirken nikah şahidimiz Mesut Yılmaz’dı. Mesut Bey’in annesi ile Emre’nin babaannesi kardeşti, dolayısıyla merhum Başbakan ile bir dönem akraba olduk diyebilirim” ifadelerini kullandı.
İşte Nagehan Alçı'nın o yazısı:
Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz dün bu dünyadan uğurlandı.
Yılmaz’ın Başbakan olduğu dönemde gazeteci-siyasetçi olarak yollarımız kesişmedi.
O yıllarda ben henüz Boğaziçi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi öğrencisiydim.
2001’de gazeteciliğe başladığımda ise Mesut Bey Başbakan Yardımcısıydı. Fakat artık siyasi hayatta son demlerini yaşıyordu.
Aslında o son 1 yıl hep özgürlükçü ve demokrat söylemleri benimsemişti Yılmaz. “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer. Artık statükoyu yıkalım” dediği dönem.
Ama artık politik olarak çok yıpranmıştı ve maalesef yüzde 5 oyla 2002’de siyasete veda etmek durumunda kaldı.
Ancak kendisiyle sonradan tanıştık. Hatta yollarımız farklı noktalarda kesişti. Bugün o kesişmeleri anlatacağım sizlere.
Her şeyden önce İstanbul Erkek Liseli’ydi Mesut Bey. Necmettin Erbakan ve Ahmet Davutoğlu ile birlikte bizim okulun çıkardığı üç Başbakan’dan biriydi. Oradan bir hukukumuz oluştu.
Bu toprakların bir özelliği olan heyecan ve coşkudan ziyade Almanlara özgü sükunet ve temkinle hareket eden bir siyasetçiydi.
Ama karakteri itibariyle yerli görünmese de tam bir milliyetçiydi.
Bunu belki garipseyeceksiniz ama ben kendisini ilk olarak bir gazeteci değil, bir gelin olarak tanıdım.
Şu anki eşim Rasim Ozan ile evliliğimizde değildi bu tanışma.
20 Mayıs 2006’da ilk eşim Emre ile evlenirken nikah şahidimiz Mesut Yılmaz’dı.
Mesut Bey’in annesi ile Emre’nin babaannesi kardeşti, dolayısıyla merhum Başbakan ile bir dönem akraba olduk diyebilirim.
Bu arada internette ve hatta Wikipedia’da benim dizi oyuncusu ve senarist Emre Ayan isimli hiç tanımadığım bir kişiyle evlenip boşandığım yönünde bir kayıt var. Tamamen yanlış bilgi. Bunun da bu vesileyle düzeltilmesini rica ederim.
Neyse biz yeniden Mesut Bey’e dönelim... Nikahtan evvel hem davetiye vermek hem de tanışmak için Yılmaz Ailesi’nin Beykoz Konakları’ndaki evlerine gitmiştim.
Mesut Yılmaz o dönem Almanya’da bir üniversitede hocalık yaptığından evde değildi ama Berna Hanım ile ilk kez orada tanıştık.
Müthiş güleryüzlü, candan ve sıcakkanlı bulmuştum Berna Yılmaz’ı.
Çok güzel sohbet etmiştik. Akşam gazetesinde röportajlar yapıp dış politika haberleri hazırlayan bir muhabirdim o zaman.
Daha sonra belki bir belki iki kez daha Berna Hanım’ın o cıvıltılı haline şahit oldum maalesef.
Son yıllardaki karşılaşmalarımız hep hüzün doluydu.
Oğlu Yavuz Yılmaz’ın cenazesinde gördüm Berna Hanım’ı. Mesut Bey’in de kaderini değiştiren elim olay... O günü hatırlayınca hala gözlerim dolar. Öyle hüzünlü bir cenazeydi ki...
Mesut Bey’i görememiştim o gün ama Turgut Yılmaz ile konuşmuştuk, Yavuz’un amcası olarak Turgut Bey de perişandı.
Geçen yıl da Rauf Tamer’in eşi İlkay Hanım’ın cenazesinde yine kederli gözlerle kısa bir sohbet yaptık Berna Hanım’la.
Mesut Bey ile ise bir kez 2006’dan yıllar sonra Etiler’deki o meşhur restoranda karşılaştık.
Yanlış hatırlamıyorsam Abdürrahim Albayrak ve Sinan Uyanık ile beraberdiler.
Önce bir İstanbul Erkek muhabbeti yaptığımızı hatırlıyorum. Benim yazılarımı okuduğunu ve programlarımı izlediğini söylemişti. Rasim’e ise sitem etmişti. Şöyle demişti:
“28 Şubat süreci konusunda yazılarında ve televizyonda bana çok haksız yükleniyor. 28 Şubat mevzusu her açıldığında lafı bana getiriyor. Ayrıca ben bu ülkede ANAP bünyesinde liberal filozof Friedrich Hayek üzerine ilk detaylı açık oturumu bizzat tertip etmiş ve yine ANAP’ın resmî yayınevinden bu panel bildirilerini yayınlatmış insanım. O kitabı size de göndereyim. Türkiye’de bugün savunduğunuz liberal demokrasi ve özgür piyasa ekonomisi için bizlerin verdiği emekleri de yok saymamalısınız.”
Bu karşılaşmadan seneler sonra bir kez daha konuştuk. 15 Temmuz'un hemen ertesinde Mesut Bey’i ben aradım.
Bir Avusturya kanalında o mükemmel Almancasıyla 15 Temmuz askeri darbesi ve FETÖ gerçeğine karşı Batı dünyasının ve Alman medyasının gösterdiği iki yüzlülük üzerine muhteşem bir konuşma yapmıştı. (O konuşmayı yazının sonuna koyuyorum).
Almanca en prestijli gazetelerde yazıları yayınlamıştı bu konuda. AK Parti muhalifi olmasına rağmen yaptığı bu analizler daha da ilgi çekiyordu.
O sebeple tebrik etmek istemiştim Mesut Bey’i ama o dönem artık Batı Dünyası ile Türkiye arası ilişkilerin düzelebileceğine pek inanmıyordu. Ok yaydan çıkmıştı.
Dün pandemi şartlarında dahi çok geniş ve üst düzey bir katılımla uğurlanan cenazeyi izlerken aklımdan teker teker bunlar geçti. Mesut Yılmaz’ı her zaman centilmen ve akılcı bir siyasetçi olarak hatırlayacağım.
Ailesi’ne ve Mesut Bey’in sevenlerine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin.