'Saray çöküntü karşısında gömlek değiştirme yoluna gitti'
Orhan Bursalı, "Maliyeti ülkeye çok pahalıya patlayan RTE - Saray politikası iflas etti." cümlesiyle krizi özetledi.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Orhan Bursalı, ekonomik kriz sonrasında Erdoğan iktidarının aldığı kararları değerlendirdi.
Bursalı, "Değiştirilen gömlek de değil, aslında bir deri değiştirmedir. Tepeden tırnağa derini çıkarıp atacak ve altından çıkacak veya üzerine giyeceğin yeni deri ile gün yüzüne merhaba diyeceksin." ifadelerini kullandı.
Orhan Bursalı'nın yazısı şöyle oldu:
Maliyeti ülkeye çok pahalıya patlayan RTE - Saray politikası iflas etti. Bu iflası salt ekonomi politikaları olarak nitelendirmeyin. Türkiye gibi ekonomisi dışarıdan döviz, hammadde, yüksek teknoloji transferine bağımlı, dahası tekstil sanayi bile dış girdiler olmazsa bugünkü konumunda üretemeyecek bir ekonomik yapıya sahip ülkelerin zorlukları, Erdoğan gibi otoriter - dediğim dedik liderlerin yönetiminde daha da zordur.
Çünkü yargı bağımlılığı, demokratik hak ve özgürlüklerin keyfi baskılanması, insanların haksız hukuksuz yere içeri tıkılması, medyanın tam yağmalanması, devletin tüm olanaklarının otoriterin ideolojisi, partisi lehine kullanılması, tüm yönetime eşlik eder.
Tam iflas anı
Sadece bu kadar değil, dış konular da İslamist - milliyetçi heyecanlar için kullanılır. Herkese meydan okunur.
Sonuç, ekonomik temelli görünse bile, çok yönlü tam iktidar iflasıdır.
Bugünkü durum budur.
Saray baş edemeyeceği, bu politikalarla üstesinden kesin gelemeyeceğini gördüğü bir çöküntü karşısında, hızla gömlek değiştirme yoluna gitti.
Giydiği eskimiş, toz toprak içinde, yırtık pırtık, tanınır hali kalmamış gömleğini topu topu üç günlük bir süre içinde hızla çıkarıp attı.
Sadece gömlek değiştirmekle kalmadı...
Çünkü gömlek değiştirme anı, aslında sıradan bir olay değildir, bir gök gürültüsü, yıldırım düşmesi ona eşlik eder. Çünkü konu, sabah gardırobu açıp sıra sıra bekleyen hepsi tiril tiril kolalı ütülü gömleklerden acaba hangisini giysem meselesi değildir.
Deri değişimidir bu, gömlek değil
Değiştirilen gömlek de değil, aslında bir deri değiştirmedir. Tepeden tırnağa derini çıkarıp atacak ve altından çıkacak veya üzerine giyeceğin yeni deri ile gün yüzüne merhaba diyeceksin.
Fakat bu da yetmez.
Çünkü iş tuttuğun veya kullandığın yanındaki adamlar da senin eski derini - gömleğini taşımaktadırlar.
Bunlar arasında en çok muhalefetin eleştiri ateşinde yanan, göz önünde olan ve değiştirin bu adamı denen kişiyi de değiştireceksin.
Bu kişi önemli olacak, kişiliğinle özdeşleşmiş olacak, yaktığın zaman ateşi millet tatmin olacak.
Öyle ki yandaşların, seçmenlerin bile, büyüklüğüne alkış tutacak, dönüp “İşte büyük liderlik bu, damat falan demedi, gözünün yaşına bakmadı, kolundan tuttuğu gibi kapının önüne koydu” diyecek. Alkış alacak, puan toplayacak.
Damat ile gidenler
Tabii politikalar da damatla birlikte ateşe atılacak.
Yargı reformu, her neyse o, gündeme getirilecek.
Dahası Kavala’yı içeride tutan hâkimlerin listesi istenecek.
Demokratik hak ve özgürlüklerin önü açılacağı, yeni bir dönemin başlayacağı açıklamaları yapılacak.
Ekonomi politikaları değişecek, Merkez Bankası ve tüm politikalarının yanında arkasındayım denecek. Arka plana attığın adamların önü açılacak.
Yabancı yatırımcılara çağrı yapılacak, koşun gelin! Yüz milyarca dolarını dışarıda tutan yerlilere de gelin yatırım yapın denecek.
Bunların hepsi oldu gibi.
Daha olacaklar var.
Yersen mi, hayır
Bir şeyler değişecek. Zorunlu olarak. Ta yeni bir değişim zorunlu oluncaya kadar.
Çünkü iflastan çıkmanın yolu bu. Gerçeklere dönmek.
Önemli olan Saray ve sahibi kurtarmak.
Onun yolu da yukarıda sıraladıklarımızdan geçiyor.
Saray’la birlikte Türkiye de rahatlayacak hesabı yapılıyor. Çok zor olsa da!
Damat üzülmesin.
Çünkü bu büyük deri değiştirmede kurban sadece kendisi değil, izlediği, izlenen, inanılan politikalardır da. O politikalara ihtiyaç yoksa, bunları üzerinde cisimleştiren en baş kişiye de ihtiyaç yoktur.
Kurban ne kadar büyükse, yeni dönem sözlerinin de o kadar inandırıcı olacağının hesabı yapıldı.
Tabii “en büyük kurban damat mıydı” sorusu da haklı bir sorudur.
Berat Bey de bunu kendisine eminim sormaktadır.